Ahmet Türk

Ahmet Türk

MİT-Öcalan Müzakere Süreci Vesayeti

MİT-Öcalan Müzakere Süreci Vesayeti

Başbakan Davutoğlu, MİT-Öcalan Müzakere Süreci’ni 2015 seçimleri öncesi sandığa yansıyabilecek olumsuz bir sonuç riskine karşı, zorunlu olarak, mevcut bozuk formasyonuyla sürdürmeye karar verdi!

Aslında Başbakan Davutoğlu; MİT-Öcalan Müzakere Süreci sürdürülemeyeceğini, PKK’nın sınır dışına çekilmeyeceğini, MİT-Öcalan süreciyle alınan risklerin taşabileceğini, alan hâkimiyetini sağlayan PKK’nın seçim öncesi geniş kitlelerin şiddet barındıran eylemlilik hallerini, sert veya yumuşak fark etmez, nasıl müdahale ederse etsin AKP’nin kaybedeceğini öngörmüş durumdadır…

Her ne kadar; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çekirdek kadrosu ve süreci yöneten bürokratik kapasite, MİT-Öcalan Müzakere Çözüm Süreci’nin teknik alt yapısı düzeltildiğinde meşruiyet sıkıntılarının da hafifleyeceğini iddia etse de, Yalçın Akdoğan “sorun yok süreç rayına oturmuştur” dese de, MİT-Öcalan Çözüm Sürecinin teknik alt yapısının düzeltilmesinin mümkün olmadığı, Siyasi iktidarın hâkim olduğu medya üstünden uygulanan markajın bile bu süreçten kaynaklanabilecek daha hacimli müstakbel sorunları hafifletmeyeceği ortadadır.

Şu anda tekrar müzakereye oturan Siyasi İktidar ve Öcalan, artlarına almayı düşündükleri oylarla yeni bir istikamet tayininde bulunuyorlar: Siyasi iktidar Anayasayı tek başına değiştirecek bir sayısal üstünlükle 2015 Genel Seçiminden çıkmayı ve “Ak Saray”ı aktif hale getirip “Başkanlık Sistemi”ne yol verecek; PKK/Öcalan/HDP ise, müzakere sürecinde kendilerine vaat edilenleri anayasal teminata kavuşturmayı “riske atacak” yol kazalarından ve profillerini düşürecek krizlerden uzak bir yol haritası üzerinde çalışıyorlar…
Bu zamana dek MİT-Öcalan Müzakere Süreci’ne atfedilen tüm değerler nasıl hoyratça tüketildiyse her türlü dış müdahaleye açık hale gelmiş durumda olan bu gelecek tasavvuru da kolayca tüketilecek gibi gözüküyor!

Meşruiyet ve rıza üretiminin sağlıksızlaştırıldığı, hukuklaşma ve kurumların etkinliğinin bozulduğu, millet hoyratlığına yaslanıldığı, küresel siyasi denklemin ülke bütününe müdahaleci eğilimleri ivmelendirildiği bu süreçte, bu istikamette izlenecek siyaset, ülke kaderini riske edicidir.

Türkiye’nin şiddetli ve acil siyasi gereksinimi artan riskler ve tehditler karşısında durumlara odaklanmış Çözüm Sürecini yöneten başarısız bürokratik ve retorik ekibinin “zorunlu” manevralarına değil, egemenlik haklarımızı paylaştırmayacak devir ve temlik etmeyecek şekilde maksimum vatanperver kurumsal mutabakatlara ve hedeflemelere ihtiyacı vardır.

Çevre coğrafyamızda artan tehditlerle ve müdahalelerle eşgüdümlü yürütülen, bu ülkenin Genelkurmay Başkanının dahi detayından habersiz olduğunu itiraf ettiği bir şeffaflıkta yürütülen, karşılıklı taahhütlerle sağlanan şiddetsizliğin barış diye lanse edilen Çözüm Süreci, gelinen aşamada milletimiz içinde “psikolojik kopuş” ve “sosyal fragmentasyon/bölünme” ortamının gitgide yayılmasına yol açmaya başladı. Bu gelişmeler sürece olan direncide arttırdı. Bugün siyasi arenada başta BBP (Büyük Birlik Partisi) ve MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) olmak üzere, birçok siyasi ve sivil organizasyon siyasi iktidarın her türlü “operasyonel müdahalelerine” rağmen, Türkiye’nin egemenlik haklarını ve tüm bekâ faktörlerini tehdit eden Çözüm Süreci’ne direncini arttırırken; alan hâkimiyetinin ve etkinliğinin terör örgütüne kaptırıldığı ülkenin bir bölümünde görev alan askeri ve sivil bürokrasinin de dirençleri git gide etkinlik kazanmaktadır.

Hülasa,

Ortadoğu ve sınırlarımızda ki güncel işleyişi de göz önünde bulundurduğumuzda, Çözüm Süreci bu haliyle, iç barışın ve bütünleşmenin değil, ayrışma ve sert tehditlerin/şantajların manivelası haline gelmiştir!

Hükümetin temel işlevlerinden başında ülke birliğini ve bütünlüğünü güçlendirmek, aynı zamanda, “doğru-hasbi saiklara dayalı” barışçıl ve güvenli ortamı tesis edip sürdürmek gelmektedir. Gelinen aşamada Hükümetin bu çerçevede temel işlevi haline getirdiğini öne sürdüğü MİT-Öcalan Müzakere Süreci, diğer yandan elindeki silahı bırakmayacağını “ısrarla” deklare eden terör örgütünün meşruiyet ve hedeflerinin temel işlevi haline getirildi!

Başbakan Davutoğlu, MİT-Öcalan Çözüm Süreci’nin ağır ve hatalı teknik alt yapısını düzeltiyoruz kılıfıyla sürece devam etmeyi, kendi bekâ faktörlerini Türkiye’nin bekâ faktörleri önüne geçirmekten vazgeçmelidir!

Israrla ifade ediyor ve sık tekrarlıyorum, Başbakan Davutoğlu’nun ve 62.Hükümetinin önünde iki tane “vesayet” konusu var:
1-)Kat’i vesayet” diye adlandırdığım bürokratik bir proje olan MİT -Öcalan Müzakere Süreci… “Bu süreci yürütenler” ve “Öcalan” 62. Hükümet’i siyaseten nazikâne “politik olarak tutulu” açık ifadeyle esir almış olacaktır.
2-) Kamu imkânlarıyla beslenen kirli şebekeleşmelerden tutun toplumun bütününe dönük şantaja dönüştürülmüş şiddeti devreye alan ekonomik eklemli tezgâhlara kadar kirli ve yolsuz ekonomik networklar…

Bunların ilki “politik” ikincisi ise “kirli iktisadi vesayettir”. Kesinlikle “kurumsal vesayet” değildir.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Ahmet Türk Arşivi