Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Neredesin ümmet!

Neredesin ümmet!

Ümmet olarak 100 yıl sonra yine aynı arazları yaşıyoruz. Ümmet sadece akıl tutulmasıyla malul değil aynı zamanda vicdan tutulmasıyla da malul. Çünkü sabitelerini ve referans sistemini unutmuş bulunuyor. Endülüs ağıtlarından ve Endülüs halkından gelen mektuplardan sonra ilk defa İslam ümmeti felaketin dibini gördü. Ne dostunu tanıyor ne düşmanını! Hatta dostuna düşmanlık düşmanına da dostluk yapıyor! CHP ve Türkiye Cumhuriyeti kurulalı tam 90 yıl oldu. Emevilerin ömrünü bile geride bıraktı. Ümmetin merkezi ve eksen sorunu olan Filistin meselesi yerinde saymaktan öte gerileme emareleri gösteriyor. Zira ümmet kendi kendine düşmanlık yapıyor. Varlığını şekillendiren değerlerine yabancı.
 Balfaour İlanı üzerinden de tam 96 yıl geçti. Neredeyse Filistin meselesi yüzyıla damgasını vuruyor. Yüzyıl önce Muhammed İkbal ve Mehmet Akif Ersoy’un ümmetle ilgili yakınma ve şikayetleri neyse bugün de yakınmalar aynı. Bir arpa boyu yol kat edemedik. Bağımsızlık kazandık ama bağımsız olamadık. Birlik için yola çıktık ama birlik olamadık. İsrail 65 yıl önce kuruldu. Vakıa daha da elim hale gelirken ve kararırken yalanlar zamanla tunç gibi sağlam hale gelmiştir. Kraliçe malum ve meş’um ilanda Yahudi milli devletine ve Yahudi halkına şefkatini ifade ederken bir de söz veriyor. Yahudilerin dışında bölgede yaşayan halkların hukukunda bir eksilme olmayacaktır. Bu İngiliz yalanlarının tarih önünde bir tescilidir. İsrail’e verdikleri söz doğru çıkarken Filistinlilere verdikleri bütün sözler tekmili birden yalan çıkmıştır! Harry Truman’dan sonra bölgede İngilizlerin yerini alan Amerikalılar aynı yalan rüzgarlarını estirmeye devam etmektedir.

*
11 Eylülcü Siyonist ve Haçlı neferi W. Bush Arapları kandırmak için iki dönemlik başkanlık süresine yani 8 yıla Filistin’le alakalı iki büyük yalanı sığdırmıştır. Ona göre, 2005 ve 2008 yılında Filistin devleti kurulacaktı. Obama da bu yalanları aynen sürdürmektedir. İşin acısı Müslümanlar arasında bu yalanların alıcısı boldur. 2 Kasım 1917 tarihinde İngiliz Hariciye Vekili Balfour, Yahudiler adına Rothschild’e yazdığı tarihi mektup, ‘malik olmayanın layık olmayana’ yaptığı bir taahhüttür! Ama bu taahhütte Müslümanları gevşekliği ve ihanetiyle kuvveden fiile çıkmıştır. İkinci Abdulhamit Han’ın ifadesiyle kanla alınmış topraklar ancak kanla kaybedilir. Bunun devamı şudur: Hak verilmez, alınır. Müslümanlar haklarının dilencisi olduklarından dolayı hiçbir şey elde edememişlerdir. Azgınlık ve düşmanlık dürtüleri yaşadıkça savaşlar kaçınılmazdır. Araplar hala bugün birleşmek yerine birilerinin kendilerine bir şeyler vermesini bekliyorlar. Bu bir manevi hastalıktır. Meskenettir. Kur’an’da Yahudilerle alakalı ifade edilen meskenet maalesef muvakkat olarak Müslümanlara geçmiştir. Filistin’in ilk kahramanlarından birisi El Hac Emin el Hüseyni’dir. İkincisi ve fiili cihadı başlatan İzzettin Kassam’dır. Abdulkadir Hüseyni gibi fedailer aynı yoldan yürümüşlerdir. Raid Salah ve Hemam Said’in ifadesiyle, Suriye-Filistin cephesi veya meselesi ortaktır. Biri diğerinin anahtarıdır. İzzettin Kassam’ın şahsiyetinde de böyledir. Lakin İzzettin Kassam’ın mirası bugün hem Suriye hem de Filistin cephesinde sahipsizdir. Ve kimi Müslüman zihninde bölünmüştür. Hakiki varisleri, cılızdır. İngiliz mandası altında Filistin’de İngilizler müşterek bir devlet kurmak istemiş ve 5 Filistinliye karşı 3 Yahudiyi barındıran bir devlet modelini esas almışlardır. Filistinliler buna karşı çıkmıştır. İngiltere ise karşı çıkanları Seyşel Adalarına sürgüne göndermiştir. Ardından Allanby Filistin’i ardına kadar Yahudi göçünü açmış ve Nekbe denilen felaket süreci böyle gelişmiştir.

*
Temel davalar bugün de sahipsizdir. Zira müşterek bir zemin yoktur. Ümmet içten hasta olmuştur. Doğrulara inanmazken yalana çanak tutmakta veya kanmaktadır. Aydınları muvazaalı ve hesaplı tavırlar içindedir. ‘O varsa ben yoğum’ havasındadır. Şark husumetine iman etmiştir. Buna mukabil bir avuç adam direnmektedir. Şeyh Ahmet Yasin, Karadavi, Şeyh Hafız Selame ve İsam Attar bunlardan birkaçıdır. Şeyh Ahmet Yasin çaresizliğini Allah’a bir name ile arz etmiştir. Dokunaklı bir name yazmıştır. ‘Allah’ım Ümmetin Suskunluğunu Sana Şikayet Ediyorum’ başlıklı yakarışında ezcümle şunları söylemiştir: “Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu Sana şikayet ediyorum! Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah! Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim! Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıklarla pençeleşen ve üzerinde zamanın belalarının estiği biriyim!.. Tek isteğim benim gibi, Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır! Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler! Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felaketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, ALLAH için ve ümmetin namusu için kızacak? Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken! Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve bariz şahsiyetleri, ALLAH için kızmaz mı!?”

 Bu yakarış uzayıp gidiyor ama gerçekler değişmiyor. Sanki Endülüs’ten kalma bir çığlık. Bu yakarışlara son olarak Karadavi de katılmıştır. Istırabını ve ızdırarını şu cümlelerle dile getiriyor: “İsrail Mescid-i Aksa’yı yutmak istiyor. Tüm İslam aleminin gözü önünde Aksa ihlallere maruz kalıyor ancak ümmet suskun! Ümmetin bu suskunluğu şaşkınlık verici. Suriye rejimi İran’dan ve Rusya’dan silah alırken, ÖSO’ya oldukça cüzi miktarlarda yardım ulaşıyor…” Birileri kara propaganda ve yalanlarla ümmetin aklını çelmiş ve tutmuş. Kimliğini savurmuş! Ümmet de kendisini parçalayanlara ümmet muamelesi yapıyor! Peki vicdanına ne oluyor? Onu kim tutuyor? Olan biteninin tercümana mı ihtiyacı var? Allahım bu suskunluktan sana teberi ediyoruz. Akıl ve vicdan tutulmasıyla üzerine serpilmiş ölü toprağını kaldır ve suskunluğumuzu izale et ve harekete çevir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi