İbrahim Bektaş

İbrahim Bektaş

Ders Alınsaydı Tarih Tekerrür Eder miydi?

Ders Alınsaydı Tarih Tekerrür Eder miydi?

Bugün ibretlik bazı hikâyecik ve nükteleri paylaşmak istiyorum.

Tenkit Etmek Her Kişinin Çözüm Üretmek Er Kişinin İşidir

Yaşlı bir feylesofun ressam bir talebesi varmış. Bir gün bu talebe bir tablo yapıp, hocasına getirmiş. Feylesof tabloyu dikkatle incelemiş, sonunda ona şu tavsiyede bulunmuş. “Bu tabloyu al, umuma açık bir mekânda bir yıl boyunca teşhir et, sergile. Tablonun yanına da bir defter koy. Defterin başına da; ‘Bu tabloda gördüğünüz noksanlıkları, yetersizlikleri ve beğenmediğiniz tarafları lütfen bu deftere kaydedin.’ diye yaz.”

Aradan bir yıl geçmiş. Ressam defteri hocasına getirmiş. Feylesof defterin baştan sona kadar dolu olduğunu görmüş. Defteri okumuş. Sonra talebesine ikinci tavsiyede bulunmuş: “Bu tabloyu al, üzerine hiç rötuş yapmadan aynı mekâna götür. Bu sefer tablonun yanına birkaç fırça ile boya kutularını koy. Bir yıl boyunca teşhir et. Deftere, ‘Bu tabloda gördüğünüz eksiklikleri ve beğenmediğiniz yerleri lütfen bir fırça ile düzeltiniz.’ diye yaz.”

Bir yıl sonra ressam tabloyu ve defteri almaya gitmiş. Deftere bakmış hiç yazı yok; tabloya bakmış, hiç rötuş yok. Hocasına durumu söyleyince hocası şöyle demiş: “Hepimiz eleştirmeyi severiz. Lafla mangalda kül bırakmayız, ama iş icraata geldi mi nutkumuz tutulur. Ortadan kayboluveririz”.

Bu hikâyecik bana nedense, bizim muhalefetin durumunu hatırlattı!

Kim Daha Uğursuz

Bir garip dervişin biri büyük bir köşkün önünden geçerken evin ‘av meraklısı ve zalim’ olan beyi, yardımcıları ile ava gitmek için evden çıkarken, dervişle selamlaşırlar. Aksilik bu ya. O gün hiç bir şey vuramadan dönerler. Bey çok sinirlidir:

“-Sabah ava giderken karşılaştığımız o uğursuz dervişi çabuk bulun bana getirin diye kükrer! Onun yüzünden işlerim ters gitti. Yardımcıları hemen dervişi bulup beyin huzuruna çıkarırlar. Bey kızgın bir sesle:

“-Bre uğursuz adam! Senin yüzünden elimiz boş geldik! Hiçbir şey vuramadık! Tiz vurun şunun kellesini!”der.

Derviş, beye şöyle der:

“-Beyim sabah selamlaştık. Siz hiçbir şey vuramadınız. Ben ise kellemi vurduruyorum. Bu durumda söyleyin bana, hangimiz daha uğursuzuz?”

Derviş haklı. Çünkü uğursuzluk olaya nereden baktığınıza göre değişir.

Lafla Büyük Olunmuyor, İcraat Gerekli

Sultan Ahmed, devrin büyük âlimi Aziz Mahmud Hüdâyi Hazretlerine olan sevgisini ifade etmek için O’na bir hediye gönderdi. Fakat Aziz Mahmud Hüdâyi Hazretleri hediyeyi nazikçe geri çevirdi.  Sultan Ahmed bu defa aynı hediyeyi devrin diğer bir büyük âlimi Aldulmecid Sivâsi’ye gönderdi.  Sivâsi hediyeyi kabul etti. O’na bu hediyenin daha önce Aziz Mahmud Hüdâyi’ye gönderildiğini fakat O’nun kabul etmediği söylenince, Sivâsi;

-Şeyh Hüdâyi karga değildir ki leşi kabul etsin, der.

Bu defa da Aziz Mahmud Hüdâyi’ye, Şeyh Sivasi’nin aynı hediyeyi kabul ettiği hatırlatıldığında, şu muhteşem cevabı verir;

-Şeyh Sivasi öyle bir ummandır ki, bir parçacık çamur onu bulandıramaz.

Mütevaziliğin tavan yaptığı bu nükte sanırım insan olmanın da en önemli erdemlerinden birine işaret ediyor. Ne dersiniz?

Kendini büyük sananların gerçekte ne kadar küçük olduklarını göstermesi bakımından bu nükte önemli ipuçları veriyor.

Bu nükte de Yeni Göreve Atanan İdarecilerimize

Bir kurumun genel müdürü kovulmuş, yeni bir genel müdür atanmıştı. Eski müdür görevi devrederken, yenisine tavsiyelerde bulundu ve 1,2,3 diye numaralanmış 3 adet zarf verdi. Eski müdür yenisine ileride her başı sıkıştığında numara sırasına göre bir zarfı açmasını söyledi. Ve yeni müdür işe başladı. Altı ay işler yolunda gitti. Fakat sonra işler birdenbire bozuldu. Ne yapacağını bilemeyen yeni müdür, en sonunda 1. zarfı açtı. Zarfta şöyle yazıyordu:

-Kendinden öncekileri kötüle. Yeni müdür hemen bir basın toplantısı ayarladı ve enkaz devraldım yollu hikâyeler anlattı. Bu açıklamalardan sonra işler bir süre düzene girdi. Fakat bir süre sonra yine ters gitmeye başladı. Bunun üzerine yeni müdür gecikmeden 2. zarfı açtı. Zarfta şunlar yazıyordu:

-Çevrendekileri kötüle. Yeni müdür kendisinin başarılı olacağını fakat, çevresinde işe yarar eleman olmadığından dem vurarak durumu bir süre daha idare etti. Ancak bir süre sonra işler yine bozuldu. Yeni müdür koşa koşa gitti ve 3. zarfı da açtı. Zarfta şu ibretlik son yazılıydı:

-Üç zarf hazırla...

Demek ki şu fani dünyada ebedi gibi duran koltuklardan hiç ummadığımız bir anda ayrılmak zorunda kalacağımızı unutmayarak, her an kaldırılacakmışız gibi oturmalıyız.

Ayrıca itiraf edeyim ki bu nükte öncelikle benim için.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
İbrahim Bektaş Arşivi