Faruk Çakır

Faruk Çakır

Bin düşün, bir adım at!

Bin düşün, bir adım at!

Yakın dönem Türkiye tarihi, bir anlamıyla da ‘provokasyonlar tarihi’dir. Hemen her hadisenin altından bir tertip, bir tuzak ve bir hesap çıktığı için; vatandaş da şaşırmış vaziyettedir. Yaşananlar insanları öyle bir hâle getirdi ki, ‘deprem’in bile bir ‘insan planı’ olduğuna inananlar çıkıyor.

Hemen ifade edelim ki bu durumdan, yıllar yılı provokasyonlara çanak tutan ‘sistem’ sorumludur. Cumhuriyet tarihi boyunca tertiplenen tuzaklar, provokasyonlar ve planlar sıralanmaya kalkılsa ortaya nasıl bir tablo çıkar? Ülkeyi ‘tek parti’yle idare etmek için sahneye konulan provokasyonlar unutulabilir mi? Aradan yıllar geçince daha iyi anlaşılıyor ki, bilhassa ‘tek parti’ devrinde yapılan pek çok icraat, birer provokasyon neticesidir. Partilerin kurulması ve kapatılması, bazı önemli kanun maddelerinin kabul edilip yayınlanması hep bu planların bir neticesidir.

Günümüze doğru geldikçe benzer planların ve provokasyonların isim ve şekil değiştirerek devam ettiğini görüyoruz. 1950 sonrasında meydana gelen ‘Ticani hadisesi’nden tutun, 27 Mayıs’a zemin hazırlamak için tertiplenen planlara gelin... Her ihtilâl öncesi ‘ihtilâle bahane ve zemin’ hazırlama çalışmalarının yapılmadığı ileri sürülebilir mi? Bizzat ihtilâlcilerin itiraflarıyla darbelere ve müdahalelere zemin hazırlanmıştır.

28 Şubat sürecinin ‘yıldız isimleri’ne de bu gözle bakmakta fayda olduğu gibi, günümüzde cereyan eden hadiseler de ‘masum’ değildir.

Son günlerde alevlendirilmeye çalışılan bir konu var. Bazı illerde, alışık olunmadığı biçimde ‘kavga’lar çıkıyor. Manisa’dan Edirne’ye, Balıkesir’den İzmir’e onlarca merkezde ‘Acaba?’ dedirten hadiseler meydana geliyor. Bir milletvekiline, mensup olduğu kimlik sebebiyle ev kiralanmak istenmiyor vs. Bu hadiseler Türkiye’yi idare edenleri ciddî ciddî düşündürmelidir. Bazı hadiseler vardır ki ‘şuyûu/duyulması vukuundan/meydana gelmesinden beterdir.’ Benzer şekilde, İstanbul’da—kamuoyuna yansımamış olsa da—bazı vatandaşlara sırf ‘nüfusa kayıtlı olduğu il’ gerekçesiyle evler kiraya verilmediği duyuluyor. Bu tavrın çok büyük bir yanlış olduğu ortada. Ama insanları böyle düşünmeye ve böyle davranmaya iten kişi, kurum ve kuruluşlar olması muhtemeldir. Yıllar yılı pompalanan bir ırkçı anlayış, maalesef günümüzde bu şekilde ‘meyve’ler veriyor. Bunların tamamı, ‘ifsat şebekeleri’nin ekmeğine yağ sürüyor ve aramızdaki birlik bozulmaya çalışılıyor.

“Uzman” gözüyle hadiseleri değerlendiren Prof. Dr. Ercan Tatlıdil, “Her kent, içerisinde farklı kültürlere evsahipliği yapar. (Manisa) Selendi sadece bir örnek. Göç alan şehirlerde etnik kimliğin çeşitliliği kullanılarak çatışma çıkarılmak istenebilir. Toplum olarak dikkatli olmalıyız” uyarısında bulunmuş.

Bir gazetenin “İzmir’de taş devri” diye duyurduğu, DTP konvoyunu taşlayan kişilere bir şey soruldu mu? O hareket de bir planın parçası olabilir miydi? Gazetelerde fotoğrafları yayınlandığına göre her halde ‘bulamadık’ diyen ‘yetkili’ çıkmaz.

Türkiye’yi idare edenler çok dikkatli olmalı ve kıvılcımlar bacayı sarmadan, Basra harap olmadan tedbir alma cihetine gitmeli. “Bize birşey olmaz” diyerek bir yere varmak mümkün değil. Bin düşünüp, bir adım atılması gereken bir devirdeyiz vesselâm.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi