İsrailli bakan yardımcısının yaptığı Yahudiliği konuşa konuşa, Türkiye’nin ve dünyanın bir kısmı yoruldu. Türkiye olarak İsrail’e verdiğimiz tepki çok haklı ve güzeldi. İsraillilere yaptıkları Yahudiliklerinin karşılığı verildi.
Her ne kadar Yahudi sever bir kısım medya, milletin milli tepkisine ortak olmuş gibi gözükse de, onların tepkilerinin altında yatan esas sebep özür değil; anlaşmazlıkların ve kavganın büyümesiydi. İsteyip dileyen, yazdıklarının ve konuştuklarının ayrıntılarına bakabilir. “Ben size göz kırparım ama siz onu tik olarak anlatın.” üçkâğıtçılığı yani.
İsrail’den Müslüman ülkelere dost olmaz. Yapacaklarının hiçbirisinden geri kalmazlar. Sabırlıdırlar, azimlidirler, gayretlidirler. Öçlerini almak için asla acele etmezler. Nesilden nesile geçen miras gibi günü geldiğinde mutlaka alacaklarını tahsil ederler.
Şimdi Yahudileri bir tarafa bırakalım, iki toplum da birbirini çok iyi tanır. İsrail görünen tehlikedir. Bir de bağrımızda yaşayıp, bize benzeyen ve “Yahudileşme temayülü” içinde olan “Yahudi zihniyetliler” var ki işte onlar, İsrail’dekilerden daha tehlikelidir.
Cumhuriyet tarihini şöyle bir gözden geçirecek olursak; Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu gibi dışişleri bakanı hemen hemen hiç gelmemiştir. Bu üç isimden biri olan Cumhurbaşkanımızı halkımızın nasıl sevdiği ve saydığı bütün bir milletin malumudur.
Ali Babacan halen Devlet Bakanı ve başarısından, eğitiminden, ahlakından tutun da özel hayatının bütününde bu milletin değer yargılarını taşıyan tam bir devlet adamıdır. Onu da ülkesini ve milletini benimseyen halkımızın nasıl sevdiği ve saydığı bellidir.
Ahmet Davutoğlu hakkında ise kalem oynatmaya çekinirim. Yüksek bir ahlaka sahip insandır. Çalışkanlığı, başarısı, insan ilişkileri, uluslararası başarısı ortadadır. Aklıselim bütün insanlar saygı duymakta ve sevmektedir. Siyaset yapmaz, siyasetçilere karışmaz, siyasi kaygısı ve beklentisi olmadan gece gündüz çalışmaktadır ve hizmetlerine hep beraber şahidiz.
Buyurun Ahmet Davutoğlu’na muhalefet parti sözcülerinin nasıl tepkiler verdiklerini, hakkında neler söylediklerini hatırlayalım. İsrail’de oturmayan ama sınırlarımız dâhilinde yaşayan, bizim gibi konuşan, bizim gibi yiyen içen muhalefet parti konuşanları ve onları destekleyen medyanın “kalemşör” ve “sözşörleri” olmadık hakaretler yapmaktalar.
Sokak ağzıyla lakap takıp ismini değiştirdiler, iftira attılar, külhanbey vari polemik acizliği gösterdiler. Ahmet Davutoğlu, bütün bu çirkinlikleri hak etmeyen birisidir. Dışarıdan İsrailliler hakaret ederse, tepki gösteriyoruz ama içerideki Yahudileşme temayülü içinde olanlar, malum seviyesizliğin daha berbatını yapınca, siyaset mi oluyor?
Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı seçimlerini hatırlayalım. Yahudilerden daha ileri gidip, Yahudileşme temayülü içindekiler; “darbe tehditleri, muhtıralar, komplolar” başta olmak üzere, ellerinden geleni arkalarına koydular mı? Abdullah Gül bu ülkede Dışişleri Bakanlığı yapmamış mıydı, milletin oyuyla meclise gelmemiş miydi? Yine milletin seçtiği vekillerin oyuyla Çankaya’ya çıkmadı mı?
Abdullah Gül, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu veya diğer bakan ve başbakana karşı yapılan seviyesiz siyaset, ukalaca ifadeler, dipsiz doruksuz mesajlar, komplolar, Ergenekonlar, muhtıralar; kısacası millete karşı kurulan tüm tezgâhlar, İsrailli bakanın yaptıklarından daha mı aşağı kalır? İsrailliler yılda birkaç kez bu rezilliği sergilerler ama bizdeki Yahudi severler her gün aynı seviyesizliği icra edip durmuyorlar mı?
Tekrar edeyim, tepki gösterir gibi gözüküp, kargaşanın daha da büyümesini isteyen gönüllü Yahudilerle gerçek Yahudiler, Müslüman halka düşmanlıktan asla taviz vermeyeceklerdir. Dışarıdaki Yahudiler en azından göstermelik özür dileyebiliyorlar. Esas olan topraklarımızda yaşayan Yahudi zihniyetlilerin milletimizden özür dilemesi ve artık ülkeye ihanet yerine hizmet etmeleri lazım değil midir?