Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Kötülük Bağımlılık Yapar!

Kötülük Bağımlılık Yapar!

Ahir zamanda her şeyin ve dengelerin alt üst ve ters yüz hale geldiğini biliyoruz. Tefekkür ustası Hekimoğlu İsmail bunu ‘ taşları bağlamışlar, köpekleri salmışlar’ ifadesiyle vecizeleştirmiştir. Gerçekten de öyle. Sözgelimi Şerif Mardin ve onun basında kümelenen şakirtleri sokak veya mahalle baskısı deyimi üzerinden iyiliğin tebliğine kulp takmış ve bunu baskı olarak sunmuştur. Elbette ham ervahın tebliğ sırasında kabalıkları müsellemdir ve Necip Fazıl Kısakürek de bunlara ham softa demiştir. Bununla birlikte bu işten arifan da müştekidir. Günümüzde iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak atıl hale gelmiştir. Bu ise felaketler dizisine zemin hazırlamakta ve kapı açmaktadır. Kötülüğü engellemenin birçok boyutu bağlamında sözel boyutu da vardır. Hadisteki ifadesiyle el ve gönül boyutları da olduğu gibi. Bu alandaki eksiklik kötülüğün yayılmasını beraberinde getirmektedir. Halbuki, kötülük faş olduğunda, yayıldığında bunu önlemek mümkün değildir ve günahların tufanı sosyal ve siyasi tufanları da tetikler. Karışıklık zuhura gelir. Hazreti Ebubekir ve eski milli eğitim bakanlarından Tevfik İleri şerrin ve suçun belirli bir oranı aştığında kontrolünün imkansız olacağına dikkat çekmiştir. Kötülük alışkanlık hatta bağımlılık yapar. Bu açıdan yol yakınken ve geri dönüş imkanı varken şerrin ve kötülüğün yayılmasına engel olmalıyız. Bununla birlikte şer tanıma göre değişir. Kimse ayranım ekşi demez. Kur’an’da ifade edildiği gibi müfsitler ve bozguncular kendi şerlerini hayır gördüklerinden ve addettiklerinden dolayı kendilerini müslih makamında ve ahyar/iyiler mevkiinde görmektedirler. Lakin iyilik ve kötülük acı ve tatlı meyvesinden belli olur.

***

Günümüzde iyiliği emir ve kötülükten sakındırma kalmadığı gibi tersyüz de olmuştur. Değerler tepetaklak olmuştur. Bu da nifak ortamının yayılmasıyla alakalıdır. Nahlavi lakabıyla anılan ve şöhret bulan Halil Abdulkadir Şeybani, Ed Dürer el Mübaha fi’l Hazr ve’l İbahe adlı eserinde yüzyıllar ötesinden aklımıza gelene tercüman olmuştur. Kitabının yetmiş yedinci bölümünde ‘kötülüğü emretmek, iyiliği sakındırmak’ adı altında bir bap açmıştır. Müminler iyiliği emreder ve kötülükten sakındırır. Münafıklara gelince onlar da tersini yaparlar. Müminler birbirlerinin velisi ve dostu iken münafıklar da kategorik olarak öyledir. Tevbe Suresi 67’inci ayeti apaçık bir biçimde münafık ve müminin zıt özellik ve sıfatını ortaya koyar: Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir (birbirlerinin benzeridir). Kötülüğü emredip iyiliği yasaklarlar, ellerini de sıkı tutarlar. Onlar Allah’ı unuttular; Allah da onları unuttu. Şüphesiz münafıklar, fasıkların ta kendileridir. Kötülüğü emretmek ve iyilikten sakındırmak münafıkların alamet-i farikası olmakla birlikte bunun yaygınlaşması ve ana akım haline gelmesi günümüzle irtibatlıdır. Cenab-ı Hak bizlere  ‘aranızdan  iyiliği emredip kötülükten sakındıracak bir grup ve bölük türesin’ diye emretmektedir. Bu da ulemaya göre farz-ı kifayeye tekabül etmektedir. Demek ki ferdi bir farizenin ötesinde topluluğu alakadar eden sosyal bir farizedir.

***

Günümüzde kötülük amir iyilik ise mahkum makamındadır. 

Bu nedenle de öncelikli olarak toplum üzerine çöreklenen nifak mengenesini kırmak gerekiyor. Toplumu düzeltmek için iyiliği emretmenin, kötülükten sakındırmanın meşruiyetini, alt yapısını yeniden temin ve tesis etmemiz gerekecek. Yoksa toplumda şer oranı giderek artacak ve günah ve şer tufanı içinde boğulacağız. İyiliği emir ve kötülüğü sakındırma konusunda başa dönemezsek mücahirlerin ( günahla Allah’a meydan okuyanların) sayısı artacak ve şeair-i İslamiyetin hakimiyetini kaybedeceğiz. Emr-i bi’l maruf ve nehyi ani’l münker temin edilmeden ramazan, kurban ve ezan gibi şeairi koruyamayız. Hatta bunlar bile tartışmaya açılır.  Bunu yüzümüze gözümüze bulaştırmadan insanların manevi damarlarındaki gizli iyiliği uyandırarak yapmalıyız.     

Kötülüğün yaygınlaşmasını istemiyorsak; kötülüğü iyilikle savmak, iyiliği iyilikle yaymak her zeminde vazgeçilmez şiar ve hedefimiz olmalıdır. Dindarların emri bil maruf açığı herkesten fazla. Önce öğreneceğiz sonra uygulayacağız. Önce sinelerimizdeki iman tomurcuklarını yeşerteceğiz. Belki de sistemli hale geldiğinde bu görevin nehyi ani’l münker kısmını muhtesipler deruhte ederken bizler de birbirlerinin musahipleri olarak (dostları) iyiliğin geçirgenleri olacağız. Evet! Güzellikler seferberlik istiyor. Yoksa kötülük enkazı altında kalacağız. Kimse sonra dövünmesin!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi