Recep Garip

Recep Garip

Bahar Şiirleri Düşmüşse Erciyes’e - III

Bahar Şiirleri Düşmüşse Erciyes’e - III

Yaşayan şehirlerden bahsedilir, ruhu olan şehirlerden, Kayseri böylesi bir şehirdir. İlk gittiğimde hissettiğim duyguyu gün gibi hatırlıyorum. Niğde’de gördüğüm ve hissettiğim, Erzurum’da sokaklarına gün vurmuş şiirler derlediğim, Tokat ruhuma bir aba gibi ağıp sarıp sarmalamışsa daha ne denir ki buna. Bu şehirler, buna benzer şehirler canlıdır, ruhuyla besler insanı. Bursa, ruhuma dokunur elleriyle, Edirne şehitlerini gönderir sizi karşılamaya sanki. Selimiye’de Mimar Sinan’ın elini öpüverir gibi hissederek bir çırpıda uyanırsınız bu diyarın düşleriyle. Her bir yanınız Lale bahçesi oluverir.

Böyle şehirleri çoğaltmak mümkündür. Bağdat’a ilk gittiğimde, yıl 1990’dı ve cennetlik Annemle birlikteydim. Büyük İmamı (İmamı Azam)’ı, Abdulkadir Geylan Hazretlerini ziyaret ettiğimde –elbette hacca giderken karayoluyla annem hep yanımdaydı ve birlikte yolculuk yapmıştık- aldığım ikramla ne zaman yolumu düşürüversem Konya’ya aynı hal ile Mevlana Hazretlerinin makamında ruhi bir yansımayı, tedaviyi yakalarsınız. Anlamlar içinde daha da anlamlaşan, misler gibi ikram edilen metafizik alanlardan sizi sarıveren kokuyu duymuşsanız, bedenleriniz ayrılsa da ruhunuz oralara hep bağlı kalır, Mekke gibi, Medine gibi, Mescidi Aksa gibi. “Esenlik Bildirisi” şiirinde İsmet Özel şöyle seslenirken benim hissettiklerime yakın neler hissetti bilemem. Şiirin ilk iki dörtlüğü şöyle;

Dikeyine büyüyen kentler oluşuyor şehirlerde ya, şehirler çırpınıyor, kalbine bin kama saplanır gibi titriyor. Şiir, tam da burada devreye girerek şehrin yanında yerini alıyor. Eski yapılar, tarihi mekânlar, eski ahşap-taş konaklar bir başka diyarın konukları gibi sizin gözlerinizin ta içine sızıyor. Ellerin dokunuşlarında yeniden bir diriliş hissiyle kuyuların, şadırvanların sularıyla müminler abdestlerini alıyor, güvercinler bir evin horantası gibi eteklerimize üşüşüyor. Kayseri Hunat Camiine girdiğimizde ayrılmayı hiç mi hiç düşünmemiştim. Mecburen mihmandar kapıyı aralayıp düşlerinizden koparıyor sizi, şiir, kırılıveriyor. Bir de Kudüs’te Lut gölünü gördüğümde kanım donar gibi bir halde şiirin paramparça olduğunu gördüm. İçimde her an Kudüs bir bahar bayramını bekliyor.

Şiir, Kayseri’de bahara yaslanmış bir yürekti, Erciyes’in yüzüne düşen sabahın ilk ışığından aldım bu haberi. 5 Mayıs 2015’de gerçekleşen  “Her İnsan İçinde Bir Şiir, Her Şair İçinde Bir Bahar Taşır” programını Kayşad (Kayseri Yazar ve Şairler Derneği Başkanı Emel Demirezen ve Yönetimi Mahmut Fidanil (Ağabey ki Üstat Necip Fazıl’ın yakın dostlarındandır), Hüdaverdi Aydoğdu,  Bekir Temur, Erkan Başok, Ferhat Çelebi, Öngün Yıldırım’ın gayretlerini de ifade etmeliyiz. Ev sahipliğini Melikgazi Belediyesi üstlenmiş. Erciyes Üniversitesi Rektörü Fahrettin Keleştemur, Prof. Dr. Hasan Yetim (Rektör Yardımcısı), Murat Doğan (Rektör Yardımcısı), Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç ve heyetinin katkısını her an yanımızda gördük.

Misafirperver Anadolu şehri Kayseri, nice fırtınaları atlatarak günümüzde de her daim heyecanını sonsuz güç sahibi olan Allah’tan aldığını bilmenin tefekkürünü yaşıyor. Kayseri Valimiz, Orhan Düzgün beyefendi şiir ve musikinin iç içe olduğu gecede bulunamadığı için önceden affını istedi. Kısa Film Festivalinde konuşmasının olduğunu ve katılamadığı için yüreğini bizlere bırakarak ayrılmıştı akşam yemeğinde.

Bir şehrin ileri gelenleri kültürü, sanatı, şiiri, musikiyi, tiyatroyu, sinemayı önemsiyorsa eğer o şehrin bulvarlarında, sokaklarında, caddelerinde bir medeniyetin varlığını görebilirsiniz.

Bu duygularla bizleri liselere götürerek, yazar-öğrenci buluşmasında, salonlarını öğrencilerin şiire olan hasretiyle tadımlık sohbetlere açtıkları pencereden, Erciyes’in damarlarından şiir, gencecik yüreklere dokunduğu için kutluyorum. “Şair ve yazarların toplumun her kesimine hitap eden birer elçi olarak değerlendirerek kültürel ve sanatsal faaliyetlere her zaman destek verdiklerini, vermeye devam edeceklerini” muştulayan Vali Orhan Düzgün’ü yüreğimle alkışlıyorum. Melikgazi Kaymakamı Erkaya Yırık,  Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç ve yardımcıları Dr. Yüksel Kahraman ve Serdar Öztürk’ü de yüreğimle alkışlıyorum.

“Şairler Parkı”nın açılışı ve dikilen ağaçlara şairlerin isimlerinin verilmesiyle her daim şiir ve şairler var olsun diye gösterilen nezaketin yalnızca Melikgazi’ye değil, Kayseri’ye ve diğer şehirlere de örnek olabilecek güzellikteydi. Mehmet Aktaş ( Kayseri Vali Yardımcısı), Ali Candan (Kocasinan Kaymakamı ), Enver Ünlü (Develi Kaymakamı), Oktay Durukan ( Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanı), Doğan Ekici ( Hacılar Belediye Başkanı ) gecenin öne çıkan isimleridir ki bir şehrin yekvücut olduğunun da ispatıydı bir bakıma.  Kayserili Şairler ve yazarların ilgisini yanımızda hissettik. Geçmiş yıllarda yayınlanan “Susku”, Yedi Harf” şimdilerde tazelenen “Berceste” her daim şiiri canlı tutmuştur.  Seksenli yıllardan tanıdığım Muhsin İlyas Subaşı, Bekir Oğuzbaşaran bizlerleydi. Vedat Sağlam (Kayseri Yazarlar Birliği Şube Başkanı), Ferhat Halil Aslanoğlu( Kayseri Yazarlar –Şairler –Sanatçılar Derneği Başkanı ), Prof. Dr. Nurullah Genç ( Şair –Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi), Recep Garip (22.Dönem Ak Parti Millet Vekili –Şair-Yazar-Ressam), Yıldırım Bekçi ( Türk Sanat Müziği Ses Sanatçısı –Trt), Özcan Ünlü (Trt. Türk Genel Yayın Yönetmeni ), Müştehir Karakaya (Şair –Yazar ), Emir Kalkan ( Yazar), Murat Özdeniz (Sunucu), Sühey Yayla (Yorumcu ), Denizhan Burhan (Yorumcu), Yüksel Kalkan (Hâkimiyet Gazetesi –Basın), Prof. Dr Hakkı Tekin (Neyzen), Abdullah Ayata, Güner Dinçaslan, İbrahim Şahin, Deniz Dengiz Şimşek, Hayrullah Türkmen, Selim Tunçbilek gibi isimler, gecenin içinde şiirle musikinin insanı nasıl da beslediğini yansıtması açısından önemlidir. Şiirin musikiden, musikinin şiirden ayrılması mümkün değildir. Biri diğerine muhtaçtır, tıpkı Leyla ile Mecnun gibi.

Fark ettiğim ve üzerinde durulması gereken asıl mesele; bir şehrin yöneticileri, şair ve yazarları, siyasileri, gazetecileri, bilim adamları, bir arada şehre dair endişeleri varsa eğer, şiiri, sanatı, edebiyatı önemsiyorlarsa o şehrin yaşadığına kani olabiliriz. Diğer şehirlere örnek olsun kabilinden biraz da bu ayrıntılara girdim. Umuyorum isimlerini unuttuğum, ihmal ettiğim dostlar beni bağışlarlar.

Şunu ifade etmeliyim ki otele döndüğümüzde Erciyesin başı yıldızlara değiyordu.  Yeni bir güne girmiştik epey geçmişti ve biz üniversiteli gençlerle Nurullah Genç, Müştehir Karakaya ve Bendeniz bir de Kayşad Yönetimi şiiri konuşuyorduk. Divan şiirinden, halk edebiyatına ve günümüz şiirine dair asıl mutfak bu sohbetti. Program sonrası kurulan, imza sonrası söyleşiler, yazar ve okur açısından asıl kayda değer oturumlardır.  Yazar ve öğrenci buluşmaları önemli bir atölye çalışmasını andırıyor. Bunu sürekli hale getirmek demek; o lisede şiiri damara sürmek demektir. Bunu ben Kayseri’de hissettim. Vakit daha geniş olsaydı bizler öğrencilerle bir süre daha muhabbet edebilseydik. Daha içten ve yürekten sorularını, endişelerini konuşabilseydik. Kitaplarımızı imzalayabilseydik. Kendi adıma öğle öncesi Şeker Anadolu Lisesi, öğle sonu Belsin Çok Programlı Anadolu Lisesi Yöneticileri ve Öğrencilerine kalbimle bir çiçek edasıyla müteşekkirim. Salonlarında öğrencileriyle bir faslı şiir muhabbeti için yaşasın şiir diyorum. Artık Kayseri’de “Şairler Parkı” var. Yıldırım Bekçi’yle, Nurullah Genç’le, Özcan Ünlü’yle ve Müştehir Karakaya’yla yan yana diktiğimiz ağaçlarımız var. Her yıl bizim ağaç ne oldu merakıyla Kayseri Melikgazi’ye yolumuzu düşürmek yeni şiirler yazmaktır.

“Kurşuni Şafaklarda Bekleyen Rüzgâr” yeni şiirlerimden onu okudum Kayseri’de. Bir bölümle sözü tamamlayalım;


“Bitmeyen yollardan geldiler
Kaynayan uçurumlardan geçerek geldiler
Zindanları aşarak yükseldiler göğün katlarına
Bir de yüreğinde çağlayan türküler vardı
Her saat başı, her güneş doğuşu, akşamüstleri
Evlerinin önünde, kapıların eşiğinde, elleri böğürlerinde
Bekleyen anaların, ceylan gelinlerin, süt kuzusu yavruların
Sofalarda, dam üstlerinde, bir bayrak direği gibi kıpırdamadan
Sofra başlarında, çiftte, çubukta omuzlarında heybeleriyle
Birde ekmek yaparken, süt kaynatırken, tarhana kuruturken
Bir siren sesi gibi ansızın çıka gelen haberlerle sarsılırdı arz
Bir yol kenarında, çarşı başında, bulgur aşında
Düldül dağında vatan bekleyen, askerin şehadeti
Zamana tutsak, zamana şahittir haşrolmak için
Anadolu’m, yurdum benim, can özüm, milletim
…”
Teşekkürler Kayseri.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Recep Garip Arşivi