Gökhan Özcan

Gökhan Özcan

Ses hakikati sözde bulur!

Ses hakikati sözde bulur!

Tuhaf söz değil mi? Sözü kendi başına bırakmaya o kadar alıştık ki, böyle kaideli sözler bize tuhaf geliyor artık. Oysa sözün bir aslının, bir esasının, bir kaide ve temelinin olması şarttır. Söz, konuşma balonları boş kalmasın diye icat edilmemiştir. Bir şey anlatmak, bir şeyi mânâlı kılmak gibi bir yükü vardır sözün. Bir refleks, bir seğirme, gayrı ihtiyari bir dil kaçağı da olamaz o halde. Aksine, akılla, fikirle, şuurla söylenmelidir söz. Yoksa bir nârâ gürlüğünde de olsa, bir fısıltı ürkekliğinde de, biz söz değil ses deriz ona. Sözün sese ihtiyacı yoktur ille de, ama sesin söze vardır. Söz olamayan ses avaredir, divanedir, biganedir.

Sözün söylenmeyi hak edecek bir mânâ ile, bir güzellik ve derinlik ile mücehhez olması gerekir. Bir icabı olması gerekir. Ne için? Hakikatin kapısını çalmak, eşiğine yüz sürmek için... Bir mânâdan yoksun, bir derinlik ve güzellikten yoksul olan söz, zihinler patikasının ısırganı olur ancak. Hakikat yolcularını rahatsız eder.

Söz içi hakikatle dolu olan sese denir. İçinde hakikat olmayan ses, dünyanın iki yakasını bir araya getirecek de olsa boş sözdür. Bu da demek ki, hayatın içinde boş sözü bağlayacak bir sebep bulunamaz. Bulunur zannına kapılanlar, bahaneleri sebeplerle karıştıranlardır. Oysa sebepler mânânın ilmikleridir, bahaneler yalanın düğümleri... Merdiven vardır çıkılır, merdiven vardır inilir.

Söz söylemek canı isteyenin kârı değildir hem. Akıl terazisi, dil mihengi, gönül enginliği gerektirir. Zaman gelir, harı avuçlamak, yarayı kanatmak olur söz. Zaman gelir, savaşı kuşanmak, kılıçtan arınmaktır. Zaman gelir, suyu unutmak, çöle kanmaktır. Zaman gelir, taşı dağın tepesine taşımaktır. Zaman gelir, dağı taşın ayağına getirmektir. Ve zaman gelir, sözü azad edip sadece yutkunmaktır söz. Erbabı çok düşünür, düşünür, düşünür de, az söyler. Ya da söylemez hiç. Söylerse sözdür. Söylemezse sır... Sır ki özdür. Sözün özü... Özün sözü...

Lisanını yoranın günahsız günü geçmez. Bir değirmen yok ki içimizde durmadan söz öğütsün. Sesin çokluğu sözün yokluğuna delil sayılır. Sözün yokluğu hakikatin kıtlığına... Ömrüne bir söz sığdırana, o sözü hakikate erdirene ne mutlu! Lisanını boşa yorana, sesiyle sarhoş olana ne yazık!

Ses hakikati sözde bulur. Sesin hakikate aşkıdır söz. Pervanenin nûra, yağmurun toprağa kavuşması gibi sesin hakikate kavuşmasıdır. Ses sözün sırrını bulmuşsa hakikat ihya olur. Pervane nûra garkolur, yağmur toprağa karışır. Kadim kaide budur. Kaideyi bozan, sözü de bozar. Sözü bozan, sese mahkûm olur. Sesin her söylediği yalana çıkar. Çünkü sesin aklı yoktur, fikri yoktur, vicdanı yoktur, irfanı yoktur. Söz biriktikçe arınır, ses biriktikçe kararır. Sözün sükûneti vardır, sesin sadece gürültüsü...

Balıkçı vardır, olta vardır, solucan vardır, balık vardır. Ama umman yoksa bunların olmasında bir mânâ yoktur. Umman varsa, bu zincirin ucunda bir rızık vardır.

Ömründe tek bir söz anlayana ne mutlu! Çünkü sözün yankısı da sözdür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gökhan Özcan Arşivi