Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Sporda Haçlı kriterleri!

Sporda Haçlı kriterleri!

Nedense Batı Müslümanlara karşı ‘en alttakiler’ muamelesi uyguluyor. Bir Arap şiirinde söylendiği gibi aşağılanan aşağılanmaya alışır. Halbuki mümin azizdir. Galiba Batı’nın yaklaşımının altında yatan neden şuuraltını hala boşaltamamış olması ve şuur altında Ortaçağı aşamamış ve kalıntılarıyla birlikte yaşamış olmasıdır. Yahudilerle ilişkilerinde Müslümanlara karşı Yahudileri tercih ediyor. İslam karşısında yine Batı’nın Rafizisi olan Rusları tercih etmektedir. Şimdi de olimpiyatlarda İkinci Dünya Savaşında Mesih adına atom bombası attığı Japonları Türkiye’ye tercih etmiştir. Dolayısıyla Batı kafası şuur altında hala Haçlı kalıntılarını veya mirasını barındırıyor. Bu siyasette olduğu gibi sporda da geçerli. Tokyo Valisi Naoki Inose 2020 olimpiyatları için Tokyo’nun şansını artırmak için Batı’ya anlayacakları dilden hitap etmiş ve ortak düşman algısına parmak basmıştır. Amerikan basınının amiral gemisi New York Times gazetesine şunları söyleyecektir: “Müslümanların tek ortak değeri ve noktası Allah’tır; onun ötesinde birbirlerinin gölgesine ateş ederler. Kamplara ve sınıflara bölünmüşlerdir…” ‘İstanbul’un da az gelişmiş ve Tokyo ile mukayese edildiğinde az donanımlı olduğu görülecektir’ demektedir. Özellikle de İslam ve Müslümanlar konusunda söyledikleri merduttur ve kendisine aynen iade edilir. Daha sonra bu yakışıksız sözlerini geri almış ve bundan dolayı dolayı özür dilemiştir. Lakin bu sözler duvarda iz bırakmıştır. Japonlar bile Batı’dan devşirme kavramlarla neredeyse Haçlı seferlerine katılacaklar. Halbuki ne Türkiye’de ne de dünyada Japonların Şintoist olduklarına vurgu vardır ne de Aum tarikatının vahşeti hatırlatılır.

*
 Futbolda şike ve olimpiyat meselesinde de siyasetin ve ideolojinin geçerli olduğunu bu vesile ile bir kez daha öğrenmiş olduk. Bu nedenle İstanbul, Madrid ve Tokyo arasındaki çekişmede Tokyo’nun meşaleyi kapması kimi yazarlarımız tarafından Haçlı eğilimine ve kriterlerine bağlanmıştır. Hasan Celal Güzel ve Rahim Er gibi yazarlar meseleye bu yönden de bakmışlar ve ‘ateş olmayan yerden duman çıkmaz’ demişlerdir. Ateş kor altında dursa da Müslümanlarla karşılaştığında yeniden alevleniyor. Batı basını da buna çanak tutuyor. Konuyla alakalı olarak New York Times gazetesi bir analiz yayınladı ve analizinde İstanbul’un elenmesinde Türkiye’de laik-anti laik gerilimi ve bölünmesinin etkili olduğunu yazmıştır. Tabii bu arada tahmin edeceğiniz gibi bol bol Gezi Parkı olaylarına atıf da yapılmıştır. Bu çerçevedeki ilginç yorumlardan birisi La Gazzetta dello Sport gazetesinde yer almıştır. Gazete, Türkiye’de yaşanan siyasi belirsizlik, Başbakan Erdoğan faktörü, yaşanan isyan ve dini dönüşümlerin bazı delegeleri ürküttüğünü öne sürerek, İstanbul’un saf dışı kalacağını ve İtalya’nın Tokyo lehine oy kullanacağını yazmıştı. Dediği de çıktı. Demek ki burada Haçlı kriterleri devreye girdi ve rol oynadı. Gazetenin kastettiği dini dönüşümler neymiş acaba?
*
 Bütün bunlar bir yana, Japonların iş ahlakını ve dürüstlüklerini unutmamak gerekir. Yükselişlerindeki temel sır ve etken, disiplinli yapıları ve sahip oldukları esnemez iş ahlakıdır. Biz de ise bunların esamisi okunmuyor. Kaybetmemizde evet Haçlı kriterleri belki rol oynadı. Bununla birlikte, kendi kusurlarımız da inkar edilemez. Bir yazarın ifadesiyle, niyetleri kötü ama söyledikleri de doğru. Bu kusurlardan bir kısmı fiziki yapımızla alakalı. Diğer boyut ise ahlaki yapımızla ilgili. Ahlaksız yapı veya kritersizlik birleşik kaplar misali her alana yayılıyor. Bu alanların başında da spor dünyası geliyor. Son sıralarda takımlarımız FIFA tarafından cezalandırıldı. Ata sporunun son temsilcileri olan güreşçilerimiz bile doping kullanır oldu. Şike ise yaygın. Ahlak olmadıkça başarı olmaz. Olsa da sistematik ve kalıcı olamaz. Kolaycılıktan vazgeçmemiz ve işin hakkını vermemiz gerekir. Ahlak dinin kıstasıdır. Dindarlık temel şart ama yeterli şart değildir. Bundan dolayı peygamberimiz çok güzel bir nasihatle ‘kişinin dindarlığı, namazı orucu sizi aldatmasın’ buyurmuşlardır. Bize dinarla dirhemle ilişkisine bakmamızı öğütlemiştir. Ancak yolculuk gibi veya alışveriş ve birlikte yemek gibi muaşeret hallerinin onun hakkında sağlam ipuçları ve kriterler verebileceğini hatırlatmıştır. Öyleyse onlar dinde biz de ahlakta kaybettik. Ahlakta da kazanmadan dinimiz tamamlanamaz. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi