Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Ümmet Sağ Olsun!

Ümmet Sağ Olsun!

Libya’da Sünusilerin liderlerinden Şerif Ahmet Sünusi’nin Enver Paşa ve arkadaşlarına söylemiş olduğu “ başımız organlarımızdan mühimdir; İstanbul’un yardımına koşun. Biz kaybetsek de İstanbul kazansın!” mealindeki diğerkamlığını ve fedakarlığını ifade eden cümlelerini paylaşmış ve aktarmıştık.   Elbette ümmetin yatay bir anlamı ve kıymeti vardır. Bununla birlikte dikey kıymeti de vardır.  Bu yüzden zincir gibi , ‘baş başa, baş Allah’a bağlıdır’ denilmiştir. Elbette başlar da gövde için fedakarlıkta bulunmalıdır. Gövde ile baş birbiriyle fedakarlıkta yarışmalıdır. Birisinin bencilliği ötekini de yıkar, devirir. Nitekim, Hazreti Peygamberin ümmetine düşkünlüğü Kur’an’da veciz bir biçimde anlatılır. Size içinizden, sıkıntıya düşmeniz kendisine ağır gelen, size oldukça düşkün, mü’minlere karşı şefkatli ve merhametli olan bir Peygamber gelmiştir (Tevbe: 128).  Haklarında hoyratlık ve bencillik düşünülemez.  Hazreti Peygamberin ümmetine düşkünlüğü oranında karşılık bulmuştur.  Bu bir yansıma halidir.  Şah Bahaeddin Nakşibend buna inkibas (kabas’tan) hali demiştir ki tasavvuf dilinde fena fir’resul makamıdır. Onda tefani etmektir.   İrfan Gündüz hoca iktibas meselesine yansıma hali demektedir. Buna ayrıca teessi de denmektedir. İktibas ve teessi Resulullah’ın yolunu gütmektir. Buna mukabil sahabeler Hazreti Peygamberi nefislerinden ve yakınlarından daha fazla sevmekle yükümlüdürler.  Nitekim böyle de olmuştur. Sahabeler Hazreti Peygambere hitaplarında hep ‘ anam babam sana feda olsun ya Resullallah’ demişlerdir. Onlar, Hazreti Peygamberin fedaileridir.  Ona gelecek eza ve cefanın kendilerine gelmesini yeğlemişlerdir.

*

Müşrikler sahabelerin bu yönlerini sınamışlar ve katlarında ve yanlarında Resulullahın makamını kıskanmışlardır.  Nitekim, azılı müşrikler, Mekke’de köle olarak satılan Sahabîlerden Habib’i öldürmeğe götürüyorlar. Habib; “ iki rekât namaz kılayım.” diyerek müsaade ister. Namaz kılmasına müsaade ederler ve namazı bitince kendisine şöyle sorarlar: “Şimdi senin yerinde Muhammed olsaydı da, seni azad edip O’nu öldürseydik razı olur muydun?” Habib, onlara şöyle cevap verir: “Allah üzerine yemin ederek söylüyorum ki, Sevgili Peygamberimin ayağına bir diken batmaktansa, hayatımı vermeyi, gün ışığına ve çoluk çocuğumdan mahrum kalmaya yeğlerim!” Bu imanın bir gereğidir. Uhud Gazvesinden sonra Dinar Oğullarından bir kadın da savaş meydanına doğru yollanmaktadır. Kadınlar yakınlarını kaybetmişlerdir. Hazreti Peygamber yakınlarını kaybeden kadınlara taziyede bulunur, teselli eder. Bunlardan birisi de Dinar Oğullarından anılan kadındır. Yaklaşık 71 kişinin şehit düştüğü Uhud gazvesinde ailesinin neredeyse bütün erkeklerini kaybetmiştir. Eşi, kardeşi ve babası şehitler kervanına katılmıştır. Eşi, babası ve kardeşinin şehadetini haber verdiklerinde mümin kadın Hazreti Peygamberin durumunu merak eder ve onun akıbetini sorar. Bu acılı, gamlı ve dertli kadının ne demesini beklersiniz?  Hazreti Peygamberi sorduğu sahabeler ona şu karşılığı verirler:  Arzu ettiğin gibi selamettedir.  Bunun üzerine: ‘Bana kendisini gösterin’ diye ikinci bir talepte bulunur.

*

Hazreti Peygamberin bulunduğu yere işaret ederler. Bunun üzerinden ağzından bir mümine kadına yakışan ifadeler dökülür:  Küllü müsibetin badeke celel ya resulallah! ! Sen var ve sağ olduktan sonra bütün musibetler ve sıkıntılar ehemmiyetsizdir, geçer ya Resullallah! Bu sahabelerin fedakarlığının sözde değil özde olduğunu gösterir. ‘Babam anam sana feda olsun’ sözü böylece test edilmiştir. Evet! Davanın ilkeleri ve yatay anlamları olsa da dikey anlamları ve temsilcileri de vardır. Dinin mübelliği Hazreti Peygamberdir.  Sonrasında yerine Kur’an ve Sünnet kaim olmuştur. Keza onun siyasi sistemi hilafet olarak devam etmiştir. Hilafetin son payitahtı yani merkezi İstanbul olmuştur. Bu nedenle de ümmetin gözü, yıkılırken ve yıkıldıktan sonra da bir umut ışığı olarak İstanbul’a bağlı ve takılı kalmıştır.

Son seçimlerde Arapların kendi durumlarını unutup son merkezin de elden çıkması endişesiyle ekranlara çakılmaları, niyaza durmaları Seyyid Ahmet Şerif’in İstanbul’a düşkünlüğünün bir devamıdır. En büyük felaket ümmetin başını unutmasıdır. Ondan ötesi gelip geçer. Aynen  Dinar Oğullarından acılı kadının ifadesinde ma’kes bulduğu gibi. Bu hassasiyet ve düşkünlük karşısında da bizim de şükranı nimet olarak, ‘ümmet sağ olsun!’ dememiz gerekir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi