Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Allah, kimseyi susuz bırakmasın

Allah, kimseyi susuz bırakmasın

Susuzluğun ne demek olduğunu Deniz Feneri’nin Nijer’de açtığı su kuyularını görünce anlamıştım. Su bakımından “Su Cenneti” bir ülkede yaşadığımızı ve suyun kıymetini bilemediğimizi de o seyahatten sonra hep anlatmışımdır.
Nijer kadar olmasa da İstanbulumuz da CHP’li yöneticiler zamanında epey susuzluk çekmişti. Ama o dönemin yetkilileri aşk meşk işleriyle uğraşıyorlardı ve yapacak başka işleri yoktu. Daha sonra işi emin ellere teslim etmiş ve rahatlamıştık ki, iki gündür sanki o günleri yeniden yaşatıyorlar bize.
Bir şey çok olunca kıymeti bilinmezmiş, az olunca ya da hiç olmayınca, insanoğlu bütün mesaisini o yok olanın üzerine bina ediyormuş. İşte ben de tam 48 saattir su peşindeyim ve İSKİ’nin musluklarından tıs yok.
24 saat kesileceğine dair bilgilendirilmiştik; fakat bunun 48 saate ulaşacağını söylememişlerdi. Perşembe sabah 6'dan itibaren guguk kuşu gibi telefonun başına oturup, “Alo İSKİ” hattını aradım ve öğleyin saat 13’e kadar bu mesaimi sürdürdüm ama nafile, telefon hep meşguldü. Bir hattın bu kadar meşgul olmasının haklı hiçbir mazereti olmaz herhalde.
Gözünü sevdiğim Osmanlı, hep suyu bol olan yerlere köy, kasaba, şehir kurmuş. Dikkat edilirse Osmanlı’nın yerleştiği hiçbir yerde su problemi yoktur. Bunlardan biri de İstanbul’dur. İstanbul fethedildikten sonra, ilk iş olarak su meselesi halledilmiştir. Bu da yetmemiş, camilerin yanına hamamlar, çeşmeler yaptırmışlardır.
Atalarımız böylesine suya önem verirken, biz torunları teknolojinin zirveye çıktığı bir dünyada ve dünya başkenti ilan edilen İstanbul’da 48 saat susuzluk yaşayabiliyorsak, sonumuzu Allah hayırlı etsin. Tasarruflu su kullanacağız diye dişimizi tırnağımıza takarken, bir de 2 gün susuz kalınca, insan ister istemez tırlatacak noktaya geliyor.
İşte bu noktaya geldiğimde Nijerli ihtiyar kadın aklıma geldi. Nijer’in başkentine 1000 km uzaklıkta bulunan köylere Deniz Feneri su kuyuları açmıştı. Kuyuların açılışına müteakiben suların çölle buluşmasıyla ortalık öyle bir toz dumana karışmıştı ki, saatlerce kimse kimseyi göremedi. Su bayramı yapılıyordu ve bir anda ortalık çamurdan adamlara dönmüştü. Suya hasret yaşamak böyle bir şey olsa gerekti.
Köyleri dolaştığımız sırada, çalıdan çırpıdan yapılmış tek kişilik bir kulübe gördük. Gerçi bütün evler sazdan samandan yapılmıştı ama bu ev, diğer köylere biraz uzaklıkta bir evdi ya da daha doğrusu kulübeydi. Kulübenin önünde 80’lik bir ihtiyar oturuyordu, tercümanımız aracılığıyla varıp selam verdik ve su meselesini sorduk.
Deniz Feneri su kuyuları açmakla kalmayıp, köylere dağıtım işini de halletmişti. Köylerin orta yerlerine çeşmeler yapmışlar, insanların aç ve sefil şekilde kuyular arası gidip gelmelerini önlemişlerdi. Köyler arası su boruları döşenirken, bu teyzenin de evinin önüne bir çeşme konulmuş, ona da su verilmişti. Gerisini teyzeden dinleyelim.
“Susuz bir çölde dünyaya gelmişim. Aklımın erdiği günden bugüne kadar şu tencere (pilavlık tencere kadar) dolusundan başka su görmedim. Anam da görmedi, babam da görmedi, onların anası babası da görmemiş. Herkes öldü, yalnız kaldım, çok uzakta küçük bir gölet var (mesafeyi ölçtük 3 km.) her gün oraya gidip şu tencereyle su getiriyorum, birazını keçim içiyor, birazını ben içiyorum ve bir de abdest alabiliyorum.
Allah Osmanlı'nın torunlarından razı olsun, 80 yaşımda beni suya kavuşturdular. Şimdi su elimin altında, hem keçim içiyor, hem ben içip abdest alabiliyorum ve Osmanlı’ya dua ediyorum. Bu yaştan sonra suyun ne demek olduğunu gördüm ya, artık ölsem de bu çölü susuz olarak bilmeyeceğim.”
Aklıma bu yaşadıklarım gelince; “Meseleyi bu kadar büyütmemeli” diye kendimi teselli etsem de, İSKİ’ciler de biraz ellerini çabuk tutsalar ya da halka bir açıklama yapsalar dillerine yapışmaz herhalde. Eminim onların da kendilerine göre haklı gerekçeleri vardır; fakat haklı gerekçeleri insanın suya olan ihtiyacını gidermiyor maalesef. Aman suyun kıymetini bilelim. Allah, insanı susuzlukla imtihan etmesin. Amin.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi