Yunus Vehbi Yavuz

Yunus Vehbi Yavuz

Yargıçlar devletinden yargı devletine

Yargıçlar devletinden yargı devletine

Yargı devleti başka, yargıçlar devleti başkadır. Bu iki kavram arasındaki ince farkı herkesin bilmesi, düşünmesi ve bugünlerde neden hükümetin hazırladığı Anayasa değişikliği paketinden dolayı yargıçların kıyamet kopardıklarının sebebini iyi anlaması gerekir.
Bir asra yakın zamandan beri, halk olarak bizler yargıçlar devletinin yönetiminde büyüdük, hayatımızı bu yönetim altında sürdürüyoruz. Yargıçlar neye hükmediyorsa ona boyun eğiyoruz.
Yargıçlar sadece yargılamıyor, aynı zamanda ülkeyi yönetiyor. Yürütme ile yasamayı da bünyesinde bulunduruyor. Kendilerince bir tıkanma olunca, ağabey yargıçlar önce yorum yaparak yol açıyor, sonra diğerleri arkadan yürüyor. Gerçekten tatlı bir görev, tatlı bir hayat...
Millet gerçek anlamda hükmetmiyor, edemiyor, belki hükmedenlerin hâkimiyeti altında kalıyor. Bir avuç muktedirin zorbalığı ile anası ağlıyor. Buna rağmen hâkimiyet milletindir, iddiası yapılıyor.
Yargıçların kim tarafından, hangi iktidar zamanında atandıklarını ve nasıl atandıklarını sorgulamıyoruz, sorgulayamıyoruz. Çünkü halk olarak, millet olarak görevimiz atanmışların dediklerine ve yaptıklarına teslimiyetten ibarettir.
Aslında sorgulamamız gerekirdi. Milletin şikâyetleri, istek ve arzuları hiçbir zaman derindeki devlet yetkilileri ve iktidar olan kurumlar tarafından dikkate alınmadı.
Yargıç demek, masum insan demek değildir. Belki adaleti temsil noktasında saygın insan demektir. Adaleti gerçekleştirdiği ölçüde saygınlığı da artar yargıçların... Adaletten ayrılırsa da azalır.
Fakat bir yargıç yahut yargıçların oluşturduğu bir kurumun, önemli siyasi davalarda nasıl bir karar vereceğini, milletin kahir çoğunluğu önceden biliyor yahut tahmin ediyor da tahminleri % 99 doğru çıkıyorsa, böyle bir kurumun yargıçlığını yapan kimseler milletten saygı bekleme hakkına sahip olabilir mi?
İşte bazı siyasetçiler de bu yargıçların verecekleri kararlara dayanarak siyaset üretiyorlar, muhalefetlerini bu tahmin edilip doğru çıkan kararlara dayandırıyorlarsa milletten itibar görmezler, göremezler.
Her davada olduğu gibi, siyasi davalarda da yargıçlar hataya düşebilirler. Bu hata onların beşer olmalarından kaynaklanır. Onlar hâşâ ilah değil, insandır. İnsanlar yanılınca “Beşerdir, şaşar” deriz ve bunu tabii karşılarız. Ancak şaşan beşerin yaptığı bu yanlışı düzeltmesi ve yüce milletten özür dilemesi gerekir.
Yargıçlar, ne olursa olsun, milletten üstün kişiler değillerdir. Milletten üstün kişiler sadece krallar yahut sultanlardır. Ancak onlar kendilerini milletten daha üstün bir konumda görürler ve halka öyle muamelede bulunurlar.
Bizim ülkemizde resmen saltanat sayfası kapanmıştır. Fakat uygulamada böyle olduğunu söylememiz asla mümkün değildir. Eskiden bir tane sultan vardı, şimdi sayıları çoğaldı, belki on tane, belki bin tane... Hem de sultanlardan daha katı ve milleti ile çelişen sultanlar bunlar...
Bizim yargıçlarımız sultanların atadığı yargıçlar değildir. Cumhuriyet hükümetlerinin millet adına atadıkları kimselerdir. Bunlar kendilerini atayan mekanizmalara karşı değil, belki millete karşı sorumlu hissetmek zorundadırlar.
Cumhuriyet çocuğuyum, cumhuriyetçiyim, demek kolaydır, fakat cumhura uymak ve cumhuru üstün kılmak zordur.
Gerçekten dediği ile amel etmek her zaman zordur. Dini konularda da söylediği ile amel etmek en zor iştir. Hoca vaaz verir, vaaz vermek kolaydır. Fakat dediğinin gereğini şahsen uygulamaya geçirmek zordur.
Bizdeki sözde bazı cumhuriyetçiler, iktidar ve hâkimiyet kendi ellerinde olduğu takdirde cumhuriyetçidirler. Hâkimiyet ellerinden çıkınca yahut çıkması ihtimali ortaya çıkınca, sadece bazı tabulara sığınırlar, yorumlara sığınırlar ve iktidarı ellerinden hiçbir şekilde bırakmak istemezler.
“Biz hükmediyorsak devlet, millet, rejim sağlam yoldadır, başkaları hükmediyorsa tehlikededir.” Diye düşünüyorlar. Ama o başkaları milletin ta kendisidir. Milleti küçümsemek ne kadar ayıp bir iştir, ne kadar yanlış bir davranıştır. Millet olmasa bunlar var olabilir mi idi?
Devlet olgusu önemlidir. Fakat devleti yönetmek de bu kadar önemlidir. Ancak devleti kimlerin yöneteceği bir o kadar önemlidir.
Bizde devleti şu anda yargıçlar yönetiyor. Kuvvetler ayrılığı söz konusu değildir. Belki kuvvetler birliği söz konusudur.
Tek bir kuvvet hükmediyor, o da yargıçlar kuvvetidir; yargıçların hükmettiği kurumların kuvvetidir. Millet ve milletin görev verdiği hükümet, milletin meclisinin ve millet iradesinin bu yargıçlar hâkimiyeti yanında çok da fazla bir değeri yoktur.
Hükümetler sadece bu yargıçların göz yumdukları işlere bakabiliyorlar, onların izin verdikleri konularda kanunlar ve anayasa değişiklikleri yapabiliyor.
Bir yargıçlar kurumu düşünün ki, milletin seçtiği meclisin üyelerinin, dilerlerse bir kısmının, dilerlerse tamamının milletvekilliğini, siyasi mensubiyetini lağvederek veya partisini kapatarak siyasete dilediği gibi şekil verebiliyor, ülkeyi istedikleri noktaya getirebiliyorlar. Bir meclisin çıkardığı kanunları iptal edip çöp sepetine atabiliyorlar.
Böyle bir yönetim biçimi, gerçek anlamda cumhuriyet olabilir mi? Bunun şekli olsa olsa takviyeli mutlakıyet olur, adı da yargıçlar devleti... Yargı devleti değil...
Bugün tartışılan anayasa değişikliğinde koparılan kıyametin mahiyeti işte budur. Yargıçlar devleti, hâkimiyeti millete bırakmak istemiyor. Kralların bile bugün bu kadar gücü yoktur. Bu gücü kaybetmek istememeleri de gayet tabiidir.
Kim olsa bu kadar tatlı bir iktidarı, bu kadar mutlak bir hâkimiyeti başkalarına bırakmak istemez. Bırakmak istemez diye millet ve milletin temsilcilerinin buna seyirci kalması da düşünülemez.
Esasen diğer siyasi çalışmalar teferruat olup temel mücadele bu mücadeledir. Hâkimiyet milletindir, mutlaka millete iade edilmelidir.
Siyaset alanındaki mücadele, hâkimiyetin esas sahibine iadesi mücadelesidir. Sivil siyasetten beklenen şey bu mücadeleyi gerçekleştirmek ve milletin önündeki engelleri mutlaka kaldırmaktır. Bu mücadele mübarek olsun. Allah başarılar versin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yunus Vehbi Yavuz Arşivi