Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Pers-Yahudi Karakteri

Pers-Yahudi Karakteri

Bağdat’ın Kerh semtinde Şalciye mezarlığı bulunuyor.   Burada tanınmış sufi mezarları ve kabirleri yer almaktadır. Bunların en meşhurlarından birisi siyyidü’t taife olarak iştihar eden sufilerin efendisi ve önderi Cüneyd-i Bağdadi’nin kabridir.   Aslen Nihavend’li olan Cüneyd Bağdadi Bağdat’a intikal ederek baba mesleğini devam ettirmiştir. Camcılıkla iştigal etmiştir.  Amerikalılar sayesinde Irak Şii hakimiyetine girdikten sonra Şiilerin göz diktikleri gözde mekanlardan birisi Şalciye mezarılğı olmuştur. Burasını ele geçirerek;  Şiileştirmektedirler.  Sünni karakterli ne varsa Şiiliğe tahvil ediyorlar. Mezar siyaseti uyguluyorlar.  Vehhabiler mezar yıkıcıları ise bunlar da Siyonistlerle birlikte mezar emperyalistleridir.  Şam-ı Şerif’i Esat Hanedanlığı sayesinde böyle yaptılar.  Seyyidetü Zeynep semti bir köy iken Esed hanedanlığı sayesinde orasını bir Şii havzasına dönüştürdüler. Küçük bir Şii şehri haline getirdiler.  Yine Emevi Camii’nin çevresindeki Rükiyye mezarlığını adeta bir havzaya çevirdiler. Bilal-i Habeşi’nin bulunduğu mezarlık 80 öncesi benim gibi bazı zevatın ölümü ve onun ötesinde sahabeleri hatırlamak için ziyaret ettiği ender mekanlardan birisiydi.  Humeyni devriminden sonra sistematik bir biçimde burasını Şii mezarlığı haline getirdiler. Adeta İranlı ziyaretçilerin akınına uğradı. Bu grupların akınlarından dolayı başkalarının giremeyecekleri yerler haline geldiler. Sahabeden Cafer-i Tayyar da aynı yerde medfundur.  Bundan dolayı Şii ziyaretçilerden ve bilhassa kadınlardan yer bulup bu mekanları ziyaret etmek adeta imkansız hale gelmiştir. Esed rejimi buraları İran’a peşkeş çekmiştir.

Şimdi sıra Bağdat’a ve Şalciye mezarlığına gelmiştir. Şii Vakfının işgüzarlığı ve Sami Mesudi gibi yetkililerinin de uyanıklığı sayesinde  buraların manevi mülkiyeti Şiilere geçiyor. Bu baptan olmak üzere Şii Vakfı son marifeti olarak, büyük sufi  meşayıhından olan Şeyh Hamid el Bağdadi Camii ve kabrini  Şii havzası haline dönüştürme  planını yürürlüğe sokmuştur. Keza aynı bölgedeki Sünnilere ait olan Yuşa Peygamber makamı da yine Şii istilacılar tarafından yutulmuştur.  Bizim dini ve seküler modernistlerimiz Sunnilerin hurafeleriyle uğraşırken hurafeciliğin  merkez üssü olan İran dur durak bilmiyor ve sınır tanımıyor. Hurafeciliği siyasi malzeme ve kazanç kapısı haline getirmiştir. Maalesef Sünni kesimin ne duyanı ne de sahibi var.  Kutsal mekanlar veya mezar politikalarında Yahudi ile Pers karakteri birbirine benziyor hatta tamamlıyor. Sözgelimi 20’inci yüzyılın başlarında Yahudiler Ağlama Duvarı diye dini bir mekan bilmiyorlardı. Lakin Süleyman Tapınağının kalıntılarını bulma merakı nedeniyle oldu bitti ile burasını kutsal bir mekan haline getirdiler Ağlama Duvarı yaptılar. Yahudilerin Ağlama Duvarında Ağlama Nöbetlerine benzer şekilde Seyyidetü Zeyneb veya seyyidetü Rükiyye gibi mekanlarda Şiilerin de benzeri nöbetlerine şahit olabilirsiniz. Bunlar kurallardan yoksun tamamen folklorik ritüellerden ibaret.  Hurafe deyip gülüp geçebilirsiniz lakin bu boyuta takılıp kalırsanız gerçeği fevt etmiş olursunuz.     Bunlar yayılmacılığın işaret taşlarından başka bir şey değil.

Suriye’deki Nuseyri rejimin yardımlarıyla birlikte İran Şiiliği neredeyse Camii-i Emevi’nin bir kısmını Hüseyniye haline getirecek.  Buna dair provalar yapılıyor. Yahudiler de Mescid-i Aksa ve Halil’de İbrahim Camiinde aynısını yaptılar ve yapıyorlar.  Yahudi ile Pers karakteri birbirine çok benziyor. Tatminsiz, kaypak, yatışmaz yapıları var. Nitekim Lozan görüşmelerine katılan Alman Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier İranlı mevkidaşıyla  yürüttükleri müzakerenin mahiyetini şöyle tasvir etmiştir:  İranlılarla müzakere etmek Alp dağlarına tırmanmak kadar zor.  Bu karakter bir yerlerden tanıdık! Nereden? Bu karakteri tahlil ettiğimizde karşımıza Yahudi karakteri çıkıyor. Zira Yahudiler de Kur’an’da anlatıldığı gibi kendilerinden bir buzağı kurban etmeleri istendiğinde  bin bir dereden su getirmişlerdi. Elbette Yahudileri ve Pers karakterini tamim ediyor değiliz.  Bununla birlikte İhsan İlahi Zahir iki karakter arasında yol olduğunu söylemiştir. Yahudilerin salih nesilleri tükendiğinde  yerlerini kötü bir halefler almış ve  takip etmiştir. İranlılar da 8 yüzyıl boyunca Sünni kaldıktan sonra Şiileşmişlerdir. Pers asıllı olmasına rağmen Ebu Hanife, Cüneyd-i Bağdadi, Abdulkadir Geylani,  Gazali İslam aleminin büyüklerindendir. Başımızın tacıdırlar. Ali Hamaney ise Azeri olmasına rağmen onlardandır. Biz Persçi olmadığımız gibi anti Persçi de değiliz Kan ve nesep bağından ziyade değer bağına bakıyoruz. Yahudi karakteri zamanla bozulmuş ve aslı karakterini yani fıtratını kaybetmiştir. Pers karakteri için de bir benzerini söylemek mümkündür.  İslam alemi bugün her ikisinin ateşiyle dağlanıyor.  Obama da tuzu biberi!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi