Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Cumhuriyeti Bölüşemiyorlar

Cumhuriyeti Bölüşemiyorlar

CHP’de yol ayrımını Emine Tarhan başlattı.

Demek istedi ki, “Bekaroğlu denilen birisiyle aynı kulvarda koşmam.”

Ekmeleddin vakası da var...

Arkasında Süheyl Batum’un olduğu bir yürüyüş yarı yolda kalır düşüncesindeyim.

Kamera şakası ile koltuğa oturan Kılıçdaroğlu’nun ya huyundan, ya suyundan nefes alanlar kimin cumhuriyeti batman gelirse onun kayığına binerler...

Mustafa Sarıgül de aynı sorundan muzdarip...

Ayağa kaldırırlar, sonra da Nasrettin Hoca’nın fil hikâyesi gibi Timur’un sarayına yaklaştıklarında bakmış ki arkanda kimseler kalmamış.

Hepsi tüymüş...

Artık bu ülkede Mustafa Kemalcilik üretildiği gibi cumhuriyetçilik de üretiliyor.

Emine Tarhan’ın cumhuriyeti hangisinden bilemem de Kılıçdaroğlu Kemalist yöntemi kullanarak köprüyü geçene kadar dayı ayaklarından gidiyor.

Kemalistlik köprüye kadar başka, köprüden sonra bir başkadır.

O yüzden, Mustafa Kemal’in 1924 öncesi ile sonrası birbirlerini hiç tutmaz.

1924 öncesi Zağnos Paşa Camii’nde vaaz veren Mustafa Kemal ile 1924 sonrasında “onlar kafeste içiyorlardı biz açıktan içiyoruz” diyen Mustafa Kemal farklıdır.

Bir takım cemaatler öncesine biat ettiklerinden saygıda kusur etmiyorlar.

Bekaroğlu’nun CHP’deki halini Rıfat Börekçi olayına benzetiyorum.

Halifeliğin kaldırılmasında hocalar gurubundan ilk imzayı atan Börekçi oldu.

Mustafa Kemal “imzayı atamazsan sonu iyi olmaz” deyince hemen imzalamış.

Karşılığında Diyanet Reisliği ile taltif edildi.

Bekaroğlu da sosyal demokrasi manifestosuna mescidi kaydettiren kişidir, ileride görelim hangi işlerde istihdam edileceği gibi ne ile taltif edilecek... 

Bir kesim cumhuriyeti saray babında ele alarak Cumhurbaşkanı’na yükleniyor.

Sarayların yıkılış destanımızla alakalı olduğu doğru.

Bana kalsa bütün sarayları mütevazı yaparım.

Bir de şu var... Saray haşmetinden rahatsızlık duyanların derdi o değil, israfsa bir de eski meclise karşılık yeni meclise baksınlar.

Ülkenin sıkıntıda olduğu bir dönemde tantanalı meclis inşa etmek israfın ta kendisi görülse de bugün o meclis ihtiyaca cevap veremeyecek duruma geldi.

Kaldı ki Cumhurbaşkanı’nın söylemi bir başka.

O diyor ki “Türkiye eski Türkiye değil.”

Eski Türkiye’de Anıtkabir gibi bir yapıt yapıldığında çevresi akşama evine ekmeksiz dönen gecekondularla doluydu. Fakirliğin göbeğinde o kadar ihtişama kutsanmış mekân (resmi tarikat abidesi) gözü ile bakıldığından sesleri çıkmadı. Mustafa Kemal, “ölülerden medet ummak medeni bir millet için lekedir” dese de yine sustular... Ölüye dert yandılar, dilekler yazdılar...

Şu zamana kadar Avrupa’nın her şeyi ile küçük gördüğü bir ülkeyiz biz.

12 yıllık AK parti iktidar döneminde ekonomisi ile, sanayisi ile, teknolojisi ile ayağa kalkarken müsaade edin de sarayı da görkemli olsun.

Geri kalmışlığı, ezikliği yırtalım, yetsin artık.

Kaldı ki cumhuriyete ve Kemalistliğe AK parti iktidarı döneminde en ufak bir halel yok.

Bu sahada CHP bile bu kadar mesafe alamamıştır.

İşin esası; hem Mustafa Kemal, hem de cumhuriyet bir türlü paylaşılamıyor.

Sözcü Gazetesi haydi neyse.

Zaman’ın internetini okurken Mustafa Kemal’in resmi gelip kapatıyor sayfayı.

Anlıyorum ki bu cumhuriyetçilik kârlı bir iş, yıllardır sol kesimin beslendiği bu kaynağı şimdi de kimi cemaatçiler işletmeye başladı. Umarım yakında göçük olmaz...

10 Kasım deyince de bir başka hava esiyor ülkede.

Ölüm Allah’ın (cc) emri...

Ama cumhuriyet ideolojisinde ölümler bile hem kutsanmış, hem de numaralanmış.

Kaç numarada ölmüşsen ona göre tabutun da anıtın da inşa edilir.

Trafik felç olur, ağır hastalar acile yetişemez, halka devlet desturu çekilir.

Ha onun ki israf da, kusur da sayılmaz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Nusret Çiçek Arşivi