Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Kuş katliamı

Kuş katliamı

Geçtiğimiz günlerde bir grup arkadaşla birlikte Şam Alimler Birliğini ziyaret ettik. Amacımız Şamlı Usame-Sariye Rufai kardeşleri ziyaret etmekti. Daha önce yazılarımda iki kardeşe dair değinilerim olmuştu. İlk defa kendilerini yüz yüze görme imkanımız oldu. Ali Rıza Akgün ve Mustafa Güven ile birlikte önce Sariye Rufai’yi yerinde ziyaret etmek istedik. Bir meşgalesi nedeniyle yerinde bulamadık. Orada Humus alimlerinden Mustafa Hamid/z beyle karşılaştık. Türkçe’de ‘dat’ harfi olmadığından dolayı ekşi anlamına gelen ‘Hamid/z’ ismini latinize etmek zor. Ekşi anlamına gelmekle birlikte kendisi tatlı birisi. Zaten Suriyeliler vardığınızda hemen tatlı ikram ederler. Bize de öyle oldu. İstanbul’da kendimi Şam’da gibi hissettim. Şamlılar nereye giderlerse orasını Şam diyarına çeviriyorlar. Zaten Şam’ın bir kısmı Türkiye toprakları içinde kalıyor. Mustafa Hamid/z hocayı da yanımıza alarak Usame Rufai hocaya gittik. Suriye’nin ahvalini sorduk. Cenevre II görüşmeleriyle ilgili zerrece bir umudu yoktu. Esasen bu süreç Suriyelilerin ve özellikle muhaliflerin zorla sürüklendikleri bir tuzak. Askeri çözüm yerine istedikleri demde ve kıvamda siyasi bir çözümü (!) dayatmak için muhalifleri Cenevre’ye sürüklediler. Usame Rufai de benim sezgilerimi güçlendirdi ve çözümün ancak askeri olduğunu ve bunun da dağınık surette olan silahlı muhalif unsurların birleşmesinden geçtiğini ifade etti. Bu yöndeki çalışmalara temas etti. Şam ve Halep civarındaki dağınık silahlı muhalif unsurlar birleşiyorlar. Bunların teşvik edilmesi ve hariçten bağımsız bir çözüm üretilmesi şart.

 Usame Rufai hoca önemli bir meseleye parmak bastı ve zımni olarak neden IŞİD’nin yıkıcı bir örgüt olduğuna temas etti. Yöntemi baştan sona yanlış ve sapma. Bundan dolayı güven üretmesi mümkün değil. Aksine olan güveni de dağıtıyor. Hoca bazı konuşmalarında bunların İran, Irak ve Suriye muhaberatı tarafından sızmalarla malul olduğunu ifade ediyor. Zira sızmaya müsait bir yapısı var. Bunun en belirgin özelliklerinden birisi ilmen sathiliği, tez canlı oluşu, gizliliği ve maske kullanmalarıdır. İslam tarihinde ancak bazı Hariciler veya Batini terör şebekeleri bu yöntemi benimsemiştir. Horasan’daki Abbasi daileri kendilerini belli etmemek için maske takmışlardır. Tanınmamayı amaç edinmişlerdir. İşte bu gizlilik İslami değil gayri İslami bir tercihtir. Zira Usame Rufai hocanın da ifade ettiği gibi Hazreti Ebubekir’den son Osmanlı halifesine kadar Müslümanları yönetenler kaçamak hareket etmemiştir. Gizlilik ve kod isimler verilmesi istisnai bir durumdur geçerli ve yerleşik bir gelenek olamaz. Bunların yöntemi ise maske takmak, adam kaçırmak ve fidye almak ve kısaca İslam adına eşkıyalık yapmaktır. Bunlar İslami kimlik taşımakla birlikte adi soyguncular hükmündedir. Bu yöntemi geçmişte Harici terör örgütleri ile Batini terör örgütleri kullanmışlardır. Şimdi Harici terör örgütleri ile Batini terör örgütleri sarmal ve matruşka biçiminde haberli veya habersiz hep birlikte Suriye rejiminin hizmetindedir. Aradaki bağlantı gizli ve sofistikedir. Harici terörün örgütü IŞİD en fazla Şia’ya düşman kesilmesine rağmen dolaylı olarak onlara çalışmaktadır. Ayinesi iştir kişin lafına ve iddiasına bakılmaz.

 Rufai kardeşler ziyaretinden sonra IŞİD militanlarından kaçarak İstanbul’a gelen bir hocayı ziyaret ettik. IŞİD’le ilgili Usame Rufai hocaya ilave bir detay aktardı. IŞİD’in ayrıca Cezayir istihbaratı tarafından da beslendiğine temas etti. Böylece mütekamil bir fotoğrafa ulaştık. GIA ile IŞİD arasında bağlantı kurma imkanı bulduk. Cezayir rejimi de 1991 yılında FIS’ın sandık zaferini iptal etmiş ve akabinde bu ülkede on karanlık yıl yaşanmıştır. Şimdi Cezayir rejimi Kaddafi’ye yardım ettiği gibi Suriye rejimine de yardım ediyor. Kendisine yönelebilecek tehlikeyi en uzak sınırlarda tutmaya çalışıyor. Şimdi IŞİD üzerinden Cezayir senaryosu Suriye’de de oynanıyor. Cezayir’de FIS ve silahlı kolu AIS’in şevketi kırılması ve alevi söndürülmesi için ortaya çakma bir örgüt çıkarılmıştır. Bu çakma örgüt GIA (Silahlı İslami Grup) adını taşımaktadır ve IŞİD ve Kaide’nin atalarından birisi sayılabilir. IŞİD’i büyük ölçüde eldeki envanterlerle birlikte Suriye özel kuvvetleri kurduğu gibi Cezayir’deki GIA’yı da Cezayir istihbaratı kurmuştur ve şimdi aynı senaryo IŞİD üzerinden Suriye’de tekrarlanmaktadır. Demek ki Suriye rejimi IŞİD’i Cezayir’den kopya etti. GIA’nın katliamları ve özellikle İslami kesimleri öldürmelerine yoğunluk vermeleri üzerine Cezayir rejimi ile FIS ve silahlı kanadı AIS arasındaki mesafe daralmış ve sonuçta 1997 ve sonrasında bir uzlaşmaya varılmış ve FIS, GIA üzerinden siyasi sermayesini tüketmişti. Şimdi IŞİD ile Suriye Özgür Ordusunun münasebeti bu hale geldi. Ahmet Davudoğlu’nun ifadesiyle IŞİD, Şam rejimini ehveni şer haline getirme operasyonudur. Böyle olunca IŞİD’den kaçanların yolları rejimle kesişmiş olacaktır. Zaten Abdulbari Atvan’ın ifadesiyle ABD de İsrail namına IŞİD üzerinden rejime göz kırpıyor. Başbakan Erdoğan’ın ifade ettiği gibi IŞİD üzerinden bir kuş katliamı yapılıyor. İran ortaklarıyla birlikte icra ettiği Batini terörü Harici terörle maskeliyor. Hem ideolojik olarak artıya geçiyor hem de Suriye rejiminin sahadaki elini güçlendiriyor. Muhalefeti de zayıflatıyor. İran’ın tekfirci, Muallim Efendinin ‘yoldan sapmış Vahhabiler’ dediği kesimleri umacı olarak gösterme fırsatı doğuyor. Kaide Afganistan’dan dağılınca gözetim altındaki Pakistan’a değil İran’a akın etmişti. Süleyman Ebu’l Geyt bunun ispatıdır. O günden beri kah Irak’ta kah Suriye’de kullanıyorlar. Suriye rejimi IŞİD üzerinden kendisini sağlama alıyor ve daha kötünün alternatifi oluyor ve ehvenleşiyor. Batı da ideolojik olarak artıya geçiyor ve bölgede İslamcılığın nasıl potansiyel tehlike taşıdığını göstermiş oluyor. Olan yine Müslümanlara ve Suriye halkına oluyor. Davudoğlu Suriye’de meselenin uzamasının radikalizme hizmet edeceğini söylemişti. Suriyeli muhalif ve Demokratik Platform’un kurucusu Michel Kilo da IŞİD ile rejim arasında bağ olduğunu ve daha önce Rusya ve ABD’ye meselenin uzaması halinde radikalizmin artacağına dair uyarılarda bulunduklarını ama kendilerine kulak asmadıklarını ve Suriye Özgür Ordusunu desteklemeye yanaşmadıklarını söylemiştir(http://www.alanba.com.kw/ar/arabic-international-news/syria-news/440272/25-01-2014 ). Çünkü IŞİD hepsinin işine yarıyor ve askeri çözümün önünü kesiyor. Onlara da siyasi çözüm veya siyasi mühendislik için gün doğuyor. Gelecekteki Suriye’yi İsrail ve İran ve azınlıklar hesabına ve lehine istedikleri gibi şekillendirme ve çekip çevirme imkanı bulacaklar. Suriye rejimi de baştan beri halkına ‘ya ben ya kara toprak’ seçeneğini dayatıyordu. Şimdi yeni bir seçenekle ‘ya ben ya IŞİD’ denklemini masaya sürüyor. IŞİD rejimin alternatifi değil kardeşidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi