Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Obama'nın yol haritası

Obama'nın yol haritası

Obama, bölgede statükonun değişmesini istiyor. İran'la 30 yıldır süren buzlanmanın artık sona ermesini ve ilişkilerin rayına girmesini arzu etmektedir. Öte yandan, Filistin cephesinde de iki devletli formülün hayata geçirilmesini istiyor. Bu hususta Obama'nın yaklaşımına ve tutumuna en yakın ülkenin İran olduğunu söylemek galiba şaşırtıcı gelecektir. Sadece İran ile Obama'nın konumları birbirine daha yakın gözükmektedir. İki taraf da statükonun değişmesinden yanadır. Buna mukabil, Araplar Filistin cephesindeki statükonun değişmesi gereğine katılırken ve buna destek verirken ABD ile İran arasında yeni bir sayfa açılımına tereddütle ve onun ötesinde endişeyle bakıyorlar. Lakin Beyaz Saray'da Obama'nın Netanyahu'ya aktardığı gibi Araplar nükleer programı nedeniyle İran'ın vurulmasına karşı çıkıyorlar. Daha önce Mübarek birkaç defa buna alenen karşı çıkmış, Ürdün Kralı Abdullah II de bunun doğuracağı vahim sonuçlara dikkat çekmişti. İsrail yönetimi ise İran karşısında İsrail'i aynı cephede ve hendekte göstermeye çalışıyor. Bunu Obama nezdinde de pazarlamaya çalıştığı anlaşılıyor. Hatırlanacağı gibi, Gazze saldırısı sırasında hemen hemen bütün İsrailli liderler Hamas'ın tedip edilmesini Arap liderlerin istediğini söylemişlerdi. Şimdi de Netanyahu aynı oyunu İran karşısında oynuyor. Lakin Roger Cohen'in yazdığına göre, Obama, Arapların çifte standarta karşı çıktıklarını ve İsrail'in nükleer silahları gündeme gelmeden ve sökülmeden İran'ın nükleer programını gündeme getiremeyeceklerini kendisine söylediklerini Netanyahu'ya aktarmış. Gerçekten de görüşmenin arefesinde Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa da kendileri için asıl meselenin İsrail'in nükleer silahları olduğunu söylemişti. Dolayısıyla Amr Musa da Netanyahu karşısında Obama'nın elini güçlendirmiş oldu.

Filistin meselesinin çözümsüz kalmasıyla İran'ın etkisini ve nüfuzunu artırması arasında ilişki ve paralellik kuran Obama'ya Netanyahu itiraz etmiş ve bunun üzerine Obama özel olarak yani bizzat Arap liderlerinden duyduklarını ona aktarmış: "And you know what the Arabs tell me in private? That Israeli use of force against Iran would be a disaster. And that it's impossible to tell Iran it can't have nukes when Israel has them. They say that's a double standard. And you know what? They may have a point." Kısaca Araplar, İsrail'in İran'a karşı güç kullanmasının felakete neden olacağını iletmişler. Bununla da kalmamışlar ve İsrail'in elinde nükleer silahlar dururken İran'a 'yapma' diyemeyeceklerini de aktarmışlar. Bunun çifte standart olacağını ifade etmişler. Tabii ki Netanyahu şişmiş. Netanyahu ile Obama arasındaki görüşme beklendiği gibi sona erdi. 6 temel noktada pek de anlaşamadılar. Bu noktalar şunlar: İki devlet formülü, önce İran, yerleşim merkezlerinin sökülmesi, Gazze'ye yönelik ambargonun hafifletilmesi, İran'a nasıl mukabele edileceği ve Özerk Yönetimin geleceği ve ne yapması gerektiği! Netanyahu için bu soruların cevapları belli. Filistin Özerk Yönetimi için teklifi ekonomik iyileştirme ve çift devlete izin vermeme yönünde. Zaten İsrail çift devlet formülünü kabul etse bile bu fiiliyatta özerklik seviyesini aşamayacaktır. Obama ile Netanyahu özellikle İran ve Filistin meselesi konusunda anlaşamadılar. Ama bu görüşmede Filistinlilerle Obama arasındaki makası daha da açmış oldu.

Bunun temel nedenlerinden birisi Obama'nın çift devlet formülüyle ilgili yaptığı yeni teklifler veya sunduğu yeni yol haritası. Bu yol haritası hem Filistinliler hem de Araplar açısından geri adım sayılıyor. Zira Doğu Kudüs'ün statüsünü tartışmalı hale getiriyor. Bunu Filistinliler değil hiçbir Müslümanın kabul etmesi mümkün değil. Filistinli yetkililerden Sabri Saydam'a göre, Obama Filistinlilerden dönüş hakkından vazgeçmelerini istiyor. Ve kurulacak Filistin devletinin silahlardan arındırılmasını şart koşuyor. Yani İsrail yönetimi ile aynı anlayışı paylaşıyor. Buna göre, Ürdün Nehri'nin batısında yani Batı Şeria'da İsrail ordusundan başka bir ordunun kurulmaması. Onun da ötesinde Kudüs'ün uluslararası karakterli bir şehir haline getirilmesi. Haham Menahem Foreman gibi bazı hahamlar BM merkezinin Kudüs'e taşınmasını istiyorlar. Şimon Peres de Doğu Kudüs'ün BM vesayeti altına girmesini ve uluslararası karakterli bir şehir haline getirilmesini talep etmektedir. Bu durumda şüphesiz İsrail, hedeflerine daha kolay ulaşacaktır. Zira uluslararası camia İsrail'in istekleri karısında daha esnek ve kırılgan olacaktır. Lakin maalesef Türkiye'de de bu teze destek veren kimi 'hocaefendi' kılıklı adamlar vardır. Bunlar da bilerek veya bilmeyerek zaman zaman bu planları seslendiriyorlar. Bu, Siyonist işgale bir de Haçlı işgalinin eklenmesi demektir. Kimilerine göre Papa 16'ncı Bendiktus da Kudüs üzerinde yeni bir Roma hakimiyetini hayal etmektedir (El Kuds ve acandetü el Vatikan, Al Bayan dergisi, başyazı, Mayıs 2009). Keşke Obama barış adına ortalığı daha da karıştırmasa. Obama'nın Kahire'de İslâm alemine hitap etmesinden önce Netanyahu'dan kopardığı tek taviz 'gelişigüzel' serpilen bazı yeni yerleşim merkezlerinin sökülmesidir. Netanyahu, Obama'nın ağzına bir parmak bal çalarak vaziyeti kurtarmıştır. Obama da o balı Kahire'de Müslümanların ağzına çalmaya hazırlanmaktadır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi