Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Sisi: Cemalist mi Kemalist mi?

Sisi: Cemalist mi Kemalist mi?

Firavunlardan beri başlayan sahte peygamberler silsilesinin son halkasını teşkil eden Sisi kime benziyor? Kendisi de dahil olmak üzere kimileri onu Mısırlı darbecilerin ilk atası Cemal Abdunnasır’a benzetiyorlar. Kimileri de hilafeti kaldırarak; dini devletleştiren ve devlet tekeli altına alan Mustafa Kemal’e benzetiyorlar. Aslında bu ikisi arasında bir çelişki yoksa da bazıları varsayıyor ve çelişki arıyorlar. Sözgelimi, İslammemo adlı sitede ‘Te’mimü’d din min Mustafa Kemal ile’s Sisi/Mustafa Kemal’den Sisi’ye Dini Devletleştirmek’ başlıklı yazıda Sisi’nin Nasırcı veya Cemalist değil Kemalist olduğu savunuluyor. Elbette katılmıyorum. İsmini lütfetmeyen ve saklı tutan yazar, Sisi modelinin Cemal Abdunnasır’dan ziyade Mustafa Kemal’e benzediğini ileri sürüyor. Bunu da bazı verilere dayandırıyor. Sözgelimi, Türkiye’de hilafetin kaldırılmasından sonra keyfi olarak dinin devletin tekeline alındığını alfabenin, tatil günlerinin ve başkentin değiştirildiğini ve hilafetin ve meşihatın kaldırıldığını hatırlatıyor ve bunun yerine tek tip bir Kemalist dini anlayışın yerleştirildiğini, ikame edildiğini yazıyor. Ve Abdulfettah Sisi’nin de Mısır’da aynısını yapmaya özendiğini ifade ediyor. Velhasıl Sisi bu yazıya ve mantığına göre Cemal’in yolundan Kemal’in yoluna sapmış oluyor. Acaba Cemal Abdunnasır Kemalist yoldan sapmış mıdır? Ne hikmetse bizdeki son Kemal’ler de (Kemal ile Ekmel) Sisi’nin yolundan gidiyorlar. Arapçadaki deyime uygundur: Kuşlar dengini bulur (et tuyur takau ile eşkiliha). Eşleşmeler eşyanın tabiatına uygun düşmektedir. Kemalizm dini özel hayat derekesine indirmiştir. Her ne kadar camiler serbest bırakılmışsa da ezanın orijinali değiştirilmiş ve camilerin nitelik ve niceliğinde eksiltmeye gidilmiştir. Başörtüsünü kamusal alanın dışına çıkarmıştır.

İsmi meçhul yazar Kemalist bir İslam tasavvuru üretildiğini savunmaktadır(Error! Hyperlink reference not valid.? ). Sisi ile Mustafa Kemal arasındaki müştereklerden birisinin dini tekel altına almak olduğunu ifade etmektedir. Bu çerçevede Atatürkçü bir İslam modeli türetilmiştir. Şeyhülislam Mustafa Sabri bu yüzden Mısır’a gider ama Mısır’da da Arap Kemalistlerle karşılaşır. Bu vesile ile Türkiye’de yaptığı mücadeleyi orada da sürdürür. Ve Ankara modeline ‘Ankara mezhebi’ adını takar. Abdulfettah Sisi bu çizgiyi adeta resmileştirmiştir. Atatürkçü din tasavvuruna uygun hocalar yetişmiştir. Bunlar 28 Şubat sürecinde arzı endam etmektedir. Zekeriya Beyaz, Yaşar Nuri ve benzerleri gibi. Sisi döneminde Mısır’da bunların karşılığı olarak Ahmet Küreyme, Habib Cefri (Hadramut asıllı) ve Ali Cum’a gibi isimleri sayabiliriz. Ezher Şeyhi Ahmet Tayyib de bunların başı sayılabilir. Fatimiler döneminde olsaydı başdai(dai’t duat) unvanını alabilirdi. Sisi de dinde tekelciliğe gitmiş ve dinin ve ahlakın bekçisinin kendisi olduğunu ve ülkede başka dini kutupların belirmesine ve yeşermesine imkan ve izin vermeyeceğini söylemiştir. Embesil adam kendini dinin sahibi sanıyor. Tebliğ çalışmalarını da tamamen Ezher mezunları ve ayrıca murahhas isimlerlerin uhdesine veriyor yani tekele alıyor. Böylece kendisine müzahir olan ve destek çıkan Nur Partisine mensup Selefilerin de yolunu kesiyor ve onları can evinden vuruyor! Zira Selefilerin büyük çoğunluğu doktor ve mühendis gibi meslek gruplarına mensuptur ve yolları bile Ezher’den geçmemiştir. Mürsi’nin dindarlığını ve uygulamalarını yetersiz bulanlar Sisi’den sembolik düzeyde icraat bekliyorlar. Dolayısıyla Mürsi’yi öfkelerine kurban verenler, Sisi’nin gücüne tapınıyorlar.

Meçhul veya ononim İslammemo yazarı Nasır’ın Mustafa Kemal’in bir devamlı olduğunu algılamamış. Dolayısıyla Sisi’yi onlar arasında parçalıyor; ayrı gayrı sanıyor. Onu Cemal Abdunnasır ile Mustafa Kemal arasında şizofrenik bir zemine yerleştiriyor. Halbuki, böyle bir ayrım yok. Bundan dolayı soya çekim üzerinden Ekmel ile onun siyasi suflörü Kemal, Sisi’nin peşine takılıyorlar.

Hepsi sonuçta dini devletleştirmiş ve bir başka anlamda müsadere etmiştir. Yandaşları ise hepsine peygamberlik sıfatı yakıştırmıştır. Son peygamber geldiğine göre bu yakıştırmalar sahtecilikten başka bir şey değil. Nasır, Kaddafi ve Mübarek’ten sonra Sisi için de yandaşları ve yandaş Ezherli hocalardan bazıları peygamberlik isnadında bulunmuştur. Bu nasipsizlerden birisi de baltacı Ezher hocalarından olan Sadeddin Hilali’dir. Dürbünün tersinden bakan bu Ezherli Hoca Sadettin Hilali Mürsi’yi Firavun’a benzetirken sünnetullah gereği Allah’ın Firavun’a karşı yeni bir Musa ve Harun gönderdiğini ileri sürmüştür. Hilali’ye göre yeni Musa ve Harun ise darbeci general Abdulfettah Sisi ile İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim’dir. İlginçtir, benzetmesi bazı tarihi verilere de uyuyor. Musa Firavun’un sarayında büyümedi mi? Sisi ve Muhammed İbrahim de Mürsi’nin kabinesinde değiller miydi? Ters mantık üzerinden giderseniz de böyle veriler bulabilirsiniz. Bununla birlikte hak perdesizdir ve görmek isteyen yanılmaz. Firavunlar döneminden beri Sisi sahte peygamberler silsilesinin sonuncusudur. İslam’ın dördüncü dönemi olan cebbarlar veya diktatörler ve zorbalar döneminin de son kalıntısı sayılabilir

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi