Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

1923-2013?

1923-2013?

Ritmik olup olmadığını söyleyemem ama Türkiye’de Gezi Parkı olayları 13 sayısına tekabül ediyor ve kuşağına yükleniyor. Bunlar için Y kuşağı da deniliyor. 13 rakamı üzerinde biraz dikkatlice ve ciddiyetle durmak istiyorum. Hatta bu 3 veya 13 sayısının olaylara ve tarihe yansımasını, 1913 ve akabinde 1923 yılında Cumhuriyetin kuruluşuyla da başlatabiliriz. 1923 baz alındığında Başbakan Erdoğan bu yılın yüz yıllık simetrisi veya asimetrisi olarak 2023 yılına işaret ediyor. Ben bunu 90 yıl ile sınırlandırmak (2013) eğilimindeyim. Kendime göre nedenlerim var. Hadislerde İslam’ın günü Peygamber efendimiz tarafından beşe ayrılıyor. Dördüncü dönem ‘cebabire’ dönemi olarak adlandırılıyor ve Said Havva gibiler bu dönemin miladını Osmanlı’nın yıkılması ve Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla başlatıyorlar. Peki miadı ne zaman doluyor? Abdulmecid Zindani gibiler Arap Baharıyla miadın dolduğuna hükmediyorlar. Şimdi ara bir devre olarak 2.5 yıllık Arap Baharı rüzgarları da soluyor. Cebabire dönemi asimetrik bir Emevi dönemidir. Yeni Emevileri aştığınızda zamana geri yolculukla tarih üzerinden yeni bir asr-ı saadete kavuşursunuz. Gelecekte saklı bir tarihle buluşursunuz. Emevi devletinin ömrü kesinti ve inkitalarla birlikte 90 yıl sürmüştü. Osmanlı sonrasında kurulan yeni veya ikinci Emevi devletleriyle birlikte cebabire dönemi herhalde 90 yıllık bir dilimi kapsıyor. Elbette rakamlar ritmik olmayabilir. Rüyalar ve keşifler muttarit değildir. Yani düzene girmezler. Veya onların düzeni ancak hadiseler üzerinden anlaşılabilir. Dolayısıyla Allah gaybaşina insanlara kısmen gayb bilgisini veriyor ama bu dört başı mamur bir bilgi olmuyor. Yanılma payı daima oluyor. Hazreti Peygamber (Aleyhisselam) huzurunda bir rüya aktarılıyor. Belki de Hazreti Ebubekir’in rüyası. Hazreti Ebubekir (R. Anh) rüyayı tevil ve tabir ediyor. Peygamberimiz rüyanın tabirinde kısmın isabet kaydettiğini kısmen de yanıldığını söylüyor. Lakin rüyanın tabirini yapmıyor, tabirini gayb sırrı olarak bırakıyor. O gaybi bilgiyi Hazreti Ebubekir veya sahabelerin bilmesi hikmete uygun düşmüyor olmalı ki gaybın perdesini aralamıyor. Cebabire yeni ulusçu Emevi devletinden sonra Kevser devletine doğru yol alıyoruz. Bazen rüyalar üzerinden veya keşifler üzerinden gayb bilgisi insanlara paylaştırılıyor. Bu rüyalar toplu halde bir araya gelse belki bilmece/puzzle çözülecek.

*
 İmam Şatibi’nin ifadesiyle, bu rüyalardan herkese bir parça düştüğünden herkes bütünü bu parça üzerinden okumaya yelteniyor ve bu suretle tam olarak hakikate vakıf olamıyor. Ve böylece mesele gayp dairesinden dışarı çıkamıyor ve kimse tam olarak gaybın diline ve künhüne vakıf olamıyor. Lakin bazen da Allah doğrudan bilgi vermek istediğinde ilgili şahsa bunu apaçık bir şekilde rüya ve keşf yoluyla malum ediyor. Malum etmek istemezse rüyanın tabirinde yanılmalar meydana geliyor. Biz mevzumuza dönecek olursak, Türkiye’nin kaderinin 3 + 10 yani 13 sayısıyla yakından alakası var. Özellikle 1980’li yıllardan sonra 13 rakamı Türkiye tarihine damgasını vuruyor. 1983 yılında Özallı yıllar başlıyor ve Özal 1993 yılında görünmez bir darbeyle tasfiye ediliyor. 1993 yılı Türkiye’nin en karanlık yıllarından birisi. Bir istikrarsızlık yılı ve devlet darbesine sahne oluyor. 1993 yılında Özal’ın 10 yıllık iktidarı sona ermiş ve Türkiye bir türbülansa ve buhrana girmiştir. 1994 yılında Refah Partisi yerel yönetimlerde iktidara gelmiş ve ardından hükümeti kurmuş lakin Türkiye bu on yılda bir türbülansa yuvarlanmıştır. 1992 sonrası Cezayir’de de bize benzer şekilde ‘el Aşriyye es Sevda(menhus 10 yıl)’ denilen on karanlık yıl yaşanmıştır. Cezayir’dekine benzer biçimde Özal’ın ölümünden sonra Türkiye de on yıl kendine gelememiştir. Bu yıllar 1993 yılında başlamış ve AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte 2003 yılında sona ermiştir. Böylece 1983 yılında başlayan 10 yıllık süreçlerden ikisi devrilmiş ve sıra üçüncüsüne gelmiştir.
*
 2003 yılında başlayan AKP iktidarı 2013 yılı itibarıyla on yılını devirmiştir. Acaba yeni başka bir on yıllık sürece mi girdik yoksa burada cebabire dönemi denilen devran veya parantez mi kapanıyor? Arap Baharının tersine çevrilmesi ve Gezi Parkı olayları nedeniyle yeni bir doğum sancıyla karşı karşıya olduğumuzu farz edebiliriz. John Kerry Mısır’daki son olaylarla alakalı olarak bir tabir kullanmış ve bu tabiri Türkiye’ye de yansıtabiliriz. (Kerry says Egypt is at ‘pivotal moment’ in history). Türkiye yeni bir momentumla karşı karşıya. Kerry’nin kullanmış olduğu tabirle ‘pivotal moment’ tayin edici bir anla veya tarihin yeni bir dönüm noktasıyla karşı karşıyayız. Bundan dolayı 2013 yılına bir mim koyalım.
 Gelelim Türkiye ile Tunus benzerliğine. Bilindiği gibi, 1993 yılı derin devletin örtülü darbe yılıydı. Bu yılda laik aydınlar bir kara liste halinde tasfiye edilmeye başlandı. Daha gerisi de var ve 1990 yılında Bahriye Üçok’un bir suikastla öldürülmesinden sonra, 1993 yılında bu tarz cinayetler tavan yapmıştır. Esat rejiminin Lübnan’daki kara listesine benzer bir şekilde oluşturulan listede laik kesime ait aydınlar birer ikişer ortadan kaldırıldılar. Bunun nedeni devlet çatısı altındaki ikilik ve bunun getirdiği gerilimdir. Bunlardan en önemlisi Özal’ın ölüm yılına denk gelen bir biçimde Uğur Mumcu’nun öldürülmesiydi. Adeta laik zemin ‘laik kurbanlar veya şehitler’ üzerinden besleniyor ve kan tazeliyordu. Tam da bu cinayetler İslamcılar iktidara yürürken gerçekleşiyordu. 1993 ve 1994 yılları geleneksel partilerin çöküşüne sahne olmuştur. Bu çöküntü on yıl sonra Ecevit hükümetiyle birlikte bir kez daha tavan yapmıştır. Türkiye, Tunus simetrisinde; 2013 yılında Tunus’ta laik siyasiler bir biçimde peş peşe suikasta kurban gidiyor ve suç da İslami kesimlere atılıyor. İslamcılar ‘bu iş bizim işimiz değil’ dese de kimseye dinletemiyorlar. ‘Olağan zanlı’ konumundaki Ensaru’s Seria (Şeriat yanlıları) ‘bu işin bizimle alakası yok’ dese veya Nahda Hareketi olayı lanetlese de kimseye dinletemiyor ve birileri bu suçu İslamcılara mal etmeye kararlı. Tunus’ta suikastlarla birlikte Arap Baharını tamamen söndürecek mahalli Temerrüt hareketinin taşları döşeniyor. Ahmet Taner Kışlalı’nın dediği gibi, Tunus Türkiye’ye benziyor değil mi? Türkiye de ona. Mısırlı darbeci Sisi bütün darbelerden bir tutam aldığı gibi 28 Şubat sürecinden de etkilenmiş. Mısır’lı İslamcıların rol modeli Erbakan veya Erdoğan iken darbecilerin rol modeli de Çevik Bir ve benzerleridir. 15 aylık Askeri Konsey döneminde General Tantavi 1980 darbecilerinin anayasasını Arapçaya çevirtmeye kalkışmamış mıydı? Gannuşi, Erdoğan’ı ve Burgiba da Mustafa Kemal’i örnek almıştı. Mürsi Erbakan veya Erdoğan’ı Sisi de Çevik Bir veya benzerlerini örnek almıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi