Ahmet Varol

Ahmet Varol

Ölümlerden Ölüm Beğen

Ölümlerden Ölüm Beğen

Baas diktasına karşı halk ayaklanmasının başlamasından önce, Suriye’deki Filistinli mültecilere sağlanan imkânların ve şartların diğer Arap ülkelerine gidenlere sağlananlardan daha iyi olduğunu kimse inkâr etmiyor. Bunu biz daha önce de dile getirdik. Ama bu, Baas rejiminin hâkimiyeti altındaki kitleleri hunharca katletmesini onaylamak, bu katliamlarda onun Şebbiha çeteleriyle birlikte masum insanları öldürme suçuna ortak olmak için gerekçe olamaz. Fakat Baas rejimi Filistinli mültecilere sağladığı tüm imkânların ve yaptığı iyiliklerin karşılığını katliama bilfiil iştirak edilmesi, sergilenen vahşete ortak olunması suretiyle istiyordu.

İstediğini alamayınca da direnişçilerin mülteci kamplarını kendilerine sığınak edindikleri, buralardan destek aldıkları gerekçesiyle oraları kuşatmaya aldı. Yoğun saldırılar düzenlemeye başladı. İddiasına göre kampları değil buralara sığınan militanları kıstırıyordu. Bazı mülteci kamplarına haftalarca hatta aylarca yiyecek bile sokulmadı. 11 Kasım Pazartesi günü düzenlenen Suriye’deki Filistinli mültecilerle ilgili çalışma programında konuşanlardan bazıları kuşatılan mülteci kamplarından birinci ağızdan alınan bilgiler de aktardılar. Anlatılanlar bugün Suriye’nin değişik bölgelerinde, kimyasal silahın yerine kullanılan “aç bırakma” silahının Filistinli mültecilerin kamplarına karşı çok önceden kullanıldığını belgeliyordu.

Baas diktası ve onun Şebbiha çetelerinin böylesine korkunç zulmüne maruz kalan mültecilerden, kamplardan çıkma fırsatı bulabilenler genellikle oralara geri dönmemeyi ve sadece bu kamplardan değil ülkeden tamamen çıkmayı tercih ettiler. Ama ne yazık ki sığındıkları diğer ülkelerde de en azından bir hayat güvencesine kavuşacakları ortamlar bulamadılar.

Ülke dışına çıkabilmek için en önce komşu ülkelere sığınmak zorundaydılar.

Lübnan’a geçişte en başta sınırda büyük sıkıntı ve zorluklarla, sınır görevlilerinin kötü muameleleriyle ve engellemeleriyle karşılaştılar. Hükûmet bu sorumsuz davranışlarından dolayı sınır görevlilerini sorgulama ihtiyacı duymadı. Sınırı geçebilenler ise Lübnan içindeki Baas destekçilerinin saldırılarına ve baskılarına maruz kaldılar. O yüzden önemli bir kısmı Lübnan’ı da terk etmek zorunda kaldı.

Lübnan’dan Mısır tarafına geçenler, buradaki askerî cunta tarafından “suçlu” muamelesi gördü. Birçok aile kaçak giriş suçlamasıyla hapishanelere atıldı ve hâlen yüzlerce aile hapiste tutuluyor.

Libya güvenlik gerekçesiyle Mısır sınırını kapattığından Mısır’dan çıkmak isteyenler kara yoluyla Libya’ya geçme imkânı bulamadı. O yüzden yüzlerce Filistinli mülteci teknelerle deniz yolundan Avrupa’ya geçmek istedi. Ama ne yazık ki bu tekneler onları kurtuluşa değil ölüme götüren tekneler oldu. Kapasitesinin çok üstünde yolcu almaktan veya deniz güvenlik birimlerinin saldırısına maruz kalmaktan dolayı battı. Batan teknelerde bulunan yolcuların birçoğunun cesedine hâlâ ulaşılmış değil. Bu cesetlerin organ mafyaları tarafından kaçırılmış olması konusunda da zihinlerde tereddütler var.

İtalya’ya geçiş yapabilenler orada sokaklarda çok kötü şartlarda hayatlarını sürdürmek zorundalar. Ama ne yazık ki Filistin Özerk Yönetim Başkanı Mahmut Abbas bu ülkeyi ziyaret ettiğinde en azından söz konusu mültecilerin yaşadığı yerleri ziyaret etme, ne gibi şartlarda hayatlarını sürdürdüklerini görme lütfunda dahi bulunmadı.

Ürdün hükûmeti, Suriye tarafından geçen Filistin asıllı mültecilerin ülkeye yerleşmeye kalkışabilecekleri korkusuyla kendilerine ikamet belgesi vermiyor. Onları sıkı denetim altında tutuyor ve bir bakıma bir an önce ülkeyi terk edip diğer Arap ülkelerine geçmeye zorlama amaçlı muamelelerde bulunuyor.

Türkiye tarafına geçen Filistinliler de Suriye vatandaşı olmamaları sebebiyle savaş şartlarından dolayı yurtlarını terk etmek zorunda kalmış olan Suriye vatandaşlarıyla aynı statüde değiller.

BM’nin Filistinli mültecilere yardım amacıyla kurduğu UNRWA da kamplardan çıkmak zorunda kalanların yetki alanları dışındaki bölgelerde bulunmalarını gerekçe göstererek kendileriyle yeterince ilgilenmiyor. Suriye içindeki mülteci kamplarında yaşamaya devam edenleri de şimdi savaş, kuşatma ve saldırı yüzünden can güvenliğinin bulunmamasını gerekçe göstererek ihmal ediyor.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi