Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

YÖK’te Neler Oluyor?

YÖK’te Neler Oluyor?

Bin yıl olmasa da YÖK’te 2007’ye kadar etkisini sürdüren 28 Şubatçı zihniyetten arındıkça, YÖK ve üniversitelerde güzel şeyler yapılacağını ümit ediyorduk.

Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan döneminde YÖK ve üniversiteler, yumuşak bir dönüşle olması gereken yolda seyretmeye başladı.  Yavaş yavaş, sindire sindire bir dönüşüm sağlandı ama netice alınamamıştı henüz. Bazı uygulamalarda ilkesizlik, hazırlıksızlık ve kararsızlık görülüyordu. 
“Geçiş dönemidir” diye bunları hoş gördük.

Gökhan Çetinsaya dönemi

Arkasından Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya dönemi başladı.

Bildiğimiz kadarıyla Çetinsaya, Davutoğlu ekibinden biriydi. Çünkü her ikisi de Ortadoğu politikaları ve stratejilerinde paralel düşünüyorlardı ve bu paralellik ve müştereklikten olsa gerek, Çetinsaya, 2008’de Davutoğlu ekibinin kurduğu Şehir Üniversitesi’ne rektör olarak atanmış; daha sonra da 11 Aralık 2011’de Abdullah Gül tarafından YÖK Başkanlığına atanmıştı.

Çetinsaya genç, yeni kuşak temsilcisi ve daha dinamik bir intiba uyandırıyordu bizlerde ve onun zamanına YÖK’ün ve üniversitelerin âdetâ uçmasını beklemiştik. O kadar yani!...

Çok iyi bir akademisyen, çok mükemmel bir entelektüel olunabilirmiş ama yöneticilik denilen şey farklıymış. Gökhan Çetinsaya’dan beklediğimiz performansı göremedik.

6 Kasım Perşembe günü, tam da YÖK  eylemlerinin yoğun olduğu gün (Eylemciler tarafından, 1983’ten beri 6 Kasım, “Mübarek YÖK Günü” olarak kutlanır da...)  Çetinsaya, YÖK başkanlığı süresi dolmadan, Büyükelçi ünvanıyla Başbakanlık müşavirliğine atandı.

Yeni doğum sancıları

Bir kaç zamandan beri, dışarı pek sızmasa da YÖK içinde bir huzursuzluk olduğu seziliyordu.  Bir tür doğum sancısı olan huzursuzluklar bunlar. Şimdi bu huzursuzluklardan kurtulma zamanı gelmiş olmalı.

İktidarın, YÖK ve üniversiteler konusunda ciddi fikir üretimleri yok maalesef. Bunu herkesin üniversitelerle ilgili söyleyebileceği cümlelerden ibaret şeylerin söylendiği seçim beyannamelerinde de görebilirsiniz.

Daha önce de yazmıştık; iktidar, bir vizyon saikiyle değil de “ele geçirmeci” bir zihniyetle bakıyor üniversitelere. Ben bunu yadırgamıyorum. “Ele geçirmeci” zihniyetle de bakılabilir ama birâder, ele geçirmişken, vizyonu olan, üniversitelerle ilgili bir derdi, bir rahatsızlığı, bir akademik çilesi olan insanlarla yönetin şu YÖK’ü ve üniversiteleri de, ele geçirmeleriniz bir işe yarasın. Sırf  bilmem kaç bin ek göstergeden istifade etsin diye “bizim adamımız”ı atamayın oraya.

Yeni Türkiye Yeni YÖK

Tepeden tırnağa, YÖK’ten Bölüm Başkanlığına kadar, üniversitelerin yapısı 2023 ve 2071 vizyonuna göre dizayn edilmez de, buralar  kapanın elinde kalırsa, yandı gülüm keten helva. Yani, Yeni YÖK, Yeni Türkiye’nin YÖK’ü olmazsa, üniversitelerin helvaları karılmaya başlanır.

Hâl-i hazırda pek çok üniversitede, üst yönetimin etrafını kuşatan oportunist, fırsatçı, ilkesiz gruplar, ilk sıkıntıda derhal terkedip gidecek kişilerden; hatta karşıya geçip kurşun atacak kişilerden oluşmaktadır. 2010’dan beri mevki ve politik mevzi değiştirmiş görünüp en hassas zamanda ortalığa çıkacak binlerce adam var üniversitelerde.(2008’de biz “Üniversitelerde Özgürlük” bildirisine imza atarken, “Üniversitelerde başörtüsüne hayır” mitinglerine otobüs kaldıran öğretim üyelerinin yönetim kurullarına seçildiklerini biliyoruz.)

YÖK’ün iç meselelerine pek aklım ermez. Orada, bugün yarın bir atama yapılacaktır ve bu atamada Tayyip bey tek belirleyici isimdir.  Bu atama, sıradan bir atama olmayacak, üniversitelerin vizyonunu belirleyecektir.  Şayet isabetli bir atama yapılmazsa, üniversitelerde sonun başlangıcı olur; Türk üniversite sistemi dejenere olur ve çöker.

Yeni Başkandan ilk beklentimiz

Yeni YÖK Başkanından, akademisyenleri parça-pinçik eden seçim sisteminden vazgeçip, mülakatlı aday sistemine geçmesini bekliyoruz. Arkadaşı arkadaşa düşmen eden, hocasıyla öğrencisinin arasını açan sözde seçimli sistemden memnun olan bir tek bile akademisyen görmedim. Şu anda üniversiteler mülakatlı-atamalı sisteme razı durumdalar.

Bu sisteme geçildiğinde bir kaç demokrasi fantazisti, bir kaç laf söyler, bir kaç gevezelik yapar; ondan sonra da susar. Geçen gün de dediğim gibi “İşe siyaset karışır” laflarını da ciddiye almamak lazım. Siyaset üniversitelere ve özellikle rektör atamalarına ne zaman karışmadı ki şimdi de karışmasın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi