Faruk Çakır

Faruk Çakır

Ah, şu darbeciler...

Ah, şu darbeciler...

Türkiye’deki darbeciler de bir âlem. Hem her fırsatta darbe yapmak için planlar yaparlar, hem de kendilerine ‘darbeci’ denilmesini istemezler. Madem ‘darbeci’ olarak hatırlanmak istemezler, o halde niçin milletin seçtiği siyasetçileri alaşağı etmek için sürekli plan yaparlar?
Tabiî ki bu sorunun cevabını verecek olanlar da, işlerini yapmak yerinde darbe planları yapan eli silâhlı ya da kalemli darbeci anlayış mensuplarıdır. Eli silâhlı olan ya da olmayanlar arasında ‘darbecilik’ noktasında büyük bir ittifak var. Hattâ, “Elinde silâh olanları darbeye teşvik edenler, elinde kalem olanlardır” demek bile mümkün.

Herkesin bildiği bu gerçeği, Dünya gazetesinin eski sahiplerinden Bedii Faik Akın (92) de dile getirmiş. 27 Mayıs 1960 darbesiyle ilgili tesbitlerini aktaran Akın, “Bab-ı Ali’de gazetecilerle cunta temas halindeydi” şeklinde konuşmuş. Elinde kalem olan gazetecilerden destek almayan bir darbe teşebbüsü başarılı olur muydu? Darbeyi meşrû ve haklı göstermek için “Gençleri kıyma makinasında kıydılar” diye haber yapan ‘büyük’ gazetelerden bahsediyoruz...
27 Mayıs 1960 darbesi için çok şey söylenebilir, ama bu hususta en büyük “şehir efsanesi” dönemin CHP lideri İsmet İnönü’nün, Menderes ve arkadaşlarının idamını engellemeye çalıştığı iddiasıdır. Bu tam bir efsanedir, çünkü Menderes ve arkadaşları darbenin olduğu gün ya da bir iki gün sonra idam edilmiş değildir. Öyle olmuş olsa, “İlk günün karmaşasında idam edildi, İnönü mâni olamadı” demek belki bir anlam ifade ederdi. Aksine adaletsiz bir yargılama süreci sonrasında ve her gün “DP’liler, ‘düşük’ler idam edilecek” propagandası yapılarak şartlar hazırlanmıştır. İdamlar sonrasında timsah gözyaşları döker görünenler, bu noktada samimî olsaydı, idamları engellemek çok önceden adımlar atardı.
“Ben İnönü’nün, idamların önlenmesi konusunda samimiyetle çalıştığını zannetmiyorum” diyen tecrübeli gazeteci Bedii Faik Akın, Millî Birlik Komitesi üyelerinin “En az 50-60 kişiyi asmaz isek ihtilâlin meşrûiyeti sarsılır” dediklerini aktarmış. (Cihan Medya Haber Dergisi, Ocak-Şubat 2013, sayı: 50)
Her darbe döneminde olduğu gibi “akıl dışı” başka uygulamalara da şahit olmuş Bedii Faik. “Ben 27 Mayıs’a destek verdim. Sonra çok hayal kırıklığı yaşadım” diyen 92 yaşındaki gazeteci, bunları da şöyle özetlemiş: “İlk kırılış resim satışından başlamıştır. Dolmabahçe’deki İrtibat Bürosu, ‘Düşükler’in Yassıada’daki resimleri açık arttırma ile satışa tabi tutuluyor’ diye bir ilân yayınladı. Ordu Foto Film Bürosu vardı. O çekiyordu fotoğrafları. Hiçbir gazete fotoğrafçısı sokulmuyor oraya [Yassıada’ya]. Bunu alıyorlar ve açık arttırma ile satışa sürecekler. Bu bana çok fena dokundu. Bu son derece ahlâksız bir iş geldi bana. Ve ‘iğrenç’ diye yazmışımdır. Niye yaptılar bilmiyorum. O sırada istedikleri parayı istedikleri yerden alıyorlardı. İrtibat Bürosu çift maaşlıydı. Karayolları’nın ne kadar arabası varsa emirlerindeydi.” (a.g.d.)
Evet, hem hukuksuz bir yargılama yap. Hem de gazetecileri oraya sokmayarak bu ‘özel’ fotoğrafları ‘açık arttırma ile’ sat! Yoksa, ‘memleket aşkı kılıflı darbe aşkı’nın altında ‘para aşkı’ mı yatıyor? Peki, “İstedikleri parayı istedikleri yer”den alabilmelerine ne demeli? Ya “çift maaşlı” olmak? Yetmedi, “Karayollarının ne kadar arabası varsa emirlerinde” olması?
Bütün darbelerde benzer haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklere imza atılmıyor mu? 27 Mayıs 1960’da bunlar yaşandı da 12 Eylül 1980 çok mu farklı? Aynı şekilde 28 Şubat süreci sonrasında bankaların iflâs etmesi, hemen her bankanın yönetimine ‘emekli bir komutan’ tayin edilmesi rastlantı mı?
Darbelerin ve darbecilerin Türkiye’ye verdiği zararları sıralamakla bitiremeyiz. Darbecileri temize çıkarmak için çalışanlar bunları da düşünsün. Hukukî tedbirleri de alıp, silâhlı ya da kalemli darbecilerden Allah’a sığınalım...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi