Ahmet Türk

Ahmet Türk

Sahte Barışın Düşkün Ortakları Niçin Susuyor?

Sahte Barışın Düşkün Ortakları Niçin Susuyor?

Geçen haftaki yazımı şu düşüncelerle bitirmiştim: “…Gezi Parkı” eylemleri farklı bir hâl alabilir. Devletin esaslı sorunu olan PKK ve ayrılıkçı Kürt hareketi de durumu fırsat bilir; ‘Çözüm Süreci’nde elde ettiği avantajları kaybetmemek adına “Gezi” üzerinden tehdit ve şantajlarını farklı boyutlara taşıyabilir…”

Gelinen aşamada, ayrılıkçı Kürt hareketleri kendi newsgruplarında ve resmi haber ajanslarında Gezi olayları ve sonrası konjonktürü “surda açılmış bir gedik” olarak nitelemeye başladılar:

“Başbakan Erdoğan Avrupa ve ABD’de dramatik biçimde değişen algısının ve itibarının düzeltilmesi telaşına düştü! Bu Gezi’nin en mühim sonucuydu. Gezi’nin en büyük demokratik sonucu da muhteşem bir şekilde ortaya çıktı. Hükümet referandum ve plebisite mecbur kaldı! Önünü sonunu düşünmeden, telaşla, direnişin dayanılmaz baskısı altında, baktı ki zorbalıkla olmuyor, ‘aklına ilk gelen’ demokratik ilkeyi yüksek sesle dile getirdi… Referandum veya plebisit; yerellerde halkın, Gezi’de direnişçilerin, Amed’de anadilde eğitim isteyen Kürtlerin, mezheplerini özgürce yaşamak isteyen “Alevilerin”, kendi “demokratik özerk” yaşamları için açtıkları kapıdır!

Yapılacak bir referandumda belki AKP kazanır, belki Gezi Parkı tarumar olur, ama Anayasa’ya “ana dilde eğitim hakkını” koymasa bile, Amed’de, Van’da, Dersim’de yapılacak bir referandumda, “ana dilde eğitime hayır” sonucunu alabilir mi? Biz Gezi Direnişini coşkuyla selamlıyoruz: 90 kuşağı bizim kuşakların bir türlü yapamadığını yaptı; Gezi ile Amed’i birleştirdi. Şimdi ‘demokratik özerk bir Cumhuriyet’te birlikte yaşamak çok daha mümkün!”

Bölücü ve ayrılıkçı çevreler süreci işte böyle okuyor ve bir istikamet tayininde bulunuyor! Başka gerginlik alanlarına fırsat vermemek adına, mevcut gerginlik alanları konusunda yumuşak davranmaya başlayan hükümeti savaş kaybetmiş ordu olarak görüyorlar. Topçu Kışlası projesini plebisite sunma kararını da, ileride ‘kendilerine yontacak’ bir şekilde böyle yorumluyorlar.

“Gezi” ruhunu başta Amed olmak üzere tüm Türkiye genelinde yaşatabileceklerinin tehdidini yapıp, özerklik hakkını öyle ya da böyle elde edeceklerini alenen dillendiriyorlar!

Evet!

Artık hedeflerini gizlemiyorlar: Demokratik özerk bir Cumhuriyet!

Millet ‘Gezi, oyuncağı ile oyalandırıla dursun, Hükümet ve Abdullah Öcalan’ın isteğiyle geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da geçekleşen “Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı”nın sonuç bildirgesi açıklandı. Türkiye’nin güneydoğusunu “Kuzey Kürdistan” diye adlandırdıkları toplantının sonunda “Kürdistan halkları kendi tercihleriyle özerklik-federasyon-bağımsızlık gibi statülerini belirleme hakkına sahip olduğu” vurgulanan bir bildiri yayınlandı. Toplantı sonunda bugünleri de mi görecektik” dedirtecek bildirinin; İmralı, Kandil, Ankara, BM ve AB’ye gönderilmesine karar verildi!

Tam yerine geldi! Aşk ile bir daha soralım:

Hani süreci yönetenler ve Başbakan Erdoğan, teröristlerle masaya otururken taviz ve taahhütte bulunmamıştı?

O halde devletinde organizatör olduğu bu toplantıda, bu ayrılıkçı terör örgütü mensupları bağımsız Kürdistan naraları atılabilme ve bu bildirileri uluslararası kuruluşlara sunabilme cüretini ‘nereden’ ve ‘kimlerden’ alıyor!

Gezi’nin arkasında Soros, ABD, İsrail ve faiz lobilerinin tezgâhlarını arayan iktidar çevreleri ve Sayın Başbakan, bu ihaneti ve rezillikleri hangi “milli” kalıba ve vicdana sığdırabiliyor da olan biten karşısında gıkını çıkarmıyorlar!

Tıpkı, o güne dek 34 yıl boyunca imzalamaktan kaçınılan ‘azınlıkların ve etnisitelerin kendi kaderini tayin etme hakkı’nı içeren BM yasasının (İkiz Yasalar) 2003'te milletin haberi olmadan, Ak Parti ve CHP ortak gayretiyle meclisten geçirilerek yürürlüğe sokulduğu gibi!

Önümüzde ki çarşamba günü Başbakanla bir araya gelecek olan ‘Akiller Heyeti’de, devlet eliyle yapılan bu konferansı ve alınan kararları almaza yatacaklar; daha da ötesi ‘Başbakanın sessizliğinde ve bu konferansın içeriğinde keramet arayacaklar!’

Merhum Mehmet Akif’in dediği gibi: “Herkes dipdiri meyyit kesildi; his yok, hareket yok, acı yok..!”

Bakınız! Cenevre-2 görüşmesine mecbur kalarak eli boş ülkeye dönen Başbakan Erdoğan’dan bir hafta sonra BDP Milletvekili Ahmet Türk ile Başkan Obama ile görüştü (hangi ülkeyi ve neyi temsilen gittiyse!) Obama, Amerika-BDP ve PKK görüşmeleri ile “iki başlı ve muhataplı Türkiye görüntüsü” nü tescilledi. ABD Türkiye’nin elinden Kürt kartını aldı!

 

Başbakan Erdoğan  “Suriye’nin kuzeyinde Kürt devletine asla izin vermeyiz” veya “Suriye’de Kuzey Irak gibi bir modele izin vermeyiz” diyedursun, Obama ve Putin görüşmesi neticesi, Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, Kürtlerin Suriye’de stratejik bir konumda bulunduğunu belirterek, Kürt Yüksek Konseyi’nin Cenevre Konferansı’na katılmasının startını verdi!

Ne Hariciyemizin, ne Başbakanın çekirdek kadrosunun, ne de istihbaratımızın hesapları tuttu!

“Açılımların Efendisi” Beşir Atalay, âlemi kör milleti sersem sanıp yersiz konuşuyor! ‘Çözüm Süreci’ diye adlandırılan bu süreç, küresel dengeleri sarsacak ve Türkiye’nin ilerlemesini- büyümesini sağladığı için düşman üreten ve bu yüzden sabote edilmesi gereken bir süreç değildir.

Tamamına yakını ABD ve İsrail güdümündeki bir terör örgütü ve bölgesel Kürt yönetimi ile uzlaşı sağlanarak Türkiye’nin büyük güç olması, hele hele şimdiden 2023 vizyonunu pazarlaması mümkün değildir. Bunun mümkün olduğunu söyleyenler “Kuzey Kürdistan” projesinin bilinçli veya kandırılmış ortağıdır!

Hülasa,

Aha buraya yazıyorum: Çözüm Sürecini “fırsat değerlendirmeleri” kapsamında ele alanlar, çok yakında süreci “tehdit değerlendirmeleri” kapsamında ele almak zorunda kalacaklarıdır!

Gelinen aşamada “Türkiye'nin boğazı sıkıldığında elinden herhangi bir şey alınabileceğine ve taviz verebileceğine dair umutlar arttırıldı! Süreci yönetenler önce terör örgütünü ve taleplerini meşrulaştırdılar, sonra siyasallaştırdılar, şimdide özerkliğe giden yolun taşlarını döşüyorlar! Hepsi bir yana milletimiz içinde psikolojik kopuş ve sosyal fragmantasyon ortamının gitgide yayılmasına yol açılıyor!”

Sözde Ermeni soykırımının yüzüncü yıldönümü olan 2015 yaklaşıyor! Mezhep kavgalarının fitilini yakmaya çalışanlar elinde ateş bekliyor!

‘Ermeni Açılımı’, ‘Alevi Açılımı’, ‘Kıbrıs Açılımı’ ve ilgili yol haritaları sırasını bekliyor!

Ha bu arada…

Ne diyordu Âkillerimiz: “Artık kimse ölmüyor, saldırılar kesildi..! Daha ne istiyorsunuz..?”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
15 Yorum
Ahmet Türk Arşivi