Yunus Vehbi Yavuz

Yunus Vehbi Yavuz

Deprem bir musibet midir?

Deprem bir musibet midir?

Van’da meydana gelen her iki depremde vefat edenler, yaralananlar; evlerini ve her şeylerini kaybedenler millet olarak hepimizi derinden üzmüştür. İlim-irfan yatağı olan Van’ın İslam kültüründeki yeri büyüktür. İlim silsilesinin büyüklerinden Muhammed-i Vani, Abdülhakim Arvasî, Bediuzzaman Said Nursi ve benzeri birçok âlim bu beldeden çıkmıştır. Depremde vefat edenlere yüce Allah’tan rahmet, geride kalanlara sabır diliyorum. Depremin felakete dönüşmesini Allahım bir daha göstermesin.

Deprem, yerin tabii bir hareketi olmakla birlikte acaba ilahî bir musibet midir? Bu konuda farklı yorumlar vardır. Deprem, diğer tabiî olaylar gibi bir olaydır; yerin derinliklerinde biriken gazın dışarıya çıkması sonucu rahatlaması olayıdır. Eğer deprem olmasa, belki de dünya patlayarak kıyamet kopardı. Yeryüzünde, insan türünden hiçbir varlık olmasa bile, devam eden ve edecek olan bir olaydır deprem... Depremin bir nimet olduğunu da söylemek mümkündür. Zira o fıtrî bir olaydır. Fıtrî olayları musibet olarak değerlendirmek, ilahî açıdan bakılınca isabetli olmasa gerektir. Nitekim hayvanlar için depremin musibet tarafı yoktur.

Depremi musibete dönüştüren, insanların kendi fiilleridir. Gerekli tedbirleri almayanlar için bu olay musibete dönüşmektedir. Dünyada yaşayabilmek ve sağlıklı bir hayat sürdürebilmek için nasıl soğuğa, sıcağa, yağmura, rüzgâra karşı korunmak ve etkili tedbirler almak lazımsa, depreme karşı da aynı şekilde tedbir alıp onun vereceği zarardan korunmak lazımdır. Soğuk, sıcak, rüzgâr ve yağmurlar günlük hayatta sık tekrarlandığı için, insanlar bu ilahi olaylara karşı önlemlerini acilen almaktadırlar. Nitekim bu açıdan gelen zararlar azdır. Son zamanlarda yağan yağmurlardan oluşan sellerin getirdiği felaketler de yağmura karşı tedbir almamaktan, suların mecrası üzerinde mesken kurmaktan kaynaklanmaktadır.

Felaketlerin hepsi insanın kendi işidir. İklim değişimi, aşırı sıcak veya yağışların çoğalması ve ekolojik dengenin bozulması felaket getirmektedir. O halde kusur insandadır. İnsan eğer fıtratı bozar ve onunla paralel yaşamazsa, nimet olan yer hareketi nikmete/azaba dönüşebiliyor. İnsanların huzurlu ve mutlu yaşayabilmeleri için, fıtratla uyum içinde yaşamaları gerekir. Bunu yapmak zaruridir. Yüce Allah, Kur’an’da kulları uyarıyor, bir âyette şöyle buyuruyor: “Allah’ın fıtratını koruyun. Allah’ın yarattığını değiştirmek yoktur.” (Rûm, 30/30). Fıtratı değiştirmek yahut fıtrata uygun davranmamak sonuçta felaket getirir.

Deprem fıtrî bir olaydır. Onu kimsenin değiştirmeye gücü yetmez. Depremle beraber yaşamayı öğrenmek gerekir. Bunun yolu da depremin yıkamayacağı evsafta binalar inşa etmekten geçer.

Depremle uyum halinde yaşamanın yolu, depremden zarar görmeyecek kuvvette meskenler inşa etmek, milli meskenlerinde olduğu gibi, sabit dolaplar, sabit yüklükler, çekmeceler ve raflar taşıyan evler inşa etmek; bir hareket olması durumunda insana zarar vermeyecek eşya ile tefriş etmek gerekir. Ülkemizde işte bu yapılmamıştır. Yapılmadığı için de apartmanlar peynir gibi dağılmış, Avrupalı ev eşyası da insanlar üzerine devrilerek ölümlere ve sakatlanmalara sebep olmuştur. Demek ki depremi felakete dönüştüren, insanların bilgisizliği, beyinsizliği; menfaatlerini, eşref-i mahlûkat olan insandan daha çok sevmeleri; maddeyi manaya tercih etmeleridir. İmandan sonra amel-i salih emri, Kur’an’da birçok kere zikredildiği halde, ne yazık ki buna aldırış eden olmamış, bu ilahî kavramın derininde saklı mesajlara kulak asılmamış, belki kalplere nüfuz etmeyen, kafalara yerleşmeyen dua ve zikirlerle yetinilmiştir.

Ülkemizde yaşayan nüfusun % 99’u Müslüman olmakla beraber, ne yazık ki İslam dininin titizlikle koruma altına aldığı insan hayatına yönelik öğretileri kulak ardı edilmiş, kolay olan yol izlenmiştir. Kur’an’ın tavsiye ettiği amel-i salih, işi sağlam, yararlı ve güzel yapmak demektir. Yüce Allah, imandan sonra müminlerin bunu yapmalarını istemektedir.

Fakat amel-i salih/güzel yararlı iş yapmak zordur. Hem emek hem zaman ister, büyük bir çaba ister, vicdan ister. İslamî hayatın en kolay tarafı sözlü ve bedeni ibadetlerdir. İnsanlar bunları yapmakla iyi bir Müslüman mertebesine eriştiklerini kabul edince, zor olan amel-i salihi ertelemişlerdir. Bunda önder olan âlimlerin, Kur’anî bütünlüğe paralel bilgi vermekten uzak olmaları; dolayısıyla uyarı görevini gereği gibi yapmamalarının etkisi büyüktür.

Bugün, Kur’an’ın evrensel mesajlarını tam algılayıp halka anlatmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Ne yazık ki, kültürümüzde amel-i salih kavramı dünya işleri dışında kalan ahiret işleri olarak yorumlanmış ve yorumlanmakta; irşat konuları sadece ibadet, dua, zikir ve tespihe inhisar etmiştir.

Piyasada amel-i salih ile ilgili olarak yayınlanmış kitaplara çok az rastlanmaktadır. Oysa bu konu üzerinde düşünüp fikir üretilse ve konu halka yeterince anlatılmış olsa, belki de sağlam, güzel, israfsız ve kullanışlı inşaatları her yerde görmek mümkün olurdu; depremi felaket olarak değil, fıtrata uygun tabii bir olay olarak karşılamamız mümkün hale gelirdi. Depremin felaket ve musibet oluşunun, Kur’an’ın mesajlarını gereği gibi algılamamak ve uygulamamaktan kaynaklandığını bilmemiz gerekir.

Deprem ilahî bir olay olup kanaatimizce bir felaket ya da musibet değildir. Onu musibet haline getirenler, aklını kullanmayanlardır. Yüce Allah Kur’an’da bizleri şöyle uyarmaktadır: “Aklını çalıştırmayanlara Allah musibet verir.” (Yunus, 10/100). O halde aklımızı başımıza almalıyız.

Hükümetimizin, memnuniyet verici bir şekilde, depremde yıkılma ihtimali kuvvetli olan evlerin yıkılıp yeniden depreme dayanıklı hale getirilmesi konusunda attığı cesur adımı takdir ediyor, başarılı olması için dua ediyoruz. Hükümetler, geleceği belli olan felaketleri uzaktan seyredemezler. Tedbir alarak insanların hayatlarını, yapabildikleri ölçüde kurtarmaktan sorumludurlar. Bu sorumluluğun, inşallah ilerideki depremleri musibet olmaktan kurtaracağına kesin gözü ile bakıyor, bu gayrete dualarımızla, düşünce ve eylemlerimizle ortak olmanın bir vatandaşlık görevi olduğuna inanıyoruz. Yüce Allah bu milleti musibetlerden ve her türlü felaketlerden muhafaza buyursun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yunus Vehbi Yavuz Arşivi