Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Hasan Basri, Minik Serçe’ye karşı

Hasan Basri, Minik Serçe’ye karşı

Kimyası ve dolayısıyla değerleri bozulan, aşınan bir asırda yaşıyoruz. Değerler birbirine bulanmış ve karışmış bir halde bulunuyor. Minik Serçe (namı diğer Sezen Aksu) açılmayı özgürlük göstergesi olarak algılıyor. Kem gözlerin tasallutunda bir özgürlük! Halbuki Asr-ı saadette hür kadınlar yani özgür kadınlar kapanıyordu. Zira tesettür, kapalılık esir eden bakışlara karşı paratoner gibi kadınları koruyordu. Günümüzde kadınlar ise güzellikleri ve onun ötesinde mefatin/tahrik yerlerini yani çekici taraflarını teşhir ederek kem gözlerin tasallutunda özgürlüklerine veda ediyorlar. Üstelik yapışık nazarları da özgürlük olarak tanımlıyorlar. Günümüzde özgürlük algısı tersyüz olmuş durumda. Teşhir ve şehvet esaretine özgürlük diyorlar. Minik Serçe’nin analizinde olduğu gibi, şehvete olan esaret özgürlük olarak tanımlanıyor. Halbuki, özgürlük ve hürriyet ulvi olması gerekir. Sufli olan ise esarettir. En azından manevi esaret. Yüzyılımızda kavramlar altüst olmuş durumda. Hadislerde buna işaret vardır. Haramlar ad değiştirilerek işlenecek diye. Sözgelimi içki ad değiştirerek topluma takdim edilmektedir. Kumar ve benzeri haramlar ise şans oyunları denilerek topluma zerk ediliyor, sevimli gösteriliyor. Açıklık da özgürlük namıyla pazarlanıyor. Velhasıl acip ve garip bir asırda yaşıyoruz. Hürriyetin veya özgürlüğün ölçüsü Allah’a kulluk nispetindedir. Bu nedenle de Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri Miraç bahsini anlatırken yegane şahidin Hazreti Peygamber olduğunu hatırlatmaktadır. Mevlana bunun üzerine hür ile tanıklık arasındaki irtibata gönderme yaparak bir çıkarımda bulunuyor ve ‘yegane hür o’dur’ diyor. Böylece en büyük hür veya yegane özgürün Hazreti Peygamber olduğuna temas ediyor. En büyük tanıklık peygamberlerin tanıklığı ve şahadetidir. Müminlerin şahadeti ise onları izler.

 Tarihin derinliklerinden Hasan Basri Minik Serçe ve zihniyetine cevap veriyor. Hasan Basri bütün kitapların ortak vurgusuyla beş temel gerçeği paylaşıyor. Bunlardan birisi zenginliğin kanaatte oluşudur. Kanaat sahibi insan hürdür. Kanaat bitmeyen hazinedir. Aldananlar aldatmak isteyenler arasından çıkar. Kanaat sahibi insan ise aldanmaz zira aldatma duygusuna sahip değildir. O dünyaya da metelik vermez. Onu dünya aldatamadığı gibi dünyacı da aldatamaz. İkinci kelime ve temel gerçek ise selametin uzlette ve yalnızlıkta oluşudur. Bunun tersi gerçek de şudur: şöhret, afettir! Adamı yakar. Tatmin derecesi yoktur. Üçüncü kelime veya temel mesele ise muhabbetin rağbeti terk etmekte oluşudur. Sufi ibni’l vakittir yani tulu-u emel veya dünya çıkarına zebun olmadığı gibi dünya hesabına da kıymet vermez. Gününü gün etmez ve günlük yaşamaz bilakis ahireti için yaşar. Gününü yaşaması tek sermayesi o günün olmasındandır. Bundan dolayı vaktin çocuğudur. Dördüncü kelime ise az günlere sabrederek çok günleri kazanmaktır. Ebediyete namzet olmak ve az günleri değerlendirerek ebediyeti kazanmaktır. Beşinci kelime veya temel gerçek ise bizim üzerinde durduğumuz husustur. Hasan Basri bunu üçüncü kelime veya temel tezinde söyler. El hürriyetü fi rafdi’ş şehavat. Kısaca özgürlük şehveti yani batın/karın şehveti ile uçkur şehvetini terk etmektir. İştah ve şehvetine düşkün olanlar bağımlı ve hamakat sahibidirler. Bu eğilimleriyle mücadele ettikçe hürriyetlerine kavuşurlar.

 Hasan el Basri, hürriyeti şehveti terk etmek değil, reddetmek diyor. Efendilik veya hürlük ancak ruhen yücelmekle mümkün olabilir. Ruhen yücelmekte bedeni tortulardan veya bedeni bağımlılıklardan azade olmak ve kurtulmakla mümkündür. Beden ağırlaştıkça şeffaf olan ruha baskı yapar. Beden maddeden azat oldukça ruh hafifleşir. Dünyaya taalluk ve düşkünlük ise ruhu ezer ve yorar. Demek ki esaret günahlara bağımlı olmakta ve kalmaktadır. Günahlardan ve günahlara giden yollardan kurtulmak ise esaret basamaklarının aşılması ve zincirlerinin kırılmasıdır. Bugün şehvet ve ona götüren açıklık gibi hususlar özgürlük olarak takdim ediliyor. Böylece değerler altüst veya tersyüz edilmiş oluyor. Değerlerin aşındığı tersyüz olduğu döneme Deccaliyet dönemi diyoruz. Günümüzde çarpık anlayışın suladığı ve beslediği özgür kadınlar Deccal’ın ortaklarıdır. Kadana veya Katerina gibi kadınlar şeytanın burcuna tünemişler ve şimdi özgürlük şarkısı çalıyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi