Kurbanlıklar kurbana düşüyor mu?
Başkent'te yayınlanan yerel gazetelerden Habervaktim gazetesinde çıkan habere göre, maalesef kurban pazarlarında aslında kurbana düşmeyecek hayvanlar bulunuyor. Pekçok sığır kapaklı değil, yani kurbana düşme vasfını taşımıyor. Peki kapaklı mal, kapak atma ne demek?
İşte o haber:
-Aldığımız/alacağımız “kurbanlıklar” kurbana düşüyor mu? Bunu nasıl anlarız?
Şimdi, mal pazarına gittik, kurban alacağız.
Girdiğimiz çadırda beğendiğimiz bir kurbanlıkla ilgili ilk sorumuz “Kurbana düşüyor değil mi?” oluyor mu?
“Böyle soru mu olur, kurbanlık olarak satılığa çıkarıldığına göre, elbette kurbana düşüyordur” diyenleriniz olabilir.
Lakin kazın ayağı hiçte öyle değil.
Maalesef kimi besiciler bu hususu hiç mi hiç önemsemiyor. Hayvanlarını kurbana düşüyor düşmüyor bakmaksızın kurbanlık diye satılığa çıkarabiliyor.
-Peki ya vatandaş?..
Sorunun ikinci ayağı orası. Vatandaş da sormuyorsa “kurbana düşüyor mu bu hayvan” diye, aslında kurban edilemeyecek bir hayvanın satışı-alışı yapılmış oluyor.
Oysa, dinimizde “kurban” niyetiyle kesilecek hayvanın öncelikle kurbana düşüyor olma şartı vardır.
Kurbanlık hayvanlardan örneğin sığırın iki yaşını tamamlamış üçüncü yılına ayak basmış olması; koyun ve keçinin de 1 yaşını tamamlamış ikinci yaşına ayak basmış olması gerekiyor.
Kurban için almayı düşündüğümüz sığırın yaşının net tespiti mümkün değilse, o hayvanın dişine bakılır.
Halk arasında buna “kapaklı mal” deniliyor.
-Kapaklı malı biraz açar mısınız? Bir hayvanın kapaklı olup olmadığını nasıl anlarız?
Yani, ön süt dişleri düşmüş ve yerine yenileri çıkmışsa o sığırın 2 yaşını doldurduğu kabul edilir.
Her Müslümanın Allah rızası için kurban edeceği hayvanın öncelikle yaşına, dişine bakması gerekmektedir.
Aksi halde “kurbanını” tartışmalı hale getirmiş olmaktadır.
ÖZELLİKLE CİNS HAYVANLARA DİKKAT
-Bu konuda kurban pazarlarına yönelik izlenimleriniz nelerdir?
Öncelikle belirtmeliyim ki, hayvancılıktan az-çok anlayan biri olarak, kurban pazarlarında cins hayvanların oranının yıldan yıla arttığını gözlemliyorum.
Bizim yerli “kara sığırlar”ın yerini simental, mondofon cinsi veya kırma hayvanlar alıyor.
Bu hayvanların en önemli özelliği, bizim yerli sığırlardan yaşça çok küçükken bile cüsselerinin çok daha büyük olması.
Bakıyorsunuz hayvana kocaman; 6-7 kişinin bile kesebileceği irilikte, kiloda.
Ama gel ki, yaşı cüssesi oranında büyük değil. 1 yaşın bile altında olabiliyor bu hayvanlar. Bu yüzden vatandaş yanılabiliyor. Gören kurbana düşüp düşmediğini hiç sormuyor. Oysa her ne kadar iri cüsseli olsa da o hayvandan kurban olmaz ki...
Vatandaşın kurban alırken bu hususa mutlaka dikkat etmesi gerekiyor.
Yaşını mutlaka sormalı, hatta emin olmak için üşenmeden-erinmeden dişine bakmalı hayvanın.
-Halk arasında bu konu unutuluyor gibi sanki? Neler söyleyeceksiniz?
Bir de o var tabi.
Özellikle dar gelirli aileler arasında “kurban”a daha ziyade “et” gözüyle bakılıyor maalesef.
Gariban kurbandan kurbana kırmızı et yediğinden, satıcıya ilk sorusu “bu kurbandan kaç kilo et çıkar” olabiliyor.
Hal böyle olunca da, kurbanlıkların gerçekten kurbana düşecek yaşta olup olmadığı kriteri zaman içinde silinip gidiyor, gündemimizden çıkıyor.
KONTROL MEZANİZMASI OLUŞTURULMALI
-Pazarlarda aslında kurbana düşmeyecek hayvan görüyor musunuz?
Bir sürü. Bugün Başkent’te kurulmuş olan hayvan pazarlarındaki “kurbanlıklar” içinde çok sayıda 2 yaşın altında sığır bulunuyor.
Keşke devletimiz, belediyelerimiz, Diyanet görevlilerimiz, veterinerlerimiz… Bu konuya bir el atsa.
Mesela, kurban pazarlarına getirilen hayvanların kurbana düşüp düşmedikleri kontrol edilse, düşmeyecek yaşta, cinste, şekilde olan hayvanlar pazara sokulmasa.
Bu iş çok mu zor ki?..
Her pazarda bir-iki uzman görevlendirilse, tüm hayvanlar girişte kontrol edilir.
Satıcının getirdiği hayvanlardan kurbana düşmeyen varsa bunlar kayıt altına alınır. Başka bir amaçla satmak istediğini beyan edebileceğinden, pazara alınmamazlık yapılamaz ama o hayvanların üzerleri işaretlenerek kurbanlık olmadığı belirtilmiş olur mesela. Vatandaş da bu dini kriter konusunda duyarlı olsun olmasın, gerçekten “kurbanlık” hayvan almış olur.
“SORSAYDILAR?”
-Kurban alırken hiç yanıltılmaya çalıştığınız oldu mu, başınızdan geçen ilginç bir olay oldu mu?
Şunu hiç unutmuyorum: Geçtiğimiz yıllarda. Bizim büyükler bir mandırada bir “kurbanlık” beğenmiş, “sen de gel, birlikte pazarlık yapalım” dediler, gittik.
Hayvanı görür görmez, satıcıya “bu hayvan kurbana düşüyor mu” diye sorma gereği hissettim.
Satıcıdan cevap gelmedi.
Bir daha sordum: “Bu hayvan kapaklı mı” diye.
Suratı asılmıştı.
Bana “Bilmiyorum” cevabını vermez mi?
İyice huylandım.
Sesimi biraz yükselterek “Nasıl olur, sattığınız kurbanlığın kapaklı olup olmadığını bilmiyor musunuz” dedim.
“Gelin birlikte bakalım, bilmiyorum” diye cevap verdi kısık sesle.
Açtı hayvanın ağzını, hiç bir şey demeden gözümün içine bakıyor; “kapaklı olup olmadığını anlayacak mı anlamayacak mı” diye.
Ben de gördüğüm karşısında sessiz kalıp, “evet, sizin söylemenizi bekliyorum, bu hayvan kapaklı mı kapaksız mı” der gibi baktım yüzüne.
“Atmamış ama uzun süredir beside olduğu için, yaylımda olsaydı dişi atmış olurdu” dedi.
Sonuç?
Kapaklı değil.
Yani?
Kurbana düşmüyor.
“Bunu en başta neden söylemiyorsunuz vatandaşa” diye diklenir gibi oldum.
Almayacağımı iyice anladığından olsa gerek o da bana diklendi; “E sorsalardı, sormadılar ki? Kimse sormadığı için ben de satışa çıkarırken malların dişine bakmıyorum” diye.
Hiçte inandırıcı gelmedi tabi.
Çıktık gittik.
Sonraki mandırada ilk işim, satıcının gözünün içine bakıp, bastıra bastıra “Bize kur-ban-lık lazım, kur-ban-lık” demek oldu.
Satıca da girişte gösterdiği hayvanlardan kimilerini eleyip, “O zaman sadece şu şu hayvanlara bakın” dedi.
Baktık, beğendik, dişini kontrol ettik ve aldık.
-Son olarak vatandaşa çağrınız nedir?
Sonuç itibariyle, satıcı kurbana düşmeyen hayvanı “kurbanlık” diye satılığa çıkarmamakla yükümlü olduğu gibi vatandaşın da ilk iş olarak kurbana düşüp düşmediğine bakma sorumluluğu vardır.
Sorumsuzluğu kimse kimsenin üzerine atıp kurtulamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.