Seyit Mehmet Şen

Seyit Mehmet Şen

Sigaramın dumanı

Sigaramın dumanı

Bir batılı fikir adamının ifadesiyle “icatların sebebi ihtiyaçlarımızdır.”
Cümleyi tersden okuyacak olursak, ihtiyaç duyduğumuz şeyler birileri tarafından icat edilmekte ve zamanla günlük hayatımızın içindeki yerini almaktadır. İnsanlık tarihi boyunca, günlük hayatımızın içinde ihtiyaç olarak karşımıza çıkan şeyler ise bizlere mutlaka müsbet manada katkısı olan şeylerdir. İhtiyaçlara bu şekilde yaklaşınca “Huzurun Davetçisi” başlıklı kitabımın bir bölümünde uzun uzun “ihtiyaçlar mı, huzur arayışı mı?” sorusunun cevabını aramıştım.
Gerçekten de ihtiyaç olarak karşımıza çıkan birçok şey, kendilerine sahip olunduğunda ve doğru kullanıldıklarında bizlere mutlaka rahat ve huzur vermektedir. Nitekim kağnıdan otomobillere ve uçağa, saldan vapurlara ve transatlantiklere, şimendiferden hızlı trenlere, manyetolu telefonlardan cep telefonlarına ve görüntülü telefonlara, radyodan televizyonlara, daktilodan bilgisayarlara ve internete kadar birçok şey hayatımızı olabildiğince kolaylaştırmakta, bizlere çokça zaman kazandırmakta, dünyayı küçülterek adeta avucumuza koymakta, insanlar arasında ulaşımı ve iletişimi kolaylaştırarak arkadaşlıkları, dostlukları ve ticareti geliştirmektedir.
Aynı şeyleri yiyecek ve giyecek maddeleri için de söyleyebiliriz.
Eğer ülkemiz ekolojisinin yabancısı olduğu kimi yiyecekler ve içecekler (portakal, mandarin, limon, grapefrut, kiwi, şeftali, domates, patates, çay ve sayılamayacak kadar çok diğerleri) mutfaklarımızda yerlerini almışlar ve sofralarımızın baş köşelerine oturmuşlarsa; törelerimizin yabancısı olduğu bazı giyecekler (bugün giydiğimiz kıyafetlerin hemen hemen hepsi) peşlerinde koşulur hale gelip, gardroplarımızda kendilerine yer bulmuşlarsa, hem gelişen iletişim araçlarıyla kendilerinden haberdar olduğumuzdan, hem de giderek hız kazanan ulaşım araçlarıyla küçülen dünyada kendilerine çok kolay ulaşabilmiş olmamızdandır.
İnsanları kulubeden apartman dairesine, gecekondulardan lüks villalara, sobalardan kaloriferlere, odundan kömüre ve doğalgaza götüren şey de hep rahat ve huzur arayışının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. “Rahata erenler aradıkları huzuru bulmuşlar mıdır veya huzur gerçekten de rahatın içinde midir?” sorusu ise bir başka yazı konusu olduğundan şimdilik üzerinde durmayacağım. Burada mutlaka belirtmek istediğim husus ise sahip olduğumuz bir çok şeyin bizlere rahat bir hayat sağladıkları, buna dayalı olarak huzurumuza katkıda bulundukları ve sağlığımızı olumlu şekilde etkiledikleridir.

İcatlar, ihtiyaçlar, rahat ve huzur arayışı konularında şüphesiz ki daha birçok şey söylenebilir. Fakat bütün bunların üzerinde bir şey vardır ki, onsuz sahip olunan hiçbir şeyin değeri de, kıymeti de, albenisi de, cazibesi de kesinlikle yoktur.
O şeyi Cihan Sultanı Kanunî’nin diliyle söyleyecek olursak:
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya cihanda devlet, bir nefes sıhhat gibi”
Gerçekten de insanın uhrevi olarak sahip olduğu en büyük nimet imanı, dünyevi olarak sahip olduğu en büyük nimet ise sağlığıdır. Eğer insan sağlığını kaybedecek olursa, genellikle imanının koruyucusu konumunda olan kimi ibadetlerini ya hiç yapamayacak, ya da huzur içinde yerine getiremeyecek, dolayısıyla yaptığı ibadetlerden zevk alamayacaktır. Zevksiz yapılan ibadetler ise insanın giderek var olan huzurunu da kaybetmesine neden olacaktır.
Durum bu olunca şöyle bir soruyu sormamız yerinde olacaktır sanırım:
Onca para vererek giderdiğimiz bir ihtiyacımız bize rahat, huzur ve sağlık vereceği yerde bunların hiçbirini vermiyor, üstelik sağlığımızı, rahatımızı ve huzurumuzu bozuyorsa; böyle bir ihtiyaca gerçekten de ihtiyaç diyebilir ve peşinde koşabilir miyiz?
Elimizi vicdanımıza koyarak bu soruya cevap aradığımızda karşımıza hangi cevaplar çıkar dersiniz?
Bizler “kendimiz için istemediğimiz bir iyiliği, karşımızdakiler için de istemediğimiz takdirde, kâmil imana sahip olunamayacağını” söyleyen Güzel Nebi’nin(sav) izinden gittiğini bilen ve böyle inanan insanlarız.
Hal böyle olunca, sigara içerek karşımızdaki insanlara iyilik mi ediyoruz, yoksa kötülük mü?
İnanan insanlar olarak karşımızdaki insanları pasif sigara içme konumuna getirerek onlara kötülük etme hakkına sahip olduğumuzu söyleyebilir miyiz?
En tehlikeli günahlardan birinin kul hakkı olduğunu bildiğimiz halde; yanımızdaki yöremizdeki insanları pasif sigara içimiyle zehirleyip, onların sağlıklarının bozulma risklerini artırabilir miyiz?
Giderek kirlenen havayı biraz da biz kirletelim diyerek, soluduğumuz oksijen oranının azalmasının bizlere ne tür bir vebal yüklediğini biliyor muyuz?
Bir paket sigaradan çıkan zehirli gazların solukladığımız havanın kalitesini ne kadar düşürdüğünü aklımıza getirebiliyor muyuz?
Bir ayda sigaraya verdiğimiz parayla ne kadar meyve, sebze, et, süt, yumurta alabileceğimizi ve bunların içinde ne kadar vitamin, mineral madde, protein, yağ ve karbonhidrat bulunacağını ve sağlıklı bir beslenme için bunlara mutlaka ihtiyaç duyduğumuzu biliyor muyuz?
Sigara yerine temel gıda maddelerini daha çok tükettiğimizde, bu maddeleri üreten insanları teşvik ettiğimizin, dolayısiyle onların da daha sağlıklı beslenmesini sağladığımızın ve bunun ibadet değeri taşıdığının farkında mıyız?
Dünyada en değerli tarım alanlarının ve tarıma en uygun iklimlerin tütün yetiştirmek için kullanıldığını ve çok değerli orman alanlarının tütün tarlası açmak için yok edildiğini; tütünün kurutulmasında yakıt olarak ve sigara paketi imalinde kâğıt yapımı için her yıl hektarlarca ormanın ortadan kaldırıldığını biliyor muyuz?
Ve ormanların bizler için oksijen üretim alanları olduğunun farkında mıyız?
İnsanların oksijen alamadığında ömürlerinin üç beş dakika içinde sona ereceğini hiç düşündük mü?
Sigara üreticilerinin her gün daha çok gencin sigaraya başlamasına ihtiyaçlarının olduğunu ve bu menfur ihtiyaçlarını giderebilmek amacıyla kendi pazarlamacılarına talimatlarından birinin “eğer gençleri 15 yaşından önce müşteri yapamazsanız başarılı sayılmazsınız” dediklerini biliyor musunuz?
Sigaranın karbon monoksit, nikotin ve katran başta olmak üzere radon (radyasyon) gazı, arsenik (fare zehiri), böcek ilacı, çeşitli tatlandırıcılar ve karışımlar olmak üzere 4000 civarında zararlı madde ihtiva ettiğini duydunuz mu?
Bütün bu yazılanlara ve söylenenlere rağmen, “ben yine de sigaramın dumanıyla havayı kirletmeye ve kendimle birlikte sizleri de zehirlemeye devam ederim” ve bu arada “elimden geldiğince sokakları sigaramın izmaritleriyle kirletir ve insanların göz zevkini bozarak nefretini kazanırım” diyebiliyorsanız, bana düşen “her şeyin inceden inceye hesaba katıldığı o dehşetli günde görüşmek üzere” demekten başka bir şey olmayacaktır.
Çünkü şahsen o gün ben solukladığım havayı kirletenlerle hesaplaşmayı çok istiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Seyit Mehmet Şen Arşivi