Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Ricciardone, geldiği yere gönderilmeli!

Ricciardone, geldiği yere gönderilmeli!

ABD ve gizli ortakları pervasızlığı ele aldılar. CHP’den içerideki bazı gizli odaklara ve oradan da Obama yönetimine kadar kirli ve karanlık bir ortaklıktan bahsetmek mümkündür. Hatta süreçte 28 Şubat sürecinin hasımları ortak haline geldiler. Ne büyük ar! Şeffaflık ve temizlik adına yapılar kuran lakin yöntemi serapa sinsilik kokan bir yapı gece ortasında bütün yapıyı bypass ederek Türkiye’yi çalkalayan bir operasyona imza atıyor ve ertesinde de her kademeden sözcüleri milletin huzurunda olayla alakalarının olmadığını savunuyorlar. En kötüsü ve utanılacak olanı ise ele günü karşı vaziyetimiz. Kirli çamaşırlarımızın ortayla saçılmasını keyiflice seyrediyorlar. El seyre doymaz derler. Şimdi Türkiye’de yaşananları dostlar kederle, düşmanlar ise büyük zevkle izliyorlar. Bu zevki onlara tattıranlar içimize kümelenmiş ve huffaş gibi gece ortasında iş gören karanlık odaklar. Londra’dan Iraklı bir dostum aradı ve gelişmeleri bizim namımıza ve İslam dünyası namına kaygıyla izliyordu. Yabancı kanallar leşin peşine düşen akbabalar gibi iz sürüyor. Suriye meselesinden dolayı boykot ettiğim el Alem Kanalı arayarak sureti haktan bir vaziyette ağzımı yokladı ve ekrana davet etti. Halk Bank üzerinden kavganın konusunu teşkil etseler de meseleden büyük haz aldıklarını söyleyebiliriz. Türkiye’nin zayıflaması onların zemin ve pozisyonlarının güçlenmesi demektir. Gezi Parkında İhsan Eliaçık anlayışı üzerinden ve genelde hükümeti en fazla yıpratmak isteyen taraf İran’dı. Türkiye Suriye’de İran kadar aktif olmasa da yine de Beşşar’ın zaferini engelleyen faktörler arasında. Bu kritik zamanda Türkiye’yi zayıflatmak İslam dünyasını zayıflatmaktır.

Bir benzerini Körfez ülkeleri Mısır’da yaptılar. İran düşmanlığı adına Mürsi’nin devrilmesine destek verdiler. İran’a asıl bu suretle hizmet etmiş oldular. Zafere ulaştıkları anda bütün kazanımları berheva olmuştu. Katar’ın yerini BAE, Umman ve Suudi Arabistan aldı lakin ardından ABD’nin bölgesel bir manevrasıyla açığa düştüler. İhtirasın ve ahmaklığın sınırı yok. Zira ABD’nin ne dostluğuna ne de düşmanlığına güvenilebilir. Gezi Parkı olaylarından beri Türkiye’de denenen hükümeti bir şekilde sokak hareketleriyle silkelemektir. Son polis operasyonu gerekçesi ne olursa olsun bunun bir devamı ve bir darbe hareketidir. Askerlerin yapamadığını yargı veya polis marifetiyle yapmaktır. Zira hükümeti seçimle devirmek isteyenler için yol kapalı. Alternatiflerini devreye soktular. Mürsi’yi niye hedefe koymuşlarsa AKP’yi de o nedenle hedefe oturttular. İsrail’e mesafeli duruşu hoşlarına gitmiyordu. Arap Baharı ile birlikte kuvveden fiile çıkan İslam dünyası içinde yakınlaşma politikaları da hoşlarına gitmiyordu. Bu ilişkiler Washington ve Tel Aviv üzerinden şekillenmeliydi. Bunun kodlarını ABD’nin İran ve Irak politikası üzerinden okumak mümkün. Irak’a federalizmi dayatan ve Kürtleri Bağdat’tan koparan ABD oldu. Lakin yeni vakıada siz bu gerçek üzerinden hareket edemiyorsunuz. Erbil ile doğrudan petrol ve doğalgaz anlaşmaları yapamıyorsunuz. ABD sizi Kürtlerle kanlı bıçaklı Maliki’den icazet almaya zorluyor. Kürtleri Bağdat’tan koparıyor ama size de yaklaştırmıyor. Maliki’nin İran’a yakınlığında ise bir beis görmüyorlar. Öte yandan ABD bütün bölge ülkelerini bypass ederek İran’la yakınlaşıyor lakin sizin Halk Bank üzerinden bağımsız politikalar geliştirmenize müsaade etmiyor. Dolayısıyla politikalarınızın istikametinin ABD ile uyuşması önemli değil. Bu politikalar aynı zamanda onun üzerinden şekillenmeli. ABD ilkelere dayalı politika yapmıyor, düpedüz mühendislik yapıyor.

 Son dönemde bütün gelişmeler göstermiştir ki, Obama bizim ve İslam dünyasının gizli düşmanıdır. Walker Bush açık düşman idi. Obama ise gizli düşman. Amerikan Elçisi Ricciardone tersinden gizli düşmana karşı içerideki gizli dostlarıyla iktidarı silkeleme politikası güdüyor. İçerideki araçlarıyla bu politikayı icra ediyor. Graham Fuller daha önce CHP’yi işaret etmişti. Türkiye’ye sol lazım demişti. Halbuki Türkiye ve İslam alemine Erdoğan gibi bütünleştirici liderler lazım. İsrail namına bunları istemezler. İslam dünyası ile Türkiye arasındaki köprü değil de duvar örmek için CHP tipi iktidarlara ihtiyaç var. Obama da aynısını düşünüyor. Veli Nasr’ın dediği gibi, Obama’nın gizli kahramanı Beşşar Esat’tır. Ona bir yenisi ilave olmuştur. Ruhani. Türkiye’de bunların ortağı kim? Kılıçdaroğlu ve CHP. Peki! Kendisini İslami olarak tanımlayan hareketin bu ortaklıkta ne işi olabilir? Mevzubahis hareket de sonunda fiilen Ali Bulaç’ın çizgisine kaymıştır. Maalesef son dönemlerde, AKP de dahil İslami kesimlerin kuralları yok. Haramları atlayarak hedeflere ulaşmaya çalışıyorlar. Bu yol, yöntem olarak kapalı. Lakin kendilerine fetva buluyor veya üretiyorlar. Bundan dolayı tarzlar aynı taraflar farklı! Bu kuralsızlıktan dolayı Şia’yı veya İran’ı eleştiren bir yapının Türkiye’de en çok takiyeye başvuran yapı olması ne tesadüf ne de şaşırtıcı! Başlarını takdis ve yöntemlerinde gizlilik ve kaçamak tavırlarıyla daha ziyade Şii bir hareketi andırıyorlar. Siyasi alanda asabiyet gereği hasımları ama iç dünyalarında Şia yöntemlerinden besleniyorlar. Rüzgarlar hep onlardan yana estirildiğinden ve bir de karizmanın gücünden dolayı ve renklerin birbirine karışması nedeniyle gerçekleri bilenler ve görenler de susma makamındaydılar.

Ricciardone gizli açık odaklarla ilişkisi nedeniyle devletin görünmez bir parçası haline gelmiştir. Darbenin bir parçasıdır ve ihsas-ı neyden de çekinmemektedir. Kılıçdaroğlu ise görüşmesini teville ve takiye ile geçiştirmeye çalışmaktadır. Bazı gazetelerin ‘çek git’ demeleri veya dışişlerine çağrılması yeterli değil. Tırmandırma şeridi de hesaba katılarak istenmeyen adam ilan edilmeli ve geldiği yere gönderilmelidir. Olacaksa da açık düşman olsun. Dostu düşmanı tanıyalım…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi