Faruk Çakır

Faruk Çakır

Bir günde bin müjde

Bir günde bin müjde

Son yıllarda, beklenmedik şekilde, umulmayan kişilerin ‘doğru’ya talip olduğuna, ‘fıtrat dini İslâm’ın hakkını teslim ettiğine şahit oluyoruz. Meselâ, Hollanda’da ırkçı ve İslâm düşmanı olarak tanınan Geert Wilders’ın parti arkadaşı Arnoud Van Doorn, İslâm dinini seçtiğini Twitter üzerinden duyururken, “Hayata yeni bir başlangıç yaptığını” söylemiş. Doorn aynı mesajında “Kur’ân’ı ve hadisleri inceliyordum. İslâma geçişimle sonunda yolumu bulduğumu hissediyorum” da demiş. (Yeni Asya, 7 Mart 2013)

Hayalen bir yıl öncesine gidelim. “İslâm düşmanı” olmakla tanınan ve belki de bununla övünen bir parti liderinin “en samimî arkadaşı” olan kişinin, İslâma teslim olmasına ihtimal verilebilir miydi? İşte, sebeplere takılıp kalmanın yanlışlığı burada da ortaya çıkıyor. İmtihan çok şiddetli ve ‘son nefes’e kadar devam edecek. Arnoud Van Doorn gibi akla hayale gelmedik isimler İslâma teslim olabiliyorken, Müslüman bir anne babadan doğan, kilik kartında da “Müslüman” yazan başka kişiler (Allah muhafaza) doğru yoldan, sırat-ı müstakimden ayrılabilir... İmtihanı kimin kazanıp kimin kazanamayacağını sadece ‘şart’lara bakarak karar veremeyiz. Bu hadise bir defa daha hidayetin nasip işi olduğunu gösterdi.
Başka müjdeli haberler de var. Almanya Hessen Eyaleti Sosyal Demokrat Parti (SDP) Meclis Grup Başkanı Thorsten Schaefer-Gümbel, Uludağ Üniversitesinde verdiği konferansta “Binlerce yıldır başka kültürlerden beslenen Avrupa kültürünü İslâm kültürü olmadan düşünmek mümkün değil. Aydınlanma, Arap alfabesi olmadan düşünülemez. Avrupa kültürünün, İslâm, Türk ve Arap kültüründen beslendiğini Avrupalıya anlatmak gerek” demiş. (Yeni Asya, 24 Şubat 2013)
Bu doğru tesbiti kim yapmış? Almanya’da siyaset yapan bir isim... Peki, bu tesbiti bin defa yapıp, gereğini de yerine getirmesi gereken kim? Başta Müslüman ilim adamları olmak üzere bütün İslâm dünyası... Kaderin cilvesine bakın ki, İslâm dünyasının yapması gereken çalışmayı Alman siyasetçiler yapmaya başlamış. En azından bunu gündeme getirip teklif ediyorlar.
Dünyadaki ve Avrupa’daki müsbet değişimi haber veren başka gelişmeler de yaşanıyor. Meselâ, İsveç’in başşehri Stokholm’de Botkyrka Belediye Meclisinin, Cuma günleri minaresinden ezan okunmasına onay verdiği Fittja Ulu Camiini ziyaret eden İsveç AB Bakanı Birgitta Ohlsson, minare ve ezan okunmasının din özgürlüğü kapsamında olduğunu ve bunun inananlar için hak olduğunu söylemiş. Fittja Ulu Camiini ziyaret eden İsveç AB Bakanı Birgitta Ohlsson, ‘’Cami minaresinden ilk ezan okunduğunda ben de gelip dinlemek isterim’’ demiş. (Yeni Asya, 24 Şubat 2013)
Sevindirici başka bir değerlendirme de Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’dan geldi. Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, Bellevue Sarayı’nda 200 dâvetliye yaptığı ‘’Avrupa’’ konulu konuşmasında Avrupa değerlerinin ulusal sınırlara bağlı olmadığını, bütün millî, etnik, kültürel ve dinî farklılıkları kapsadığını belirterek, bunun Avrupa’daki Müslümanlar örneğinde görüldüğünü söylemiş. (Yeni Asya, 24 Şubat 2013)
Düşünün ki “Müslüman Türkiye”de inancını yaşayan insanlar uzun bir dönem dışlanmaya çalışılırken “Hıristiyan Avrupa”da bu gelişmeler yaşanıyor. Bu hadiseler, hak ve hakikate kimlerin sahip çıkacağının belli olmayacağını göstermekle birlikte, “Avrupa ve Amerika İslâmiyetle hamiledir; günün birinde bir İslâmî devlet doğuracak” (Hutbe-i Şamiye, s. 36) tesbiti de doğrulamış olmuyor mu?
Hadisenin özü yine İslâm dünyasında ve bizde düğümleniyor: Fiillerimizle doğru İslâmiyete ayine olabilsek mesele kalmayacak.
İnşallah bir günde üç ya da beş değil, bin müjdeli haberler duyacağız...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Faruk Çakır Arşivi