Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Charlie Netanyahu ve Cumhuriyet!

Charlie Netanyahu ve Cumhuriyet!

Netanyahu’nun Paris’te yapılan silahlı eylemi tel’ine yönelik gövde gösterisine katılmasıyla alakalı olarak dikkatlerden kaçan bir husus var. Temmuz saldırısı sırasında 51 günlük sürede İsrail, bombardımanlarıyla yüzde 80’i sivil olmak üzere 2147 Filistinliyi katletmiştir. Bu herkesin bildiği bir  gerçektir.  Unutulan ya da göz ardı edilen bir mesele daha var bu da İsrail veya Netanyahu’nun bu sürede öldürdüğü gazetecilerdir.  Arapların ifadesiyle habercilik değil sansürü (tağtiye yerine tatim) esas almıştır. Zira Netanyahu’nun saldırıda ilk hedefi  gerçekler ve bu gerçekleri basın yoluyla yayan gazetecilerdir. Gazetecilere yönelik saldırılar sistematik bir tarzda yürütülmüştür.  Şucaiye  Mahallesi nasıl  ki sistematik olarak bombalanmışsa aynı şekilde basın merkezleri de  sistematik olarak hedef gözetilerek bombalanmıştır. Hatta Paşa Burcu adı verilen gazete ve televizyon bürolarının toplandığı  gazetecilik merkezi  inatla ve ısrarla bombalanmıştır.  51 günlük Gazze saldırıları sırasında İsrail 16 gazeteci ve biri de basın aktivisti olan Necla el Hac ile birlikte 17 basın mensubunu öldürmüştür.  Basın mensuplarını öldürmek ve hedef almak İsrail saldırılarının olmazsa olmazı ve geleneği haline gelmiştir. 2009 saldırılarında 4 gazeteciyi katlederken 2012 saldırılarında 3 gazeteciyi öldürmüştür. Demek ki bu hususlarda Netanyahu ve şürekası sabıkalıdır.  Paris cinayetlerinin arkasında tahrik olduğu aşikar. Maalesef Paris yürüyüşü ve gösterisi de bu tahriklerin devamı için açık çek hüviyeti arz etmektedir. Bu anlamda oraya sadece Netanyahu’nun katılımı değil bütün katılımlar ve temsiller de hatalı olmuştur.  Sadece Fas ile Moritanya gibi ülkeler kısmen dini hassasiyetleri gözeterek  kısmen de Fransa ile araları açık olduğundan yürüyüşü boykot etmişlerdir.     

Charlie Hebdo yayınlarıyla mütemadiyen Müslümanların hissiyatını rencide etmiştir. Bundan dolayı faaliyetleri pekala tahrik olarak nitelendirilebilir. Peki tahriklere Paris’te olduğu gibi baskınla karşılık verilebilir mi?  Paris yürüyüşü verilmez diye yapıldı ve buna Netenyahu da eşlik etti ve katıldı! Lakin  2014 Temmuz saldırılarında Gazze’deki basın merkezini ve özellikle Kanat el Aksa kanalını bombalamalarını kışkırtıcılığa ve tahrike bağlamıştır.* Paris’te tahrikleri cezalandırmak yasak ama Gazze’de serbest!  Tam Siyonist mantığı! Kendilerinde Siyonist imtiyazı görüyor olmalılar. El Cezire gibi kanallar da sadece olayları aktardıkları için İsrail saldırılarından paylarını alıyorlar.  Netanyahu tahrik diyerek basın merkezlerine saldırıyor ve Paris’tekinden fazla gazeteci öldürüyor ardından da Paris’te yapılan laik yürüyüşün hacısı oluyor!  Charlie Netanyahu oluyor!   Utanmazsan dilediğini yap!  Charlie Hebdo dergisi şakacı veya mizahı temsil ediyordu ama sakil bir mizah.  Mizah ekşimesiyle malul bir yayın organı. Buraya saldırı da çalışanların ifadesiyle şaka gibi gerçekleşiyor.  Issam Bayan adlı Arap ise atmış olduğu bir tweette,  Netanyahu’nun Paris gösterisine katılmasını da şaka olarak nitelendiriyor.  Trajikomik bir durum ya da eğlence içinde ölüm karnavalı barındırıyor! Maktüller namına yürüyen bir katil!  Burada gerek Ezher gerekse diğer dini kurumlar, tepki ve ölümlere neden olması üzerinden karikatürleri eleştiriliyor.  Bu bir sapma ve hakaretçileri ve kışkırtıcıları yüreklendirme hareketidir. Charile Hebdo’nun yaptıkları sonuçları itibarıyla değil özü itibarıyla yanlıştır.   

Gazeteci katili olmasına rağmen maktüllerin arkasından yürüyen Netanyahu’nun Paris gösterisine katılmasını anlamlı kılan bir kare var. O da maktüllerle insani bir dayanışma değil kesinlikle ideolojik bir dayanışma içinde olmasıdır. Yaptıkları farklı ama hedefleri aynıdır.  Bu durum Cumhuriyet gazetesi için de fazlasıyla geçerlidir.  Cumhuriyet gazetesi neden Temmuz saldırıları sırasında öldürülen 17 gazeteciye sahip çıkmadı ve onlarla dayanışma içine girmedi de dayanışma için Paris’te öldürülen 8 Charlie Hebdo çalışanını seçti? Bunun sırrı nedir? Cumhuriyetçiler bu dayanışmayı geçmişte maruz kaldıkları benzeri saldırılara hamlediyorlar.  Dayanışma ruhu kışkırtıcı dergiyi ve yaptıklarını taklit etmek midir? Katılmasak da Ertuğrul Özkök gibi Paris’e kadar uzanarak Haçlı yürüyüşüne nefer yazılabilirlerdi. Onun gibi Haçlı seferine parmak da kaldırabilirlerdi. Mecliste başörtüsü için kalkan ellerin kaosa kalktığını manşete çeken Özkök, Paris’te ellerini hatta bütün gövdesini Haçlı seferine kaldırmıştır.  Cumhuriyetçiler ise yaptıkları akim ve taklit eylem ile maktüllerle değil kışkırtıcı ürünleriyle dayanışmayı yeğlediler. Bunu da kaybettikleri yazarlar mazeretiyle kamufle etmeye kalkışıyorlar. 

 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle Netanyahu  gibi Charlie müsveddeleri hem ikiyüzlü hem de pişkindirler. Günümüzde mizahın bir boyutu da pişkinlik oldu.   

*http://www.aljazeera.net/ home/ print/ f6451603-4dff-4ca1-9c10-122741d17432/93ca77df-fed5-48f5-9950-7c0df3d3ca4a

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi