Faruk Çakır

Faruk Çakır

“Tek Parti” devrinin bedeli

“Tek Parti” devrinin bedeli

Bugün karşı karşıya olduğumuz pek çok sıkıntının kaynağında, geçmişte yapılan yanlışlar olduğunu kabul etmek lâzım. Yakın tarihin aynı zamanda “darbeler ve müdahaleler tarihi” olduğu da düşünülürse, mesele daha iyi anlaşılır.

Kâinatta hiçbir şey tesadüfî olmadığına göre, bugünkü sıkıntılara da geçmişteki hatalarımız sebebiyle fetva verdirmiş olmalıyız.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, geçmişte yapılan hatalara dikkat çekmiş. CNN TÜRK televizyonunda canlı yayınlanan ‘’Eğrisi Doğrusu’’ adlı programda konuşan Gül, “Türkiye’de çok partili sistem uzun süredir uygulanmakta, ama özellikle tek partili sistem sırasında yapılan yanlışlıklar var’’ demiş. (27 Şubat 2013)
Elbette bu tesbit ilk defa yapılıyor değil. Ancak, bilinen bir gerçeği cumhurbaşkanının da tekrarlaması önemlidir. “Tek parti devri” tam olarak bilinir, o günlerde yapılan yanlışlar itiraf edilirse çözüm bulmak o ölçüde kolaylaşır. Geçmiş yıllarda yapılan hatalar, yanlışlar ve haksızlıklar itiraf edilmezse sıkıntılardan kurtulmak kolay olmaz.
“Tek parti devri” deyip geçmemek lâzım. Cumhuriyetin ilânından sonra 1950’ye kadar Türkiye’yi CHP yönetti. Yani, hayali bir “tek parti”den bahsetmiyoruz. Bugün yanlış bulunan ve elbette hakikatte de yanlış olan yüzlerce icraata imza atanlar hayali kişiler değildir. Türkiye bu değerlendirmeyi sağlıklı bir şekilde yapmadan ileriye gidemez. Çünkü ‘tek parti’ devrindeki icraatları devam ettirmek isteyen “darbeci”ler bugün de vardır. Onlara göre millete söz hakkı vermeden bildiğini okumak ‘doğuştan kazanılan hak’ gibidir. Gerek 27 Mayıs, gerek 12 Eylül ve 28 Şubat o zihniyetin tezahür etmiş şekli değil midir?
İlk bakışta “tek parti/CHP” devrinde bugünkü anlamda “askerî darbe” yapılmadığı görülür. Yapılmamıştır, çünkü devir tek parti devridir ve millete rağmen her iş yapılabilmiştir. “Yapma, etme” diyenler de bir şekilde bertaraf edilmiştir. Muhalefetin susturulduğu, insanların ürkütüldüğü tek parti devri bütün yönleriyle masaya yatırılmayı hak ediyor ve bu yapılmalıdır.
Şu anda kurtulmaya çalıştığımız PKK terörünün tohumları ve temelleri “tek parti” devrindeki icraatlarla atılmadı mı? “Yok, PKK terörü 12 Eylül 1980’den sonra ortaya çıktı” demek sadece kendisini aldatmakla mümkün olabilir. Başka problemler bir günde ortaya çıkmayacağı gibi PKK törörü de bir günde, bir yılda, bir darbede ortaya çıkmadı. Görünüşte 12 Eylül 1980 sonrası ortaya çıkan bu terörün kaynağı ve temelleri “tek parti” devrinde yapılan yanlışlar sonucudur. O günkü yanlış icraatlar, haksızlıklar ve adaletsizlikler bugünkü terörü netice verdi ve veriyor. Bu bakımdan “Tek partili sistem sırasında yapılan yanlışlıklar var’’ tesbiti üzerinde ciddî ciddî tartışmak gerekir.
Milletimiz önüne konan seçim sandıklarında “tek parti” ile büyük ölçüde hesaplaşmıştır, ama aynı işi devleti yönetenler yapamamıştır. Siyasî hayat “tek parti anlayışı”nın kıskacı altındadır. Bütün partileri “tek parti” haline getiren darbe dönemi kanunları bugün de yürürlüktedir ve bu da sıkıntı kaynağıdır. Madem “tek parti” devrinde yanlışlar, hatalar ve haksızlıklar yapıldı ve bu en yüksek seviyede ifade ve beyan ediliyor; o halde yapılacak iş de bellidir. O dönemde yapılan bütün yanlışlardan arınmak için yeni bir seferberlik ve çalışma başlatılmalıdır. Bu seferberlik ve çalışmayı erteleyip ötelediğimiz her an, bizim için kayıp yıllar anlamına gelir.
28 Şubat sürecinin neticelerini tartıştığımız bu günlerde “tek parti” icraatlarının gündeme gelmiş olması iyi değerlendirilmeli ve konu mayasa yatırılmalıdır. Böyle yapmak ülkemizde yaşayan herkesin menfaatinedir. Barış ve huzuru başka bir yolla temin etmek mümkün görünmüyor. CHP’nin de kendi içinde bir tahlil yapıp, eski hatalarından arınması ancak böyle mümkün olabilir.
“Tek parti” devrinde yapılan yanlışların bedelini ödemekten bıktık!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Faruk Çakır Arşivi