Recep Garip

Recep Garip

Ri­ze­’de Ön­ce Ki­tap

Ri­ze­’de Ön­ce Ki­tap

Ma­yı­sın son haf­ta­sı­nı Ri­ze­’de bi­ra­de­rim Ha­lim Ga­rip ho­cay­la ge­çir­dim. Her gel­di­ğim­de uğ­ra­dı­ğım me­kân­lar­dan bi­ri­si de Ön­ce Ki­ta­p’­ın bu­lun­du­ğu me­kân­dır. Ri­ze­’nin bu açı­dan şans­lı ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­rüm hep. Bir­kaç sa­at ora­da ki­tap­lar ara­sın­da za­man ge­çir­mek, gi­rip çı­kan­la­rı iz­le­mek, genç­le­rin ki­tap­la olan te­ma­sı­nı göz­lem­le­mek ne­den­se be­ni hep he­ye­can­lan­dı­rı­yor. Bu kez de ter­ci­hi­mi ki­tap­tan ya­na kul­lan­dım. Ki­ta­bın biz­de­ki var­lı­ğı kut­sal ki­tap­la ya­ni Ku­r’­an-ı Ke­ri­m’­le öz­deş olu­şun­da­dır ve bü­tün ki­tap­la­rın ana­sı Ku­r’­an’­dır. Bu ne­den­le­dir ki ki­tap­lar in­sa­na fark­lı bir ödev yük­ler. Fark­lı bir dü­şü çağ­rış­tı­ra­rak in­sa­nı bü­yü­tür, ge­liş­ti­rir, ge­niş­le­tir, te­fek­kür için­de yol­cu­luk­lar yap­tı­rır.

Sek­sen ön­ce­si dö­nem­ler­de biz üni­ver­si­te­li genç­le­rin uğ­rak yer­le­rin­den bi­ri­si de Ka­dı­kö­y’­dü. Çok faz­la ki­ta­bın ol­ma­dı­ğı, ki­tap ev­le­ri­nin bu­lun­ma­dı­ğı za­man­lar­dan ge­li­yor­duk. Ya­zar­la­rın, şa­ir­le­rin, ede­bi­yat­çı­la­rın na­di­ren gö­ze çarp­tı­ğı, kıy­met­le­ri­nin son de­re­ce güç­lü ol­du­ğu dö­nem­ler­di. Üs­kü­da­r’­dan, Üm­ra­ni­ye­’den her ini­şi­miz­de Ka­dı­kö­y’­de­ki ki­tap ev­le­ri­ne uğ­rar mut­la­ka ce­bi­miz­de­ki son ku­ru­şa ka­dar ki­ta­ba ya­tı­rır­dık. Aç­lık, pa­ra­sız­lık ki­ta­bı gör­dü­ğü­müz­de hiç ha­tı­rı­mı­za gel­mez­di. 

Ayın ede­bi­yat der­gi­le­rin­den bir­kaç ta­ne­si­ni mut­la­ka alır­dık. Sa­yı­sız gi­diş dö­nüş­le­ri­miz olur­du böy­le. Ki­mi za­man Ömer Öz­de­mir, Meh­met San­dık­çı, Akın Er­ge­ne­kon, ki­mi za­man il­gi­len­di­ğim genç­ler­den ba­zı­la­rıy­la gi­der­dim. Mus­ta­fa Ali İs­la­moğ­lu, Re­cep Aköz ha­tır­la­dık­la­rım­dan­dı. Ba­zen Kon­ya­lı Sa­mi Ça­ka­r’­la uğ­rar­dık. Son­rala­rı Ali Eyüp-Han gir­di dev­re­ye, İh­san Işık vs. ki­tap ev­le­ri ço­ğa­lıp git­ti.

Ön­ce Ki­tap, li­se­li, üni­ver­si­te­li, idea­list, ki­tap oku­yu­cu­su, kül­tür, sa­nat ve şi­ir­le uğ­ra­şan genç­le­rin da­ha çok gi­rip çık­tık­la­rı bir mer­kez­dir. Ki­tap ev­le­ri bu­lun­du­ğu şeh­ri ko­rur, kol­lar ve esir­ger. Ki­tap­lar­dır o şeh­ri ay­dın­la­tan. O şeh­rin şa­ir­le­ri­nin, ede­bi­yat­çı­la­rı­nın, ay­dın­la­rı­nın, aka­de­mis­yen­le­ri­nin ge­lip uğ­ra­yıp çay iç­tik­le­ri me­kân­lar­dır bu­ra­la­rı. Bu­ra­lar­da şi­ir bes­le­nir, sa­nat boy ve­rir ve ede­bi­yat der­gi­le­ri şe­kil­le­nir.  Bu za­man için­de an­la­şı­lır bir du­rum­dur. 
Kü­çük ha­re­ket­le­rin za­man içe­ri­sin­de­ki bü­yük ge­liş­me­ler kay­det­me­si­ne ben­zer. Ki­ta­be­vi için­de otu­rup çay içi­le­bi­le­cek bir me­kâ­nın ol­ma­sı, ki­ta­be­vi sa­hi­bi­nin de bir ga­ye, amaç, he­def, inanç, dü­şün­ce et­ra­fın­da do­la­şı­yor his­si­ni in­san pe­ka­la an­la­ya­bi­li­yor. Her şe­hir­de öy­le bir ki­tap evi­nin ol­ma­sı ne ka­dar çok kıy­met­li ve vaz­ge­çil­mez­dir. 

Han­gi amaç­la ko­nul­muş olur­sa ol­sun otu­ra­cak me­kân­lar da­ha çok ki­tap­la olan te­ma­sı­nı ar­tı­rı­yor oku­yu­cu­nun. Me­kân­da otu­ru­yor ol­mak de­mek ki­tap evi­ne gi­rip çı­kan genç­le­rin si­zin­le göz te­ma­sı kur­ma­sı de­mek­tir. İsa­bet­li bir me­kân, çay eş­li­ğin­de sı­ca­cık şii­re, ki­ta­ba da­ir mu­hab­bet­ler. 

Sa­mi­mi, genç­le­rin ko­nuk­lar­la ko­nu­şa­bi­le­cek­le­ri so­ru­la­rı tar­tı­şa­bi­le­cek­le­ri dü­şün­ce­le­ri var. Şii­re, ki­ta­ba da­ir, hat­ta Ne­cip Fa­zıl ve Na­zım Hik­met kı­yas­la­ma­sıy­la Mo­dern Türk Şi­iri’­ne da­ir si­ze söy­le­ye­bi­le­cek­le­ri­nin ol­du­ğu­nu gör­mek, on­lar­la ki­tap­lar üze­rin­de yol­cu­luk yap­mak öz­le­di­ğim, ar­zu­la­dı­ğım bir or­tam­dı. Tev­hit­ten, üm­met­ten bah­se­den­ler­le, bun­lar­dan hoş­lan­ma­yan­la­rın da ge­lip git­ti­ği bir me­kân ol­du­ğu­na ta­nık ol­dum, ku­lak mi­sa­fi­ri ol­dum. Genç Mus­ta­fa üm­met kav­ra­mın­dan hoş­lan­mı­yor, si­ze ka­tıl­mı­yo­rum de­yip sö­zü bi­ti­ri­yor. Bir di­ğe­riy­se Ma­ri­ya, ki­tap­lar in­san­la­rı yön­len­di­ri­yor, şi­ir be­nim ala­nım di­yor ve hat­ta ye­di gü­zel adam­dan da bah­se­di­yor. Ka­der ise; “ka­na­dı kı­rık kuş mer­ha­met is­te­r” der gi­bi ba­kı­yor ve duy­gu­sal­lı­ğı­nı ön­de tu­ta­rak şii­rin in­sa­nı na­sıl da har­man­la­dı­ğı­nı hal­le­riy­le an­la­tı­ve­ri­yor bi­ze. Se­vin­dim mut­lu ol­dum bü­tün bun­lar­dan. Son­ra “Mü­da­vi­m” kö­şe­si oluş­tu­rup ay­lık der­gi şek­lin­de ya­yın­lan­ma­sı ko­nu­sun­da Ka­de­r’­e ödev ve­ri­yo­ruz.  Ka­der kız, Trab­zo­n’­da Ede­bi­yat oku­yor. Çok ki­tap oku­du­ğun­dan ve oku­ma­yan­lar­dan dert­li­… Mah­mut Ta­bak Ön­ce Ki­ta­p’­ın sa­hi­bi ve Mü­si­ad’­ın da baş­ka­nı, bi­ze çay ik­ram et­tik­çe bi­zim di­li­miz çö­zül­dü, di­li­miz çö­zül­dük­çe geç­miş yıl­la­rı an­dık. Sek­sen ih­ti­la­lin­den, on iki ey­lül ih­ti­la­li­ne ve ki­ta­bın, şii­rin biz­de­ki var­lı­ğı­na da­ir hu­sus­lar­la dö­ne­min için­de yer alan si­ya­sal ha­re­ket­li­li­ğin de bir ba­kı­ma kül­tü­rel de­ği­şi­min, dö­nü­şü­mün na­sıl­da her bir eş­ya­ya yan­sı­dı­ğı­nı ifa­de et­tik bir­bi­ri­mi­ze. Hak­kın ve hay­rın sa­vu­nu­cu­su ol­mak de­mek, hak üze­re kal­mak de­mek­tir, hak­kın ve hay­rın ya­nın­da ol­mak de­mek­tir de­dik.

Öy­le bir nok­ta­ya söz gel­di ki; “el­küf­rü mil­le­tün va­hi­de­ün=kü­für tek bir mil­let­ti­r”. Sa­hi­den de dö­nen bü­tün oyun­la­rı, plan­la­rı, si­ya­sal ve kül­tü­rel yoz­laş­ma­la­rı gör­dük­çe bu­nu an­la­ma­mak de­mek sa­ğır, kör ve dil­siz ol­mak de­mek­tir. İki yüz el­li yıl­dır bü­yük coğ­raf­ya­mız­da var olan sin­si plan­la­rı ta­ru­mar eden bir Tür­ki­ye şir­kin oca­ğı­na ço­mak sok­muş­tur. Şer it­ti­fa­kı­na kar­şı top ye­kûn ha­lin­de bir üm­met bi­lin­ciy­le kol ko­la gir­me­ye yer­yü­zün­de ki maz­lum İs­lam, Türk coğ­raf­ya­sı­nın ve in­san­lı­ğın muh­taç ol­du­ğu­nu gö­rü­yor ol­mak ve bu ko­nu­da söz söy­le­me­mek ta­raf­sız­lık olur ki ben el­bet­te ki Al­lah ve Re­sul buy­ru­ğun­dan, üm­me­tin bir­lik ve dir­li­ğin­den, İt­ti­ha­dı İs­lam an­la­yı­şın­dan ya­na­yım. İn­san anı ya­şar. 

O an iti­ba­riy­le var olan, ol­ma­ya de­vam eden olay­la­rın da ta­nı­ğı­dır. Ta­nık­lık et­mek de­mek; sor­gu gü­nün­de her şe­yin he­sa­bı­nın tek tek so­ru­la­ca­ğı an­la­mı­na ge­lir. Ya ül­ke­miz adı­na, top­lu­mu­muz adı­na, uy­gar­lı­ğı­mız adı­na, üm­met adı­na, Türk coğ­raf­ya­sı adı­na, İs­lam top­lum­la­rı adı­na, bü­tün in­san­lık adı­na kı­ya­ma kal­ka­ca­ğız ve kı­yam ha­lin­de bir du­ruş or­ta­ya ko­ya­rak Bü­yük Ci­han Dev­le­ti Tür­ki­ye­’nin var­lı­ğı­nı in­san­lı­ğa hay­kı­ra­ca­ğız.  Ya da şer odak­la­rı­nın, ka­pi­ta­list­le­rin, si­yo­nist­le­rin, em­per­ya­list­le­rin da­ha­sı şey­ta­nın ta­raf­gir­le­ri­nin ya­nın­da yer alıp Al­la­h’­ın ga­za­bı­nı bek­le­ye­ce­ğiz. Tür­ki­ye­’nin ka­zan­dık­la­rı­nın kay­be­dil­me­si de­mek ge­le­cek ne­sil­le­rin pe­ri­şan ol­ma­sı de­mek­tir. Tür­ki­ye kay­be­der­se yal­nız­ca mil­le­ti­miz kay­bet­mez İs­lam coğ­raf­ya­sı, Türk coğ­raf­ya­sı kay­be­der. Aya­sof­ya kay­be­der, Ku­düs kay­be­der. Tür­kis­tan, Do­ğu Tür­kis­tan kay­be­der. Bu­ha­ra, Se­mer­kant, Bağ­dat, Ha­lep, Şam kay­be­der. Ye­men, Af­ri­ka kay­be­der.  De­de Kor­kut, Yu­suf Has Ha­cip, Ho­ca Ah­met Ye­se­vi kay­be­der. Mi­mar Si­nan, İb­ni Hal­dun, Fa­ra­bi, İma­mı Ga­za­li, Muh­yid­di­ni İb­ni Ara­bi kay­be­der.

Ki­ta­ba dö­ne­lim; oyu­mu hak­tan ya­na, iman­dan ya­na, mil­let­ten ya­na, Fe­ti­h’­ten ya­na,Fa­ti­ha­’dan ya­na, Aya­sof­ya­’dan ya­na, Ku­dü­s’­ten ya­na, İs­tan­bu­l’­dan ya­na, Tür­ki­ye­’den ya­na, ço­cuk­la­rım­dan ya­na, me­lek­ten ya­na, mem­le­ket­ten ya­na kul­la­na­ca­ğım. Da­ha­sı Mar­ma­ra­y’­dan ya­na, Ma­vi Mar­ma­ra­’dan ya­na, Üçün­cü ha­va ala­nın­dan, İs­tan­bul bo­ğa­zı­na üçün­cü­sü ya­pıl­mak­ta olan Ya­vuz Sul­tan Se­lim Köp­rü­sü, Ka­nal İs­tan­bu­l’­dan ya­na “bir oy” kul­la­na­ca­ğı­mın bi­lin­ciy­le “Ku­ran Me­sa­jı­” Prof. Dr. Sü­ley­man Mol­la­ib­ra­hi­moğ­lu­’na ait Ri­ze­’de ya­yın­lan­mış olan bir ki­tap­tır. STS ya­yın­la­rın­ca ha­zır­la­nıl­mış eser­ler­den bi­ri­si­dir. 

Üze­rin­de etüt­ler yap­ma­ya, ku­ran­la ye­ni­den bu­luş­ma­ya bir çağ­rı ki­ta­bı­dır. Ön­söz­de şöy­le söy­lü­yor; “Ku­ra­nı ke­rim, on beş asır ön­ce Hz. Pey­gam­be­re su­nu­lan ila­hi me­saj­lar­dan olu­şur. Bu me­saj­lar, in­san­la­rın hem dün­ya ha­ya­tı­nı, hem de ahi­ret ha­ya­tı­nı ay­dın­lat­ma­ya, ona hu­zur ve mut­lu­luk yo­lu­nu gös­te­re­me­ye yö­ne­lik­ti­r…­”

İs­ra 9. Aye­ti ke­ri­me­de; “Şüp­he­siz ki bu Ku­ran en doğ­ru olan yo­la ile­tir.” di­ye bi­ze ışık tu­tar.

Yi­ne Yu­nus Su­re­si 57 aye­ti ke­ri­me­dey­se; “Ey in­san­lar! Si­ze Rab­bi­niz­den bir öğüt, gö­nül­ler­de­ki­ne bir şi­fa, mü­min­ler için bir hi­da­yet ve rah­met gel­miş­tir.” Di­ye bu­yu­rul­muş­tur. Sü­ley­man Mol­la­ib­ra­hi­moğ­lu­’nun “Ku­ran Me­sa­jı­” Ana hat­la­rıy­la Ku­ran Muh­te­va­sı şek­lin­de su­nu­la­rak 114 su­re­yi kı­sa­ca özet­le­ye­rek in­sa­na em­re­di­len ödev­le­re dik­kat­le­ri­mi­zi çek­miş­tir. 

Oku­nul­ma­sı ge­re­ken eser­ler­den bi­ri­si­dir. STS’­nin sa­hi­bi Si­nan kar­de­şi­mi bu tür ya­yın­la­rı için de ay­rı­ca teb­rik edi­yo­rum. Ri­ze­’de her git­ti­ğim­de ye­ni şey­ler öğ­ren­di­ği­mi ve gör­dü­ğü­mü ifa­de ede­rek; Kaç­kar Dağ­la­rı­na, Zil Ka­le­si­ne, 
Kıb­le Da­ğı­na gös­ter­dik­le­ri ve­fa için uhuv­vet için, din­gin­lik ve te­fek­kür için­Ha­lim Ho­ca­ma (bi­ra­de­ri­me), Eş­le­ri Mer­yem, Ye­ğe­nim Ah­met ve Eşim Ay­şe Ga­ri­p’­e yol ar­ka­daş­lı­ğı için­de ay­rı­ca mü­te­şek­ki­rim.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Recep Garip Arşivi