Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Merkezi meselemiz

Merkezi meselemiz

Mescid-i  Aksa’nın bikes/sahipsiz kalmasının temel nedenlerinden birisi ümmet olarak inancımız parçası olan Kudüs meselesini temel değil, türev veya kenar mesele yapmamızdır. Böyle olunca da Mescid-i Aksa, Yahudilerin oyunlarına ve tamahlarına açık hale gelmiştir.   Muhammed el Behiy’in ifadesiyle, Osmanlı gibi ortak bağın kopmasıyla birlikte temel ve ümmetin ortak meseleleri yüz üstü kalmıştır. Tabakat veya eksen veya kamp mücadelesinde İslam dünyası devre dışı bırakılmıştır. Mesele fetih veya kurtarma meselesi olmaktan çıkmış müzakere veya çözüm meselesi haline gelmiştir. İndirgenmiştir. Hamas, İslami Cihad ve FHKC gibi örgütler Gazze’yi savunuyorlar ve müzakereci zemine iltifat etmiyorlar.  Ramallah’daki Filistin Otoritesi gibi meseleyi sulandıracak zeminden kaçınıyorlar. En azından silahlı mücadeleyi terk etmiş değiller. Bununla birlikte Fetih gibi örgütler ve onun dışında Arap dünyasının geneli  meselenin müzakereler üzerinden çözüleceğine inanıyor.  Yatırımını buna yapmış, elma ve armutları aynı sepete koymuştur. Halbuki, İsrail bırakın BM’nin aldığı paylaşım kararlarını tanımayı aynı zamanda Arapların 1967 önceki sınırlara dönme teklifini de elinin tersiyle itiyor. Arapların ‘barış girişimlerine’ cevap bile vermedi. Arapların 2002 yılında yaptıkları, tümünün İsrail’i tanıma karşılığında 1967 sınırlarına dönme teklifi havada kalmıştır. İslam dünyasının duyarsızlığı nedeniyle de İsrail baskınlarla ve oldu bittilerle Filistin’in ruhu Kudüs’ü ve onun ruhu Mescid-i Aksa bölgesini yani Harem-i Şerif’i  çalmak, yutmak derdinde. Bu nedenle de 1968 yılında Salahaddin-Nureddin minberi sözde bir Yahudi kaçık tarafından prova kabilinden ateşe verilmiştir. Sonrasında İKÖ kurulmuş ama bu yönde gerçekçi bir fonksiyon icra edememiştir. Bu nedenle de Muhammed Behiy’in ifadesiyle, mesele yüzüstü kalmıştır. Bu da gösteriyor ki ‘kolektif hilafet’ çağrıları beyhudedir. Arkasında irade olmayan hiçbir yapı çözüm getiremez. 
*
Napolyon’a atfedilen bir söz vardır: Bir şeyi sürüncemede bırakmak istiyorsan komisyona havale et!  Komisyon ortak bir irade ortaya çıkaramayınca mesele soğur ve dağılır gider. Nitekim, Kırım Savaşı bile ortak emir komutanın zayıf olması nedeniyle beklenen başarıyı temin edememiştir. Öncelikli olarak Kudüs meselesi iman meselesidir. Dolayısıyla ümmetin ortak meselesidir. Ortak irade meselesidir. Bununla birlikte 1917 yılından beni Filistin veya Kudüs’ü kurulu rejimler veya devletler değil münhasıran sadece örgütler savunmaktadır.  Kudüs ve çevresinde örgütler de kalmayınca sadece silahsız murabıt erkekler ve bilhassa ‘murabıtat’ denilen mabedin manevi ve fahri kadın muhafızları canlarıyla başlarıyla savunmaktadırlar.  Kurulu yapılar/düzenler Kudüs’ü değil kendisini ve bekasını düşünmektedir. Bundan dolayı Kudüs ve Mescid-i Aksa savunmasız, sahipsizdir. 
*
Ümmetin temel meselesi Kudüs ve kurtarılmasıdır. Maalesef günümüzde Nureddin yahut Salahaddin’in izinden gidecek, bu meseleyi merkeze taşıyacak aktörler hâlâ ortalarda görünmüyor.  Kudüs, fatihlerini ve Salahaddin’lerini arıyor. Yol haritasında ilk önce ümmetin kayan eksenini tamir etmek gerekiyor. Bu da çözümü müzakerelerde aramakta değil, İsrail’in anlayacağı dili keşfetmekle olacaktır. Madem ki İsrail tekliflere karşılık bile vermiyor ona kendi diliyle karşılık vermek gerekiyor. Ezeli bir kural ve hikmet şudur: Haklar verilmez, alınır. İslam dünyası, imani hakkını gayri Müslim ve işgalci olan İsrail’den dilenmeyecek belki bunu yeniden fetihle geri alacaktır. Bundan ötesi havanda su dövmektir. Nitekim şimdiye kadar yapılan budur. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi