Seyit Mehmet Şen

Seyit Mehmet Şen

Yeni bir eğitim sistemine ne dersiniz?

Yeni bir eğitim sistemine ne dersiniz?

Türkiye geleceğini okula gönderiyor...
Evet, bu hafta başında ana sınıfıyla birlikte, bir diploma alabilmek amacıyla okula gönderilen öğrenci sayısı yaklaşık 14 milyon civarında...
Bunun üzerine üniversite öğrenimindeki gençlerimizi de ekleyecek olursak, karşımıza 15 milyonu aşkın bir öğrenci topluluğu çıkıyor.
Öncelikle bu sayının ülke nüfusunun %20’sinden daha fazla olduğunu biliyoruz.
Bu arada öğrenci sayımızla ilgili olarak bildiğimiz başka bir şey daha var ki, o da bu sayının birçok Avrupa ülkesinin toplam nüfusundan çok daha fazla olması...
Halkayı biraz daha genişletecek olursak, şunu rahatça söyleyebiliriz ki, sanırım öğrenci sayımız yeryüzündeki ülkelerin asgari yarısının nüfusundan daha fazla...
Ana sınıfından üniversitesine kadar, buna bir de öğretmenleri ve akademisyenleriyle öğretim kadrosunu ilave ettiğimizde karşımıza çıkacak sayı yaklaşık onaltı milyon civarında olacaktır...
Ve işte bu muazzam nüfus her gün okuldan eve evden okula taşınıyor...
Ülkemizde sadece öğretim alanında yaşanan bu hareketliliği düşünebiliyor musunuz?
Tam da bu aşamada insanın aklına gelecek ve cevabı aranacak olan ilk soru şu olacaktır:
Bütün bu devinim ne içindir...?
Eskilerin diliyle söyleyecek olursak, her halde “dostlar alışverişte görsün” için değildir...
Öyleyse ne içindir, değil mi?
Bu soruya hemen verilebilecek iki cevabımız olacaktır:
İlki, bir şeyler öğrenmek için...
İkincisi, bir diplomaya sahip olabilmek amacıyla...
İbni Haldun, bir şeyler öğrenmenin iki amacı olduğunu söylüyor:
Birincisi, kemal sahibi olabilmek için...
İkincisi, zaruri ihtiyaçlarımızı giderebilmek amacıyla...
Ve Endülüs’ün O Güzel İnsanı ekliyor:
Zaruri olan, kemal için olandan önce gelir...
Ülkemizin gelişmişlik düzeyini ve gelir dağılımındaki bozukluğu göz önüne aldığımızda, ülkemiz insanının çok büyük çoğunluğunun öğrenmedeki asıl amacının zaruretten olduğunu çok açık ve net olarak görürüz...
Yani ana sınıfından üniversite sona kadar bir şeyler öğrenmek amacıyla her gün öğretim kurumlarından birisine giden çocuklarımızın ve gençlerimizin büyük çoğunluğunun asıl amacı kemal sahibi olmaktan çok daha önce, kendisine daha iyi bir hayatı sağlayacak bilgileri öğrenmek için olacaktır...
Bir başka deyişle, büyük çoğunluk “dostlar alışverişte görsün” amacıyla bir şeyler öğrenmenin peşinde değildir.
Ya da, İbni Haldun’unun diliyle söyleyecek olursak, büyük çoğunluk kemal sahibi olabilmek, çevresindeki insanlara “ne kadar da çok şey biliyor” dedirtebilmek, dost meclislerinde sözü sohbeti dinlenir insan olabilmek amacıyla öğretim kurumlarından birisine gidiyor değildir...
Öyleyse nedir insanların büyük çoğunluğunun asıl amacı mı diyorsunuz...?
Onu zaten asırlar öncesinden Endülüs’ün O Güzel İnsanı söylemişti:
İnsanın bir şeyler öğrenmesinin asıl amacı, öğrendikleriyle zaruri ihtiyaçlarını karşılamak içindir...
Yani insan gittiği öğretim kurumlarından...
Öyle şeyler öğrenecek ki, öğrendikleriyle öncelikle karnını doyuracaktır...
Öyle şeyler öğrenecek ki, öğrendikleriyle bilen ve aranan, yani değişik toplum kesimlerinde kendisine ihtiyaç duyulan insan olacaktır...
Öyle şeyler öğrenecek ki, öğrendikleriyle sınıf atlayacaktır. Yani içinde yer aldığı sosyal sınıftan çıkacak ve daha üst sosyal bir sınıfta kendisine yer edinecektir...
Öyle şeyler öğrenecek ki, öğrendikleriyle ferah fahur bir hayat yaşayacaktır...
Öğretim kurumlarından edindiği bilgilerle insanın neler kazanacağı konusunda elbet daha çok şeyler söylenebilir...
Fakat bu kadarını yeterli görelim ve soralım:
Bizim öğretim kurumlarımız, kendilerinden bir şeyler öğrenen insanlara yukarıda saydığımız kazançları gerçekten sağlayabiliyorlar mı..?
Diyelim ki ana sınıfından üniversite sona kadar öğretim veren bütün kuruluşlarımızın sahip oldukları ve geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza verdikleri bilgiler yeterlidir ve çağa da oldukça uygundur...
Yani söz konusu kuruluşlarımızda çağ dışı ya da çağa uygun olmayan bilgiler kesinlikle verilmemektedir...
Buna itiraz etmeyelim ve soralım:
Öğretim kuruluşlarımızın çocuklarımıza verdiği çağa uygun bilgileri daha kısa sürede ve iletişim teknolojisinin son derece geliştiği bir dönemde daha başka mekanlarda veremez miyiz?
Örneğin, kendi çocuklarına çok özel eğitim aldırmak isteyen, eskilerin deyimiyle, hali vakti yerinde olan insanlarımıza, özel mekanlarda bu arzularını gerçekleştirme imkanı verilse daha iyi olmaz mı?
Böylece milyonlarca çocuğumuzun her gün evden okula, okuldan eve taşınmasını önlesek ve bu zamanı onların daha çok şey öğrenmesine harcasak, ülkemiz açısından daha kazançlı çıkmış olmaz mıyız?
Yoksa...
Tıpkı tek tip askerlik gibi, eğitim ve öğretimimizde tek tip mi olmalı...
Hele de bu çağda...
Aksi halde eşitlik mi bozulur...?
Yeni bir eğitim öğretim yılına girerken, bütün bunları bazılarımızın kafa konforunu bozmak için yazdım...
Bir de hayatın gerçeklerini sorgulamaya başlayalım diye...
Öyle ya, ülkemizde sorgulama dönemi başlamadı mı..?
Bu akışı durdurmaya kimin gücü yeter ki...?
Ve bu konuyu elbet burada bırakacak değilim...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Seyit Mehmet Şen Arşivi