Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Genç Ülkücüye Mektup

Genç Ülkücüye Mektup

 Yürekleri dağ kadar büyük, gönülleri gökyüzü gibi temiz gençler!...

            Günlük siyasetin ayak bağlarına takılıp kalmak size yakışmıyor!... Sizler tarih bilinci en kuvvetli olan kitlesiniz. Olayları tarih perspektifinden yorumlayıp geleceği kurma bilinci çok sağlam yiğitlersiniz.

            Ufkunuzu günlük siyaset karartmasın!... O dağlar kadar büyük yüreklerinizi kara bulutlar kaplamasın!...

            Tarihe verdiğiniz sözü tuttunuz ve tarih sizleri haklı çıkardı... “Komünizmi yıkacağız!...” dediniz ve Komünizm yıkıldı!...

            Bağımsız Türk cumhuriyetleri, düşlerinizi süslemişti; işte Asya’nın göbeğinde bağımsız Türk cumhuriyetleri!...

            Dedikleriniz, savunduklarınız birer birer gerçekleşiyor...

            1980’lere kadar toplumun önünde idiniz... Gündemi ve olayları siz belirler, Türkiye’nin ufkunu siz çizerdiniz...

            “Vatanım!... Ha ekmeğini yemişim, ha uğruna kurşun!...” diyecek kadar mahviyetkâr;  “Kanımız aksa da zafer İslam’ın!...” diyecek kadar serdengeçtiydiniz... Şiir okur gibi savaşır, namaz huşuu ile şehit düşerdiniz!...

            Şimdi çatışma ve ölme vakti değil ey ülkücü!...

            Şimdi yaşama ve yaşatma vakti!...

            Simdi düşleri ve hülyaları hayata geçirme vakti!...

            Vakit, toplumun size en çok ihtiyacının olduğu vakit!...

            Kendini sokaklarda ve üniversite kampüslerinde günlük siyasete kurban etme sevgili ülkücü!...

            ***

            Terörün bitmesi sürecinde yazdıklarımızdan dolayı, alınan ülkücüler var. Bazıları da alınmanın ötesine geçip saldırganlaşıyor.

            Sevgili MHP’li arkadaşlar, aziz ülkücüler, ne alınmaya gerek var ne de saldırganlaşmaya!... 1990’larda dünya değişirken, dünyayı okuyamadağınızdan kaynaklanan çelişkilerin sizlere yaşattığı gerginlikten ben suçlu değilim. Zamanın ruhunu okuyamayan üst düzey yöneticilerinizin ve yazarlarınızın, sizlere dayattığı 20. yüzyıl değerleriyle, yeni dünyanın problemlerinin çözülemeyeceğini artık anlamanız lazım.

            Hani hep demez miydik “Kopan fırtına Osmanlı’nın terk ettiği topraklarda kopuyor.” diyen?...

Biz değil miydik Misak-ı Millî, bizim davamızdır diyen?...

Biz değil miydik, “Misak-ı Millî de yetmez!... İlle de Turan!...” diyen?...

Biz değil miydik, dünya Müslümanlarının derdini çeken?...

İşte Balkanlar!... İşte Ortadoğu!.. İşte Kuzey Afrika!... 1990’dan beri yanan, kaynayan bir coğrafyanın tam da göbeğindeyiz...  Artık ateşin ortasında eli-kolu ve basireti bağlı duramayız.

Dünya değişti... Osmanlı coğrafyasında taşlar yerinden oynadı... Bu taşları başkası yerine koymasın; Türkiye koysun...

Bırakın artık “partizan cumhuriyet”in at gözlüklerini!...

Yeni bir dünya kuruluyor ve bu dünyada Türkler belirleyici güç olsun artık!...

Artık kimsenin sizleri karanlıkta dövüştürmesine izin vermeyin!...

            Dava, şu partinin veya bu partinin iktidarı davası değildir. Dava Müslüman Türk’ün dünya iktidarı davasıdır. Bu bize tarihin emridir. Mazide başardık, istikbâlde de başarırız!... Yetmiş iki milleti aynı yapının şemsiyesi altında ve barış içinde yaşatan bir medeniyeti yataran ataların çocuklarıyız... Milliyetçiliğimizin manifestosunu yazanlar, Bilge Kağan’dır, Ahmet Yesevî’dir, Yunus Emre’dir, Mevlânâ’dır, Fuzûlî’dir, Karacaoğlandır, Pir Sultan’dır, Sinan’dır, Itrî’dir...  Yeni medeniyet manifestosunu yazacaklar  niye sizler olmayasınız?...

            ***

            1970’leri yaşamış bir ağabeyiniz, bir hocanız olarak sizlere asla toz kondurmam. Size olan güvenimi hiç kaybetmedim. Size güvenmeyen yüreği sokak itlerine yem yaparım ben!...

            Haydi genç ülkücü!...

            Zamanın ruhunu oku; yüreğine yaslan ve tarihi omuzla!...

            Tarih senden bunu istiyor!...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
28 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi