Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Türk-Arap Müşterek Değerler Sempozyumu

Türk-Arap Müşterek Değerler Sempozyumu

Geçen hafta, Ürdün’ün başşehri Amman’da, bir ilk yaşandı. Türkiye’den ve çeşitli Arap ülkelerinden gelen bilim adamları, 12-15 Mayıs tarihlerinde, “Uluslararası Türk-Arap Müşterek Değerler ve Kültürel Etkileşim” sempozyumunda bir araya geldi.

Yakın zamanlara kadar Türkiye’nin bîgâne kaldığı Arap coğrafyası, yeni uyanışlara sahne olmaya başladı. Uyuyan devin uyanması demektir bu. Bugüne kadar değişik ülkelerde, Arap coğrafyasından gelen bilim adamlarının katıldığı bir takım toplantılar yapılmıştı ama onlar genel toplantılardı. Ürdün’de gerçekleştirilen toplantı, adı konmuş ve amacı belli bir toplantıdır.

Türkler’le Araplar arasında ilk kitlesel karşılaşma, 751 yılında vuku bulan Talas savaşında gerçekleşmişti. Muhtemeldir ki,Türklerin İslam’la şereflenmesi de aynı yıllardaydı. Türkler zaten 200 yıl sonra resmen Müslüman olmuşlardı. Taa o yıllardan Ağustos 1923’te imzalanan Lozan’a kadar Türk-Arap ilişkisi yoğun bir şekilde sürmüştü. Ne olduysa Lozan’da oldu ve Arap coğrafyasından koptuk. Buna bir de yanlış batılılaşma politikaları eklenince, lugatsız ve pasaportsuz gezdiğimiz coğrafya ile aramız iyice açıldı.

Bir Arap ülkesinde gerçekleşen ve amacı adında ifade edilen böyle bir toplantı ile hafıza tazelemeye başladık.

Sempozyum’u Yunus Emre Enstitüsü düzenledi ama toplantının temel dinamiği Ürdün Üniversitesi Türkçe Bölümü’nde görevli olan öğretim üyeleri olmuş. Akabe’ye ayak basar basmaz, herşeyimizle ilgilenen ve sempozyum süresince, bütün mesaisini ve gücünü, sempozyumun başarısı için harcayan Dr. Ruhi İnan, 5 gün boyunca çok yoruldu. Gücünü böyle stratejik bir önemi olan toplantıya harcadığı için Allah sa’yini meşkûr eylesin.

Toplantının gerçekleşmesi için büyük fedakarlıklar sergileyen M. Sıddık Yıldırım, Dr. Bekir Kayabaşı, Dr. İbrahim Arıoğlu, Dr. Eymen Musa, Dr. Hasan Işık ve Dr. Bağdagül Musa’ya ne kadar teşekkür etsek azdır.

Sempozyumun açılışında, Ürdün Eski Kültür ve Turizm Bakanı Salah Cerrar, Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Hayati Develi, Arap Ülkeleri Üniversiteler Birliği Başkanı Sultan Ebu Arrabî, Amman Büyükelçimiz Sedat Önal birer konuşma yaptılar. Fakat en çarpıcı konuşmaları Millî Eğitim Bakanımız Nabi Avcı ve Ürdün Başbakanı Abdullah Ensur yaptı.

Nabi Bey, kısa konuşmasında, afişte yer alan Türkiye ve Arap coğrafyasına Balkanların ve Asya Türk cumhuriyetlerinin de eklenmesi gerektiğini söylediğinde büyük alkış aldı. Ürdün Başbakanı, “Gelmekte yüz yıl geciktiniz.” dediğinde gözlerimiz yaşardı.
60 civarında tebliğin sunulduğu sempozyumda, Türk ve Arap dünyasının müşterek değerleri olarak tarihî, edebî, sosyolojik, turistik, dinî müştereklikler üzerinde duruldu.

Katılımcıların çoğunluğu Türkiye’den olduğu için, sunulan bildirilerde, daha çok Türk metinleri esas alınmıştı. Bu yüzden sempozyuma Türk bakış açısı hâkimdi. Keşke Arap ülkelerinden daha çok katılım olsaydı ve onların da bakış açılarını öğrenebilseydik.
1200 yıllık bir müştereklik, elbette bir sempozyumda konuşulamaz ve herşey tek sempozyumda çözülemez. Bu, “hafıza tazeleme”nin başlangıcı. Bu tür toplantılar, daha odaklı ve daha yoğun çalışmalarla, Türkiye’de ve değişik Arap ülkelerinde gerçekleştirildiğinde, 80 yıllık hafıza kaybımızın önüne kısa zamanda geçebiliriz.

5 günlük Ürdün ziyaretinde şunu gördüm; bizlere o coğrafyaya ilgisiz kalmamızı söyleyenler, 80 yıldır o coğrafyada fink atmışlar. Biz cambaza bakarken, onlar o coğrafyanın ruhuna işlemişler. Artık o günler geçti. Bundan sonra Ortadoğu’da biz de varız.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi