Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Cumhurbaşkanı’nı protesto etmek, devleti ve milleti protesto etmek

Cumhurbaşkanı’nı protesto etmek, devleti ve milleti protesto etmek

Cumhurbaşkanı’nın huzuruna çıkmak için önce “insan sevgisi” gerekir. Sonra “Bu ülkeyi ve milleti sevmek şartı” gelir. Ülkesini ve milletini sevmeyenler, Cumhurbaşkanı’nın huzuruna hangi yüzler çıkar. Elbet çıkamazlar, hatta çıkmamalıdırlar da.
Terör örgütü Ergenekon’un avukatlığını ve savunuculuğu yapan CHP’liler, kendilerine yakışanı yapmışlardır ve TBMM’de Cumhurbaşkanı’nın huzuruna çıkmayarak Cumhuriyet kutlamalarına katılmamışlardır. Takdir ötesi bir davranıştır ve çok yerindedir (!)
Cumhuriyetin gerçek anlamı; “Halkın birliği, devletin bütünlüğü ilkesidir.” Cumhuriyetin bu ilkesini kabul eden her yurttaşımız, Cumhurbaşkanı’nın huzuruna çıkarak, kutlama yapabilir, bayramlaşabilir, tebrikleşebilir. Ama böyle olmayan ve düşünmeyenler tabiidir ki Cumhurbaşkanı’nın huzuruna varmamalı ve meşgul etmemelidir.
Ergenekon ve benzeri terör örgütlerinin yandaşı olmak; Türkiye’yi, Cumhurbaşkanı’nı ve ülkeyi idare eden iktidarı kabul etmemeyi gerektirir. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ü o makama gökteki yıldızlar getirmedi. Ülkesini ve milletini seven, yıldızlar kadar temiz ve güzel halkımız getirdi.
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasını malum kesim hariç, halkımızın çok büyük ekseriyeti candan arzu etti ve gönülden istedi. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı bir halk hareketidir. Ve halkımız, büyüklüğünü bu iradesiyle gösterirken, bugün Cumhurbaşkanını protesto edenlere de gereken cevabını verdi.
Yüce milletimiz, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasını engelleyen iki tane siyasi partiyi ve lideri tarihe gömdü. El içine çıkacak yüzleri kalmadı. 367 tezgâhına karşı halkın nasıl bütünleştiği, hâlâ hafızalardaki canlılığını korumaktadır. Daha niceleri bu tezgâha kurban gitti ve şimdi onları iyilikle anan kimse yoktur.
Cumhurbaşkanı’nın huzuruna çıkmamayı “adamlık (!)” sayanlar, şapkalarını önlerine alıp, nohut kadar düşünebilselerdi, bütün direnmelere ve ayak oyunlarına rağmen, Sayın Abdullah Gül’ün Çankaya’ya nasıl çıktığını idrak edebilir ve halka karşı durulmayacağını anlarlardı ama nerede o idrak melekesi.
Diyelim ki, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’di ve yine bir 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’ydı. A. Necdet Sezer de TMBB’de kutlamaları kabul ediyordu. Meclis’te gurubu bulunan partilerden biri de Cumhurbaşkanı’nı protesto etmek için kutlamaya katılmadı.
O gün akşam televizyonlarda, ertesi gün de gazetelerde ne olurdu o partinin ve milletvekillerinin hali? Cumhuriyet ve Atatürk rantçısı kartel medyası ve beslemelerinin manşetlerini düşünebiliyor musunuz? Neler yazmazlardı ve ne fırtınalar koparılmazdı.
Hatta parti kapatmalardan tutun da siyasete bulaşmaması gereken kim bilir hangi kuruluşlardan ne biçim bildiriler üst üste gelir ve sol terör örgütleri başta olmak üzere, nice halk ve millet düşmanı sivil toplum kuruluşları; panellerle, konferanslarla, yürüyüşlerle, mitinglerle, olayı protesto eder, üniversitelerde kargaşa çıkar, darbecilere gün doğardı.
En hafif manşet şu olurdu herhalde: “Cumhuriyet Düşmanları.” Ardından devam ederlerdi. “Gerçek yüzlerini ve niyetlerini ortaya koydular. Cumhurbaşkanı’nı protesto adına, Türkiye’yi ve halkı protesto ettiler. Bu parti kapatılmalı ve bütün milletvekilleri istifa etmelidir” diye ne kampanya yaparlardı.
Cumhurbaşkanı halkın başkanı, kutlamaları kabul ettiği yer de milletin meclisi. “Peki, protesto edenler kimler ve kimi neye göre protesto etmekteler?” Bu sorunun cevabını milletten ve devletten nefret etmeyenler, yeri ve zamanı geldiğinde elbet verecektir.
Yapılan ayıp, 367 krizinden daha büyüktür. Gerçi malum kesim, ayıplı olmaktan her zaman gurur duymuş ve tek yaşama sebepleri de bu ve benzeri ayıplarıdır. Başka türlüsünü beklemek kâbuslu rüya görmek gibidir. Kâbuslu rüyaları da genelde karışık kafalar görür.
“Her şeyde bir hayır vardır” sözü, iyi insanların inandığı değer yargısıdır. CHP ve onlara benzeyenlerin iç yüzleri; kitaplarla, gazetelerle, televizyonlarla anlatılmaya çalışılsaydı belki de bu kadar başarılı olunamayabilirdi. Aslında onlara teşekkür etmeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi