Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Sırp ve Nuseyri Karakteri!

Sırp ve Nuseyri Karakteri!

Esad hanedanlığının Suriye’de irtikap etmiş olduğu mezalim ve katliamlar bize Sırp katliamlarını hatırlatıyor. Camileri yıkmak, kültürel dokuyu tahrip etmek, kadınların ırzına geçmek gibi ortak vasıfları var. Bosna’yı bildiğini varsayan bazıları Suriye olayları başladığında Bosna-Suriye karşılaştırmalarına itiraz etmişlerdi. Bildiklerinden değil, Bosna’yı kayırmalarından. Üstüne bir başka kötü örnek konduramamalarından. Bu bazı Siyonistlerin refleksini hatırlatıyor:  ‘Tek soykırım bizim soykırımdır, tarihte başka soykırım yoktur!’ Elbette soykırım imalatında, endüstrisinde veya sektöründe kimse Yahudilerin eline su dökemez. Biriciktirler! Bununla birlikte Bosna ile Suriye arasında büyük benzerlikler yaşanmıştır. Zira altında sosyolojik temelde aynilik olmasa bile benzerlikler var. Sırplarla veya Nuseyriler sosyolojik olarak ortak paydaya sahipler. Nasıl mı? Bu ortaklığı veya ortak vasfı ve ortak paydaları ‘Müslümanlar Niye Geri Kaldı Ötekiler Niye İleri Gitti (bir zamanlar Nur Yayınları bu kitabı Müslümanların Gerileme Sebepleri başlığıyla yayınlamıştır)’ kitabını incelerken keşfettim.  Konuyla ilgili ilginç detaylar yakaladım (S: 19, dipnot. Limaza Teehhere’l Müslimune ve Limaza Takaddeme gayruhum, Şekip Arslan, Daru’l Kalem 2004, Şam). Bu marifet veya katkı, müelliften ziyade  kitabı notlandıran Hasan es Simahi es Suveydan’a ait. Boşnaklar’ın komşularına nazaran daha ileride olmalarına rağmen Osmanlı sonrasında topraklarının müsadere edildiğini ve göçe zorlandıklarını ifade eder. Osmanlı sonrasında şartlar değişmiş Boşnaklar ya Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmışlar ya da öz yurtlarında parya haline gelmişlerdir.

***

Osmanlı döneminde Sırplar, Boşnaklar’ın yanlarında çalışan ırgat ve fellah mesabesindedir. Lakin devran değişince Boşnaklar mağdur hale gelirler, ırgat Sırplar sınıf atlar. Lakin kalplerinde biriktirdikleri kinleri ve aşağılık kompleksleri canlı ve aktiftir. Fırsat bulunca yüzeye taşar, eyleme geçer.  Bu nedenle de kuruluş ve yıkılış aşamalarında Müslümanlar’dan veya Boşnaklar’dan intikam almışlardır. Özellikle de adı Rıdvan’dan bozma olduğu ifade edilen Radovan Karadziç gibi mankurtlar tarafından! Bosna’daki durum aynen Suriye için de geçerlidir. Her ikisinde de Osmanlı’nın çökmesi altındaki azınlıkların yüzeye çıkmasına imkan vermiştir. Her iki toplumda da ortak temalardan birisi Türk düşmanlığıdır. Nuseyriler Arap olmalarına veya Arapça konuşmalarına rağmen topluluk olarak Sünni Araplar’ın yanında fellah veya ırgat sıfatıyla çalışmaktadırlar. Fransız işgali ve sömürgecilik tarihi denklemi değiştirir, önlerini açar ve onları orduya alır. Sinsilikleri sayesinde ve darbelerle birlikte ülkeyi ele geçirirler. Eski efendileri ve sahipleri kıpırdadıkça enselerinde boza pişirirler. Tarihi amansız kin birikimlerini kusarlar. Çatılma ve yıkılma dönemlerinde eski efendilerinin celladı haline gelirler. Dolayısıyla sosyolojik süreç onlarda bu karakterin yerleşmesine neden olmuştur. Bunun başka veya evrensel bir ifadesi daha var. Travmatik toplumlar ve milletler. Şimon Peres mazilerinin gettolarda hapis suretinde yaşandığı için travmatik olduklarını ve bu yüzden başkalarını yönetmeye ehliyet ve salahiyetlerinin bulunmadığını itiraf eder. Bu yüzden de kavgalara son vermek için tarihten kaçmak gerektiğine inanmıştır. Hafızanın sıfırlanmasını istemektedir.  

***

Yahudiler Ermeniler, Nuseyri ve Sırplar travmatik milletler topluluğudur. Sömürgecilerin yardımıyla devran değiştiğinde ve fırsat ele geçirdiklerinde ilk işleri eski efendilerinden intikam almak olmaktadır. Talan ve soykırım yapmaktadırlar. Sırplar sadece Ruslar’ın nazarında değil aynı zamanda İngilizler’in nazarında da Balkan koridorunun bekçileri oldukları gibi Baas rejiminin doğuşundan itibaren Nuseyriler de İsrail namına Suriye koridorunun bekçileri olmuşlardır. İşlevsel rolleri nedeniyle kimse onlara ilişmemiştir. Onları bugüne kadar ayakta tutan karmaşık uluslararası ilişkiler ağı ve bağlantılarıdır. Şimdi ABD bu milletlere Kürtleri ve mezheplere de Şiileri ilave ederek Müslümanların tepesine binmek istiyor.

***

Kısaca, 1992 sonrasında Sırplar ve 2011 sonrasında da Nuseyriler eski efendilerine başkaldırdılar. Durum tam bir nankörlük abidesidir. Besle kargayı oysun gözünü dedikleri gibi eski ırgatlar Bosna ve Suriye’de efendilerine kazan kaldırdılar ve meseleyi soykırıma kadar götürdüler. Lakin tarihten gelen sözler kulaklarımıza küpedir: Asil azmaz, bal kokmaz. Bir türkü sözündeki gibi: Ağlatırsa Mevlam yine güldürür! Onlar için ise tarihin hükmü şudur: Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz. Batılın zaferi bir gün ise hakkın zaferi  daimidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi