Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Kesin çözüm, nihai çözüm müdür?

Kesin çözüm, nihai çözüm müdür?

Kürt açılımı olarak da ifade edilen mesele hakkında son sıralarda kademe çözüm yerine köktenci çözüm teklifleri de belirmeye ve hatta artmaya başladı. Gerçekten de soğukkanlı ve sağduyulu olarak bilinen insanların bile sabır ve tahammülleri azalıyor. Kan akmaya devam ediyor ve meselenin ipi de pek de hayırhah insanların elinde değil. Yapılan kamuoyu yoklamalarında, Kürtler arasında ayrılma taraftarı olanların yüzdesinin çok olmadığı tespit ediliyor. Lakin muhatap kitlenin ne istediği de pek bilinmiyor. Bu da ağır bir yıpranma sürecine yol açıyor. İslami kesimler sahadan uzak ve çözüm teklifinde bulunmuyorlar. Devekuşu gibi kafalarını kuma gömmüşler. Artık ortaya çıkmalarının ve çözüm üretmelerinin vakti geldi de geçti bile. Kürt aydınları da PKK'nın ses duvarını aşamıyor ve özeleştiri yapamıyorlar. Bir taraf kendi sisteminden öbür taraf da kendi örgütünün hışmından korkuyor. Fakat korkunun ecele faydası yok. Halk da birçok galat-ı meşhurun esiri durumunda. Her önüne çıkan teklifi manipülasyon zannediyor. Sözgelimi, Türklerin bin yıl önce bu topraklara geldiklerini ve dolayısıyla hâlâ yabancı olduklarını vehmedebiliyor. Buna mukabil, kendilerini bu toprakların ana unsuru olarak kabul ediliyor. Halbuki İslamlaşma sürecinde nüfus dengesi açısından Türkler Kürtleri beraberlerinde batı'ya ve kuzeye doğru getiriyorlar. Elbette Malazgirt'ten Kıbrıs'a kadar Kürtlerin de bu toprakların fethinde payı var. Lakin şunu da unutmamak lazım, Ankara Savaşında dahi 20 bin kadar Sırp, Yıldırım Beyazıt'ın saflarında çarpışıyor. Yani olaylara tek yanlı bakmak doğru değil. Bununla birlikte, Türk İslama yabancılaştıkça Kürde de yabancılaşıyor. Kürtlerin Türklere bu denli yabancılaşmalarının arkasında da tazallum ve şikayet nedenlerinden öte İslam'a yabancılaşmaları var. Bu İslam'a yabancılaşmada Türk tarafının bir kabahati varsa PKK'nın kabahati ikidir. Zira o baltanın sapıdır. Lakin Abdullah Öcalan kimin adamıydı sorusunun cevabı da ortada. Bütün bu isyanın arkasındaki neden 'Bizim niye devletimiz yok' kompleksidir. Esasında bu yöndeki şeytanın iğvasını 'Niye Arapların 20 devleti var?' sorusunu ortaya atarak da yatıştırabilirler. Ama çocuğu olmayana fazla çocuğu olanın sıkıntısını anlatmak çoğu kez kabil olmuyor. İlla da sıkıntıya talip.

Bu sıkıntılar çerçevesinde kimileri nihai çözümü dillendirmeye ve seslendirmeye başladılar. Bunun açılımı tehcir ve nüfus mübadelesi. Bunu ilk dile getirenlerden birisi Gündüz Aktan oldu. 2005 sonundaki bir makalesinde (Gündüz Aktan, "Çözüm Felaket mi?" 24 Kasım 2005 ) nihai çözümü ima ediyor. 10 Ocak 2006 tarihli yazısında ise cepheden konuya giriyor ve gönüllülük esası üzerine bir mübadele teklifinde bulunuyor. Daha önce 'Ver, kurtul' formatıyla takdim edilen çözüm tekliflerine mukabil onunkisi 'at, kurtul' formülü. Kafasındaki çözüm formülü şu: "PKK terörü artarak sürerse, kentlerde ve turizm bölgelerinde masum siviller ölürse; geçen yıl Diyarbakır'da Öcalan posterli ve konfederasyon bayraklı nevruz gösterisiyle başlayan, Bozüyük'te halkın kışkırtılması, Şemdinli'de cenaze yürüyüşü ve bölge belediye başkanlarının Roj TV'ye ilişkin talebiyle süren itaatsizlik eylemleri kitlesel nitelik kazanırsa; tekil yapımızın iki unsurlu federal sisteme dönüştürülmesi şart koşulursa; Güneydoğu'daki nüfus artışı Türkiye genelinin beş katı olmaya devam ederse; Kürtler, Akdeniz kıyılarında yerleştikleri her yerin kendilerine ait olduğunu ileri sürerlerse bizimle birlikte yaşamak istemediklerini anlayacağız." Bu durumda, ülkeyi kana bulamadan, böyle düşünen ve hareket eden Kürtlerin kendi rızalarıyla Kuzey Irak'a gitmeleri en doğru çözüm olacak. Amerika'nın göz yumması ve Kürtlerin baskılarıyla varlıkları tehlikeye düşen Türkmenler de isterlerse Türkiye'ye gelebilmeliler. "Yunan isyanının ve bağımsızlığının Anadolu için baş gösterdiği tehlike zorunlu mübadele ile çözümlenmişti. Günün şartlarında ancak gönüllü bir mübadele söz konusu olabilir."

Aynı koroya daha sonar Mümtaz Soysal da katıldı. Özellikle azınlık coğrafyasından gelen veya Soysal gibi Türk azınlıkların durumuyla ilgilenenler nihai ve uzlaşmaz çözümler üretiyorlar. Uğraştıkları alan bakış açılarını etkiliyor ve sertleştiriyor. Bu bağlamda, Gündüz Aktan'dan sonra aynı tezi Mümtaz Sosyal seslendirmeye başladı.

İşte Taha Akyol bu meseleye parmak basarak nüfus mübadelesi çağrılarını değerlendirdi:" Ayrılma" fikri, yavaş ve marjinal boyutlarda olsa da Türkler arasında da kendini göstermeye başladı! Örnek mi, Mümtaz Soysal'ın "Mübadele" önerisi... Soysal "Kesin Çözüm" yazısında, Türkiye'deki ayrılıkçı Kürtlerin Kuzey Irak'a gönderilip karşılığında Iraklı Türkmenlerin getirilmesini önerdi. (Cumhuriyet, 17 Ağustos)Mümtaz Soysal'a göre, Kuzey Irak'ta petrol olduğu için "ekonomisi bizimkinden daha sağlam olur"du, onun için bizdeki ayrılıkçı Kürtler de oraya gitmek isterdi. Karşılığında da Türkmenler buraya getirilirdi! (Akşam, 6 Eylül)Bu fikrin ilk sahibi Mümtaz Soysal değil, Kürt milliyetçisi Kemal Burkay'dır. İşte Burkay'ın sözleri: "Batı illerinde yaşayan Kürtleri alabiliriz Kürdistan'a. Çünkü Kürdistan zengin. Petrol olanakları var." (Oral Çalışlar, Öcalan ve Burkay'la Kürt Sorunu, sf. 111)Tabii Soysal Türkiye'den toprak vermeyerek, Burkay ise Türkiye'den toprak alarak nüfus mübadelesi yapıyorlar ama ikisi de yaşanabilecek insani faciaları tahmin edemiyorlar! Ve, "Petrol" faktörünü de çok abartıyorlar! Duygusallık böyle maddi gerçeklere ve akla aykırı düşüncelere yol açabiliyor..." Kimileri Mümtaz Sosyal'ın kesin çözüm formülünü Hitler'in nihai çözüm formülüne benzetiyorlar. Hepten olmasa da benzer yönler var. Bununla birlikte, serkeşlik uzun sürede beraber yaşamaya mani bir haldir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi