Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Hoca Ahmed Yesevi (2)

Hoca Ahmed Yesevi (2)

“Allah’tan yardım dileme kuşağını beline sarmayan insan, dünya sevgisinden kendini kurtaramaz.” Ahmed Yesevi.

Yesevi Hz.lerinin anlayışında “imanlı hayat” her zaman ilk sırayı almıştır. İnsan kalbini incitmenin Yaradanı inciteceğini söyler ve benimsetir.

Evet, dün yarım kalan Yesevi Hz.lerinin hayatına dönecek olursak, Yesevi Hz.leri anne ve babasını kaybettikten sonra kız kardeşi Gevher Şehnaz ile bugün medfun bulunduğu Yesi şehrine gelir.

Esasında buraya geliş sebebi, asırlar önce işaret edilen ve kendisini bulup irşad edecek olan Arslan Baba Hz.lerinedir.

Tahsiline Yesi şehrinde başlayan Ahmed Yesevi, küçük yaşta birtakım tecellilere mazhar olması, beklenmeyen fevkaladelikler göstermesiyle çevresinin dikkatini çeker.

Menkıbelere göre, yedi yaşında Hızır’ın delaletine nail olan Ahmed Yesevi, Yesi’de Arslan Baba’ya intisap ederek ondan feyiz almaya başlar.

Arslan Baba, onun hem eğitimini üstlenir; hem de manevi babası olur. Arslan Baba’nın vefatından sonra zamanın İslam merkezlerinden Buhara ve Semerkand’a gider.

Bu ziyaretlerinde devrin önde gelen âlim ve mutasavvıflarından Şeyh Yusuf El-Hemedânî’ye intisap ederek onun irşat ve terbiyesi altına girer.
Buhara’da gerçekleşen bu intisabı; Ahmed Yesevî, Dîvân-ı Hikmet’inde şöyle anlatır:

Yirmi yedi yaşta pîri buldum,
Gördüğüm her sırrı perde ile sarıp örttüm.
Dergâhına sığınarak izini öptüm.
O sebepten Hakk’a sığınıp geldim işte.

Ahmed Yesevi, Peygamberimiz (s.a.v.)in ömrünü tamamladığı 63 yaşına geldiği zaman, Efendimizden daha çok yeryüzünde kalmayı istemez ve:
“Artık bizim için yerin altı, yerin üstünden daha hayırlıdır” diyerek tekkesinin yakınındaki 2 metrelik çilehanesine çekilir ve vefatına kadar 10 yıl gün yüzü görmez.

Bazı akılcı kişilerin sorduğu soru şudur:

Peki, yeraltında yaşadıysa Cuma namazlarını nasıl kıldı?
El cevap; bugün halen kullanılan yeraltındaki bir yol ile Cuma namazlarını cemaatle birlikte kılar.
…………….
Ahmet Yesevi Hz.lerinin öğretisine gelince yine Hikmet Özdemir’in izahlarından okuyalım.
Yesevilikte mürid, kendinden ziyade Yaradan’ın eseriyle ilgilidir. Dışa dönüktür.
Buna seyri sülûk-i âfâkî denir.
Yeseviliğin işte bu dışa dönük terbiye metodu, Müslümanlar arasında bu kadar yayılmasında motive edici güç olmuştur.
Ahmed Yesevi, İslam’ın hükümlerini (şeriat) hakkıyla yerine getirmeyenlerin tasavvufla ilgilenmelerine karşı çıkmıştır.
Bir Türk Sufi tarafından kurulan bu ilk büyük Türk tarikatı, önce Maveraünnehir, Taşkent ve çevresiyle Batı Türkistan’da etkili olmuştur. Daha sonra Horasan, İran ve Azerbaycan’da yaşayan Türkler arasında   yayılan Yesevi tarikatı, XIII. yüzyıldan başlayarak göçlerle
Anadolu’ya, oradan da Balkanlar’a ulaşmıştır.
Yeseviliğin bu denli etkili olmasının temel sebebi; Ahmed Yesevi’nin düşüncelerini anlatmak için, o dönemde gelenek olduğu üzere Arapça veya Farsça’yı değil, Türkçe’yi seçmesidir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi