Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Bu film, Çanakkale şehitlerine hakârettir

Bu film, Çanakkale şehitlerine hakârettir

Konusunu az çok tahmin ettiğimden dolayı, Russel Crowe’un “Son Umut” filmini seyretmek için acele etmedim. Ama, Hıncal Uluç’un Cumhurbaşkanımıza yaptığı “Russel Crowe’u ödüllendirin.” çağrısını okuyunca, hemen seyrettim. Ne diyeyim, Crowe, Nuri Alço olmuş; meyve suyumuza hap atmış. Doğrusu bu kadarını beklemiyordum.

“Çanakkale Çocukları” filmi için, “Sinan Çetin, zihnimizi hazırladı; Crowe, altın vuruş yapacak.” demiştim. Ama ne vuruş! Bizim köyde, “O...u içeriden olursa kapı kilit tutmaz.” derler. (Kusura bakmayın, atasözü böyle.)

Üç oğlu Çanakkale’de ölen Avustralyalı çiftçi Joshua Connor’ın, 1919’da, Osmanlı topraklarında oğullarının izini sürmesini konu alan “Son Umut”, tam bir subliminal mesaj hârikası. “Buralarda ne işimiz vardı?” itirâfını cesurca yapıyor. “Helâl olsun! Adamlar ne güzel özeleştiri yapıyor.” diyorsunuz saf saf. Burası, zeytin dalı kısmı; hap kısmı. “Olan oldu; ölen öldü; unutalım gitsin.” kısmı yâni.

Artık hepimiz çağdaş uygarlık seviyesine erişmişken aramızda Çanakkale’nin lafı olmasın. 

Barışla uyuştuğumuza göre gelelim ince mesaja. Gladyatör, Cinderella-Man gibi filmlerle Russel Crowe’a âşinâyız. Sinemanın gücü, bu işte. Esas oğlanla otomatik bir ilişki kurarız. O, dürüstür; cesurdur; kahramandır ve tabi âşık olunacak adamdır. Öyle çekicidir ki eşi Çanakkale’de şehit olan Ayşe’yi etkilemesi çok normaldir. Hem işgâlci hem Hristiyan olması mühim değildir. Düşünebiliyor musunuz, hâlâ kocasının yolunu gözleyen Ayşe, oteline müşteri olarak gelen İngilize, yâni eşinin kâtiline âşık oluyor. (Bu arada, Avustralyalılar sanki İngiliz değilmiş algısını da düzeltmiş olalım)

Holywood filmlerinin bir kuralı vardır. Amerikalı (veya Avrupalı) asker, işgâlci ve tâcizci değil; kurtarıcıdır. Kurtarmaya gittiği yerlerde, dâima kendisine âşık olan yerli bir kadın vardır. Aslında, Türkçesi “Tâcizcisine âşık aptal kız”; İngilizcesi,”Stokholm Sendromu”; felsefedeki adıyla “efendi-köle ilişkisi” olan bu romantik kurgu ile kendisini aklar; karşı tarafı tahfif ve tahkir eder.

Ama bir dakika! Ayşe’yi, hemen, aptal kız yapmayalım. Ayşe, eşinin abisiyle evlenmeyi, kuma olmayı reddediyor. Abiden, “Benim olacaksın.” dayağı yerken, imdâdına İngiliz yetişiyor. Yâni Ayşe, kurtarıcısına âşık oluyor. Ağabey, uygar adama dört-beş kişiyle saldırıyor. Tam bu esnâda, Kuva-yi Milliyeciler gelip “Kavga arıyorsan Anadolu orada.” diyorlar. Buradan anlıyoruz ki ağabey, keyfini düşünen, pâdişâh taraftarı bir Osmanlıdır. Ülkesini umursamadığı gibi tek derdi para kazanmaktır. Al sana, İngilizin ve kuvvacıların ortak düşmanı bir pâdişâhçı, gerici bir adam.

Ayşe, piyano çalan, bir sürü erkeğin içinde oynayan, özgür(!) ruhlu, batılı bir kadın. Ama, sokakta mecbûren başını örtüyor. Peçeli kadınlar, yüzü açık olduğu için ona ters bakıyorlar. Kısacası, ülkemizi işgâl eden medenî adamlar, özgür Türk kadının umûdu oluyor.

Dedesi Çanakkale’de savaşan senarist Andrew Knight’ın eşinin Türk olduğunu öğrenince, kurgunun sebebini anladım. Film, zâten “işgâlcisine âşık kadın” gerçeğinden ilhâm almış. 

Mesele peçe, dansöz, çok eşlilik sembolleri ile bitmiyor. Cemal Çavuş, iki işi arasında umûmhâneye uğruyor. Gelibolu filmindeki, “harem ve fuhuş ülkesi Osmanlı” fikri, ince ince tekrâr ediliyor. Bir de hamam sahnesi var. Daha ne olsun? 

Ayşe’nin, “Biz, herşeye kahve falı ile karâr veririz.” sözlerine ise diyecek bir şey bulamadım. Buldum da, argo sınırımı zorlamak istemiyorum.

Bizim askerlerin, “Hey onbeşli” türküsüyle içip oynaması kanıma dokundu. Kapı gıcırtısına oynayan şimdiki nesiller için normal ama, o dönemin askeri böyle bir densizlik yapmaz. Bu sahnede, aklıma hemen şu geldi. Cem Yılmaz, “Av Mevsimi” filminde akılda kalan tek sahneyi, “Son Umut’a yapıştırtmış. “Russel Abi, seyirci bunu tutar.” demiştir herhâlde. Bana göre, Şafak Âyini’ne katılmasından daha ağır değil. Bir densizlik de Binbaşı Hasan’ın, az evvel şehid olmuş arkadaşının arkasından, bir İngiliz ile şerefe içmesi. Yuh artık!

Bitmedi. Esas kısma yeni geldik. Perşembe’ye devâm edelim inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
25 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi