Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Taksim Gezi Parkı eylemlerinin analizi

Taksim Gezi Parkı eylemlerinin analizi

29-30 Mayıs günleri başlayan Taksim Gezi Parkı eylemleri, başta 3-5 ağacın kesilmesine muhalefet eden 50-60 entel-dantelin eylemi idi. Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in eylem alanına gitmesiyle, olay genişlemeye başladı. Cuma gecesine kadar, her salataya maydanoz olan fantezist entel-dantellerin eğlenceli bir gösterisi olan eylem, Ulusal TV , Halk TV ve Oda TV’nin ajitasyonu ile yön değiştirdi ve “iktidarı devirme” boyutu kazandı. Eyleme yön değiştirtenler İşçi Partililer oldu. Zaten birikmiş olan muhalefet potansiyeli, kendini bu eylemlerle ifade etme imkânına kavuştu.

Yapılan kışkırtıcı yayınlarla, eylem kitleseleşerek bütün Türkiye’ye yayıldı.

Amaç belli idi. 27 Mayıs 1960 darbesi öncesinde yaşanan asparagas haberlerle kitle kışkırtılacak ve sokaklara dökülen halk ile darbeye zemin hazırlanacaktı.

Eylemclerin gece boyunca kullandıkları sloganlar ve internette yaptıkları paylaşımlar, bir darbe davetiyesi idi. Başaramadılar!...

Niye başaramadılar?...

Çünkü o kitleler, tesadüfen bir araya gelmiş, sadece “düşmanımın düşmanı, dostumdur” pragmatist ilkelliği ile hareket eden, lidersiz ve felsefesiz topluluklardı. Bu tür kitlelerden iş çıkmaz. Eski tabirle bunlara “cemm-i gafîr”; yani “kuru kalabalık” denir.

Bu kuru kalabalıkta kimler vardı?

Fitili ateşleyen İşçi Partililerdi ama sokaklara ve meydanlara dökülenlerin büyük bir kısmı CHP’liler idi. PKK, TKP, TİKKO, TKPML, DHKP-C gibi marjinal sol gruplar da büyük destek verdi. Pek çok yerde, kontrolsüz MHP’liler de eylemlere katıldı. (Bu arada, kitleselliğin gazına gelmeyen ve sükûnetini koruyan Devlet Bahçeli’yi tebrik etmek; Kadıköy’e kimsenin gelmeyeceğini anlayınca, mitingi iptal edip Taksim’e gelen ve orada da umduğunu bulamayan Kılıçdaroğlu’nda da sezgi ve öngörü tavsiye etmek lâzım.)

Eylemlere katılan yaş grupları ve lümpenlik

Orta yaş üzeri muhaliflerin büyük bir kısmı, “Muhalefet olsun da nasıl olursa olsun. Eylemlere katılalım; hayatımıza renk gelsin.” diyenlerdi.  Bunlar, iflah olmaz “ümitsiz ve onmaz” muhaliflerdir. Bunları altın hazinesine gömseniz, gene muhalif olurlar.

Eylemci gençlerin durumu başka. Bunların tamamına yakını, eski toplumlarda yaşanan “ergenlik sınavından geçme” ritüeli (Dede Korkut’taki Boğaç Han hikâyesini hatırlayalım lütfen.) yaşadılar. Öyle ya!... Koskocaman devletin polisine karşı direnecekler ve bu direnmelerini bir zafer olarak alglayıp hayatlarına bir anlam katmış olacaklar. Hayatlarında sınavlardan başka bir şey başaramamış olan gençlerin, bu tür basit tatminlerle hayatlarına anlam katmaları, felsefî zeminden yoksun, lümpen tavırlardır. Bu gençlerden bazıları, bir yandan eylem yaparken bir yandan da biraları götürdüler. (Bira şişelerini Taksim’de de gördük; Muğla’da da.) İçip içip hükumet devrmek bu olsa gerek.

Muğla’da genç muhaliflerden biri “Seks emekçilerine özgürlük!...” diye bağırıyordu. Yani lümpenlik o dereceye varmış ve nitelikli muhaliflerin sesini o kadar kısmıştı.

Eylemin kendisini nasıl analiz edebiliriz?

Eylemcilerin amacı, o gece orduyu darbeye zorlamaktı. Ama  darbecilerin Silivri ve Sincan’da olduklarını unutmuşlardı. Şayet bu darbeciler görevleri başında olsalardı, Cuma gecesi darbe yaparlardı.  Darbeciler içerde olunca, sevnçleri kursaklarında kaldı.

Ordunun darbe yapma ümidi tutmayınca, AB Konvansiyonu çerçevesinde, şayet eylem 48 saat sürerse, muhalefet partisinin Anayasa Mahkemesi’ne baş vurup iktidarı düşüreceği gazı verildi. Fakat bu gaz, biber gazı kadar etkili olmadı ve hükumet düşmedi

Tarafların gizli ajandası

Pekiiii!... Olay sadece 3-5 ağaç veya iktidarı devirmek mi idi?

Hayır!...

Eylemlerin iki amacı vardı. Biri gelecek yıl yapılacak belediye başkanlığı seçimleri; diğeri de “Taksim’e câmi” projesinin ön yoklaması idi.

Belediye başkanlığı konusunda CHP nemâlanma amacı güttü ama başaramadı; hatta kaybetti. Koskocaman CHP’nin İşçi Partisinin peşine düşmesi, CHP’nin karizmasını çizdi.

Gelelim “Taksim’e câmi” projesine...

İktidar, ilerde hayata geçirmek için ajandasında tuttuğu “Taksim’e câmi” projesi için bir ön yoklama çekti. Hazırlıklarını buna göre yapmak ve önlemlerini buna göre almak için “Bakalım neler olacak?...” diye bir deney yaptı.  

Eylemciler ise “Senin asıl amacın Taksim’e câmi yapmaktır. Taksim bizim kutsal mekânımızdır. Orada câmi yaptırmayız!... Yapmaya kalkarsan, başına böyle işler açarız.” demek istedi.

Eylemler ne zaman biter?

Eylemler, bu hafta içinde tavsar. Eylemciler yorulur; basın eylemlere yer vermez. Bir kaç entel-dantel kendilerini tatmin etmek için yeşillikler yapar.

Eylemlerin en büyük kitlesi ve gücü olan ünversite öğrencileri idi. Bunlar da sınavlar bitince memleketlerine gidip ailelerine kavuşurlar ve ana-babalarıyla beraber olarak hayatlarına, en büyük anlam olan “ana-baba-kardeş sevgisi”ni katıp sokak eylemleri kısırlığından kurtulurlar.

Son söz

İktidar bu eylemden lehine sonuçlar çıkarır. Yaşananlar, halkın büyük bir kısmını tedirgin etmiştir. Bu halk, kavgalı-gürültülü işleri sevmiyor arkadaş; bunlardan tedirgin oluyor, ürküyor. Bunu bilen iktidar, eylemlerin yarattığı tedirginliği çok güzel kullanacaktır.

Bu eylemlerin en can alıcı boyutu, “muhalif olma”yı dejenere etmiş olmasıdır. “Yalancı Çoban” fıkrasında da olduğu gibi, bundan sonra yapılmaya çalışılacak olan kitlesel muhalefet, yaşanan dejenerasyondan dolayı, pek rağbet görmeyecektir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi