Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Marzuki’nin ziyaretinin şifreleri

Marzuki’nin ziyaretinin şifreleri

Geçenlerde mühim bir zat Suriye meselesiyle alakalı olarak ‘Arap Baharı ülkelerini unutun, onlardan medet ummayın ve fayda beklemeyin’ diyordu. Gerçekten de ilk hayal kırıklığı Mısır’dan; Muhammed Mürsi’den geldi. Suriye’nin mazlumları yerine Tahran mihverinin zalimlerine meyletti. Realite karşısında ideallerini çok çabuk terk etti.

Pragmatik hareketlerin hali pür melali böyle olmalıdır. Tabii bu söylediklerimiz nihai bir hüküm değil, ara hükümdür. Muhammed Mürsi’den sonra Münsif Marzuki de realizmin yola getirdikleri arasında. Yasemin Devrimi bütün devrimlerin anası ve rehberi olmasına rağmen Münsif Marzuki ‘biz kimsenin rehberi ve kimseye model değiliz, kimseye devrim ihraç etmiyoruz’ mealinde şeyler söylüyor. Dünya gibi devrimciler de Suriye’de devrimi yetim bıraktı. Muhammet Ali Sabuni’nin oğlu Ahmet Sabuni’nin ifadesiyle, devrimler gerçek karakterleri ortaya çıkartıyor.

Maalesef Suriye devriminden başka diğer devrimler kaypaklık ve karakter sorunu yaşıyor. Siyonizm ve bileşenleri ise onu da kendilerine benzetmeye ve kaypaklaştırmaya çalışıyorlar. Tunus Cumhurbaşkanı Marzuki’nin üç günlük ziyaretinin ana gündem maddesi Suriye’de savaşan Tunuslulardı. Küresel güçler Afganistan’dan sonra Suriye’de de Afgan Arapları benzeri Suriye Arapları fenomeni ve ‘küresel İslam savaşçılar’ kuşağı oluşmasını istemiyorlar. İsrail’in savaşın uzamasıyla ilgili tek endişesi budur. Suriye’ye dünyadan gönüllülerin akması ve savaşın İslami bir karakter kazanmasıdır. Batılı ülkelerden de Suriye’ye savaşçılar akın ediyor.

Zira bu hak ve batıl savaşı. Bunlardan birisi de Esat güçleri elinde şehit olan, 5 yıl önce İslami seçmiş Amerikalı bayan Nicole Mansfield. Suriye rejiminin beyni sulanmış yandaşları ise hafsaları almadığı için bu Müslüman kadını Amerikan ajanı olarak tanımlıyorlar. Bu yönüyle Batı ülkeleri istim üzerinde. Suriye Özgür Ordusu Komutanı Selim İdris’e göre dışarıdan gelenler Suriye’de muhalif savaşçıların sadece yüzde 5 ile 8’ini temsil etmelerine rağmen yeni Afgan-Suriye Arapları fenomeni nedeniyle Batı’da endişeler giderek artıyor.
¥
Tunus’da bu endişeli ülkelerin başında yer alıyor. Libya ve Tunus’tan selefi grupların gelerek Suriye rejimiyle savaşmaları Münsif Marzuki gibi sol yelpazedekileri endişelendiriyor. Münsif Marzuki’nin Türkiye’ye gelmesinin temel nedenlerinden birisi bu. Türkiye’nin Tunuslu savaşanlara karşı sınırını sıkı tutması ve gönüllülerin geçişine izin vermemesi isteniyor. Türkiye’nin Filistin ve Suriye meselesindeki ilkeli tutumuyla Arapların yüzünü ağarttığını ve tebriklerini hak ettiğini söylemesine rağmen gelinen noktada Suriye’de devrimin bir iç savaşa dönüştüğünü söylüyor. Kimileri buna mezhep savaşı da diyor. Bu elbette doğru değil.

Rejim aleyhindeki zalim-mazlum denklemini değiştirerek iç ve dış destek tabanını genişletmek için meseleyi önce silahlı sonra da mezhebi bir arenaya çekti. Lakin bu temel vasfı değiştirmez. Bu manipülasyon ve nifaktır. Bunu en iyi bilenlerden birisi bizzat Münsif Marzuki. Cumhurbaşkanı olmadan doğru söylüyordu cumhurbaşkanı olunca şaşırdı.
¥
Arap Baharı istibdada karşı bir başkaldırıdır. Hala Marzuki aynen Nizar Kabbani veya Ahmet Emin gibi devrime kadar Tunus halkının vatandaş olmadığını sadece kurban ve köle olduğunu tekrar etmektedir. Ahmet Emin 1960’lı yıllarda rejimler karşısında Arap halkını köle, ırgat ve mülkünü de yöneticilerin çiftliği olarak nitelendiriyordu. Marzuki, Türkiye’nin çabalarının karşılığı ödenemez bulsa da Ürdün Kralı İkinci Abdullah gibi çözümün sadece siyasi olduğunu ileri sürmekte ve Türkiye’den de bu yönde gayret ve çaba beklemektedir. Bu, Beşşar’ın kalleşliklerine ve oyununa tüy dikmesine vesile olmak ve prim vermektir. Suriye’deki mücadelenin cihat olmadığını ve Tunus’tan bu ülkeye gidenlerin de mücahit olmadıklarını söylemektedir. Hangi kritere göre? Galiba sol kriterlere göre böyle bir sonucu varmış olmalı.

Münsif Marzuki’den önce de Ürdünlü ulusalcılar gibi Tunuslu ulusalcılardan bir grup Beşşar’ı ziyaret etmiş ve Tunuslu savaşçılar meselesini ele almışlardı. Münsif Marzuki, Tunus’un milli çıkarlarına göre ‘sızmacıları’ veya ‘sınır aşan savaşçıları’ Türkiye ile birlikte gemleme peşinde.

Tunus’taki muhalifler, savaşçıları ayartmakta bazı selefi gruplarla Nahda ve Katar’ın etkili olduğu propagandasını yapıyorlar. Münsif Marzuki’nin Türk yetkililerle sınır kontrollerinin sıkılaştırılması ve bu tür geçişlere izin verilmemesi noktasında anlaşmaya vardığı ifade ediliyor. Tunus Suriye rejimiyle diplomatik ilişkileri kesmiş ve Suriye Milli Koalisyonunu da tanımıştı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi