Faruk Çakır

Faruk Çakır

Gerçekler ve Son Osmanlı şehdazesi

Gerçekler ve Son Osmanlı şehdazesi

Gerçekler bilinsin

23 Eylül’de vefat eden Osmanlı hanedanının son temsilcilerinden Ertuğrul Osman Osmanoğlu (97), vasiyeti üzerine dün öğle namazını müteakip Sultanahmet Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından dedesi cennetmekân II. Abdülhamid’in yanına defnedildi. Bu vesile ile merhuma Allah’tan rahmet, yakınlarına da sabr-ı cemil niyaz ederiz.

Ertuğrul Osman Osmanoğlu’nun vefatı, Türkiye’de yapılan bir haksızlığın yeniden gündeme gelmesine de vesile oldu. Konu ile ilgili haberler verilirken Osmanlı hanedanının çektiği sıkıntılar az da olsa bahis konusu edildi. Merhum Ertuğrul Osman Osmanoğlu’nun başına gelenler, bütün ailenin başına gelenlerin kısa bir özeti sayılabilir. Şaka değil, 70 yıl boyunca ülkesine dönememiş Ertuğrul Efendi. Niçin mi? Elbette keyfinden değil, ailece ‘sürgün’e gönderildikleri için!

II. Abdülhamid’in oğlu Şehzade Mehmet Burhaneddin Efendi’nin oğlu olan Ertuğrul Osman Osmanoğlu, 1912’de ‘Yıldız Sarayı’nda doğmuş. 1924’te hilâfet kaldırılınca ‘sınırdışı’ edilen aile ile birlikte o da Türkiye’den uzakta, vatan hasretiyle büyümüş. Tam 70 yıl boyunca Türkiye’ye dönememiş. 1974 yılındaki ‘af’fın ardından ilk kez 1992’de Türkiye’ye ‘turist’ olarak gelen Ertuğrul Osman Efendi, ancak 2004’te Türk vatandaşlığına kabul edilmiş. Vefatında da Türkiye’de olduğu için dedesinin yanına defni mümkün oldu. Mevlâ rahmet eylesin.

Osmanlı ailesinin sürgüne gönderilmesi ve sonrasında yaşanan hadiseler çok acıdır. Ne yazık ki bu tarihî gerçekler yeterince bilinmiyor. Sürgüne gönderilen aile fertleri ‘namert’lere muhtaç edilmiş, parasızlık yüzünden cenazelerin dahi kaldırılamadığı hadiseler yaşanmıştır.

Dün gerçekleşen cenaze, bir yönüyle de ‘tek parti’ icraatlarının yeniden reddi anlamına gelir. Kadirşinas milletimiz, cenazeye sahip çıkmakla zalimlerin zulmüne ortak olmak istemediğini ilân etmiştir. Cenaze namazının Türkiye’de kılınması, hayatta kalan aile mensuplarını da memnun etmiş ve gözlerin yaşarmasına sebep olmuştur. Nitekim cenaze namazını canlı yayınlayan TRT-2’nin soruları üzerine açıklama yapan aile mensupları cenazeye gösterilen ilgiden dolayı kamuoyuna teşekkür ettiler. (TRT-2, 26 Eylül 2009)

Her zaman olduğu gibi bu alâkayı yanlış yorumlayıp, “Padişahlık devrini özleyenler var” diyenler olabilir. Oysa bu ilgi insanî bir davranış. Millet ekseriyetinin demokrasi ile bir problemi yok. Aksine isimden ve resimden ibaret bir demokrasi yerine, kâmil mânâda bir hürriyet ve demokrasi yönetimi isteniyor. Bu güne kadar da aksini talep eden çıkmadı.

Türkiye gerçeklerle yüzleşmek durumunda. Düne kadar, padişahları kötülemek için ders kitapları bile âlet ediliyordu. Peki elimize ne geçti? Hangi millet, tarihinden ve gerçeklerinden bu derece koparılmıştır? Osmanlı ailesine mensup olanlara geçmişte yapılan haksızlık kim ne kazandırdı? Dün o haksızlığı yapanlar bugün hayırla yâd ediliyor mu?

Unutmamak lâzım, hepimiz musalla taşında ‘bir namazlık saltanat’ kuracağız ve cemaate “Nasıl bilirdiniz? Hakkınızı helâl ediyor musunuz?” diye sorulacak. Mühim olan bu sorulara “İyi bilirdik, hakkımızı helâl ediyoruz” cevabını almakta. Diğerleri lâf-u güzaftan ibaret şeylerdir vesselâm...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi