Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

İran muhataplarını çılgına çeviriyor

İran muhataplarını çılgına çeviriyor

Makyavel dünyaya yeniden gelse İranlı liderlere ancak çırak olabilirdi. Ellerine su dökemez. Persler ona Prens kitabını tersinden okuturlar. Kutsalı olmayan bir yöntemleri var. Takiyye bu yöntemin araçlarından sadece biri. İran aynı argümanı düzenden de tersinden de kullanabilir. Tezat onun için yok hükmündedir. Tahran’da Mürsi’nin konuşmasını paçavraya çevirmişlerdi. Adamın sözlerini tersine çevirmişler ve Suriye’yi Bahreyn haline getirmişlerdi. İran diplomasisinin yumuşak yüzü olan Salihi ise tam bir paravan. Son günlerde skandala dönüşen Amman ziyareti sonrası basın toplantısında Bahreyn Emiri’nin kendisinden gizli yardım istediğini bu gizliliği aleniyete dökmeleri halinde taraflar arasında arabuluculuk yapabileceklerini ifade etti. Bu üslup, Ürdünlü muhataplarını rahatsız etmesi bir yana basın toplantısını da atışma zeminine çevirmiş olmalıdır. Neresinden bakarsanız bakın şık olmayan ve doğru olmayan da bir davranış. Bahreynli muhaliflerini kışkırtan İran, kışkırtmadığını farz etsek bile İran’ın varlığından güç alıyorlar. Tersini düşünmek mümkün değil. Burada Salihi gerçekten de bırakın kibarlığı diplomasinin en temel kurallarını çiğniyor. Mahrem bir talebi açık ediyor. Bahreyn yönetimini itibarsızlaştırıyor. Esat hakkında ise hiç ileri geri konuşmuyor. Bahreyn yönetimi İran’ın bu iddiasını yalanladı. Bununla birlikte Salihi’nin söyledikleri doğru da olabilir. Yine de kendisine yapılan bu gizli teklifi ulu orta açık etmeden, ortalığa saçmadan reddedebilir, teklif gibi cevabını da gizli olarak yapar ve muhataplarına sessizce ‘arabuluculuğu ancak açık bir surette icra edebiliriz’ diyebilirlerdi. Bu durumda mesele, kendi aralarında kapanırdı. Salihi mikrofonlara konuşarak Bahreynli Şii muhaliflerle yönetimin arasını açmaktan başka bir şey yapmıyor. Bir de ayrıca güvenilmezliğini tescillemiş oluyor.

¥
İran bütün görüşmelerini ve ilişkilerini açıktan mı yürütüyor? Öyleyse İrangate skandalına ne diyeceğiz? Demek ki İsrail ve ABD de dahil İran çeşitli taraflarla gizli kapaklı ilişkiler yürütüyor. Lakin sıra Bahreyn’e gelince alenilik şartı aranıyor. İran diplomasisi ne kadar da kibirli!
İran diplomasisi son sıralarda iyiden iyiye sakil olmaya başladı. İsrail gibi. Tel Aviv de bir taraftan Türkiye ile ilişkileri düzeltmeye çalışırken diğer taraftan Mescid-i Aksa’da tecavüzler yaparak hem Ürdün halkının tepkisini çekiyor hem de Mısır’dan özür dilemek zorunda kalıyor. İran da aynı. Bir taraftan ilişkilerini muhafaza etmek ve geliştirmek istiyor diğer taraftan da akla hayale gelmedik ihlaller ve kabalıklar uyguluyor. Mürsi skandalından sonra Mısır’da Ezher ziyareti sonrasında Ahmedinejad ve beraberindeki heyet Ezher Vekili Hüseyin Şafii ile basın önünde atışmışlardı. Çirkin bir manzara idi. Ali Ekber Salihi de, Amman ve Şam’ı ziyaret etti ve katil ve cami kundakçısı rejime yardım taahhütlerini tekrarladı. Ruslar gibi. Çoluk çocuk öldürmek için yeni füzeler temin ediyorlar. Amman durağında Salihi’nin açıklaması birinci skandaldı. İkincisi ise Ürdün Dışişleri Bakanı Nasır Cevdet tarafından istiskale uğramasıydı. Bu skandal, İran ekseni ile Ürdün’ün son sıralarda flört ettiği ve birbirine en muhtaç oldukları döneme rastladı. İran kimyası gereği fırsatları bile düşmanlığa çevirebiliyor. Bir iki hafta önce Ürdün Vakıflar Bakanı Prof. Muhammed Nuh Kudat ansızın Sistani’yi ziyaret etti ve bu ziyaret Ürdün’de tepkilere neden oldu. Yine İsmaili mezhebinden Bohra taifesi dini yapılar inşa etmek isteyince Ürdün halkı kazan kaldırdı ve inşaat alanını bastı.
¥
İşte bu hengamede Ali Ekber Salihi Ürdün’ü ziyaret etti. Ürdün ve İran esasında Suriye’de benzer bir vizyona sahipler. Lakin icraatta ayrışıyorlar. Korkuları benzer. İçeriden ve siyasi bir çözüm istiyorlar. Lakin her iki tarafın pozisyonu, yine siyasi çözüm isteyen ama ayrıntılarda ayrışan ABD ve Rusya’nın haline benziyor. İran, en azından 2014’e kadar yani Beşşar Esat’ın cumhurbaşkanlığı süresinin dolmasına kadar iktidarda kalmasını öngören bir formül peşinde. Devrimi yayarak, soğuttuktan sonra da ‘Allah kerim’ diyor. Ürdün’ü bu formüle razı etmek istiyor. Ürdün’e marş marş ‘çaresiz Beşşar’ formülünü dayatmak istiyor ya da tufan diyor. Yoksa ‘Arap Baharı ve Türkiye-Katar-Mısır ekseni sizi yutar’ mesajı veriyor. Herhalde eksenler arasında yalnız Kral’ın Anıtkabir’de ağlaması boşuna değil!
Basın toplantısında bazı şeylerin ters gittiği belli. Bundan olayı Nejad- Şafii basın toplantısında olduğu gibi Salihi-Cevdet basın toplantısı gergin ve elektrikli bir ortamda geçiyor ve Nasır Cevdet sonunda pes edip Salihi’ye dayanamayarak; misafirini ortada yüzüstü bırakarak toz olup gidiyor. Toplantı sırasında Nasır Cevdet’in mimikleri Salihi’den hiç hazzetmediğini ortaya koyuyor. Konuğunu istiskal ediyor ve BAE’nin İran işgali altındaki adalarından bahsediyor. Yine Bahreyn yönetimine sahip çıkıyor. Ve konuktan önce de çıkıp gidiyor. İranlılar nedense son sıralarda ev sahiplerini çılgına çeviriyorlar. Ahmet Davudoğlu da bizar olmuş olacak ki Salihi ile anlaşamadıklarını söylemişti. Bazıları bu raddede kalmıyor, toplantıyı da terk ediyorlar. Suudlular İran’ın da bulunduğu Suriye Dörtlüsünden ilk çekilen ülke olmuştu. Bölgede bu kadar marifetli başka bir devlet olmasa gerek! Gerçi Lavrov ve Kerry’yi de unutmamak lazım. Kerry, çizmeyi aşarak Başbakan Erdoğan’ın Gazze ziyaretinin ertelenmesini istemişti. Kabalık timsali Lavrov ise İstanbul’da Suriye dostları hakkında verip veriştirdi. Galiba kendilerine çok güveniyorlar. Hepsini kapsayacak söz şudur: Al birini vur ötekine.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
13 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi