Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Mahflere İman Etmek

Mahflere İman Etmek

Gökte zamansızlık hangi noktada?

Elindeyse yıldız yıldız hecele!

Hüküm yazılıyken kara tahtada

İnsan yine çare arar ecele!

Gençlik… Gelip geçti… bir günlük süstü;

Nefsim doymamaktan dünyaya küstü,

Eser darmadağın, emek yüzüstü;

Toplayın eşyamı, işim acele!

Rahmetli Necip Fazıl’ın Çile’sinin “Ölüm” bahsindeki “İşim Acele” şiiri. Necip Fazıl gibi ölüme iman eden Müslümanlara çok ihtiyacımız var.

Dünya Müslümanlarının haline ve bizim halimize bakınca insanın içi kararıyor. Hiçbirisinin kavgasında ne Allah ne Peygamber ne de Kur’an var.

Tüm kavgalarımızın temelinde dünyalıklarımız var. Hırslarımızın, kinlerimizin, öfkelerimizin esas sebebi; elde ettiklerimiz veya edeceklerimizi kaybetme korkusudur.

Hangi İslam ülkesinin kapısını çalsak, karşımıza bir yığın fitne, fesat, kargaşa, kaos, hile, hurda, cambazlık, aymazlık çıkmakta.

Kimin neye nasıl inandığı hususunda yine hiç kimsenin kafasında net bir cevap yok. Tertemiz İslam dini, ne yazık ki, bizim gibi Müslümanların yüzünden kirleniyor.

Hak rızasının kullanılmadığı, suiistimal edilmediği, sömürülmediği, yalana, iftiraya, dedikoduya, menfaate kurban edilmediği bırakın günü, saat bile yok.

Dünya üzerinde Müslümanların huzur içerisinde yaşadığı bir kara parçası olmaz mı? Bulana aşk olsun.

İnsan olan insanı bilmem ama Müslüman olan Müslüman bu halden utanmalıdır.

Yine dünyanın neresinde hangi Müslümanla konuşsanız, hepsi de kendisiyle birlikte yol arkadaşlarının kurtuluşa erdiğini, diğerlerinin hüsranda olduğunu düşünüyor ve onları kurtarmak için kendilerine tabi olmalarını istiyor.

Oysa bir saniye sonra halimizin ne olacağını bilmeyecek kadar belirsiz bir zamanı yaşıyoruz ama sanki dünyaya sahipmişiz gibi ve sahipliğimiz, kıyamet sonrası da sürecekmiş gibi dünyalıklarımız için mücadele ediyoruz.

İnsanın kendi kendisini kandırması kolay. Nefsimizi aklımızın önüne koyduğumuzda, kendimizi aldatmak ve ilahlaştırmak çok basittir.

Yalnız sadece “İhlas Suresi’ne” iman eden bir Müslümanın, nefsini aklının önüne koyarak kendisini ilahlaştırmasını anlamak mümkün değil.

“Ben haklıyım, karşımdaki haksız.” “Ben doğruyum karşımdaki eğri.” “Ben biliyorum, karşımdaki bilmiyor.” 

Dünyanın neresine giderseniz gidin, Müslüman toplulukların içerisinde böylesine büyük bir fitne ve fesat hâkim.

Oysa İslam tarihi büyük mütefekkirlerin, evliyaların, velilerin ve Allah dostlarının, nefisleriyle imtihandan geçtiği hadiselerle doludur.

Mesela bugün önder konumundaki hangi Müslüman bir büyüğün, eline ciğer verdirip sokaklarda sattırabilirsiniz?

Hayrettir ki, Kur’an’ımızın ne dediğine, Peygamberimizin ne söylediğine, Sahabenin Kur’an’dan ve Peygamberden ne anladığına bakılmıyor.

Yüce kattan gelen ve güvenirliliği ebedi olan haberlere inanmak ve güvenmek yerine, “dışı uhrevi örtülü, içi dünya menfaatleriyle dolu” nefsini ilahlaştıranların söylemlerine inanmanın ve güvenmenin, dinin gereği sayıldığı bir zamanda yaşıyoruz.

Söylediklerim öncelikle nefsimedir, bir de kendisini kurtuluşa ermemiş sayanlaradır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Hüseyin Öztürk Arşivi