Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Ulusalcı, küreselci ve darulislamcı

Ulusalcı, küreselci ve darulislamcı

Bir Arap deyiminde 'duymak, görmek gibi değildir' denilir. Zira birisi ilme'l yakin diğeri de ayne'l yakin makamını ve boyutlarını temsil etmektedir. Bununla birlikte Mustafa Akyol'un Mardin fetvasıyla ilgili yazılarında iddia ettiği gibi, doğruyu görmek için-en azından ilme'l yakin boyutta- Mardin'e gitmeye lüzum yoktur. Bizim gibi yazarların afaki bağlamda ahkam kestiklerini ileri sürüyor. Gidilse ve mesele yerinde tetkik ve takip edilse elbette daha iyi olur. Bununla birlikte, İstanbul'dan Mardin'i görmemek için kör olmak gerekir. Dolayısıyla işin doğrusunu öğrenmek için Mardin'e kadar zahmet çekmeye lüzum yoktur. Aksi takdirde, yerinde olmadan bir şey yazılayamayacaksa o zaman bütün kalemlerin susması gerekir. O zaman da kalem kesata uğrar ve yazarlık mesleğinin de sonu gelir. Mustafa Akyol, meselenin fetvanın kaldırılması olmadığını ve zaten katılımcılardan birçoğunun İbni Teymiyye'yi övdüklerini ve bazılarının da yeni bir Salahaddin Eyyübi'nin zuhurunu ve çıkışını dört gözle beklediklerini hatırlatmıştır. Elbette bunlar doğru. Lakin İbni Teymiyye'nin fetvasının kaldırılması meselesini ortaya atanlar münekkitlerin olmayıp bilakis Mardin buluşmasını duyuran haber kaynakları olmuştur. Dolayısıyla maksat budur ve buluşmada veya toplantıda maksadı aşan boyutların olması da hem tabiidir hem de ayrı bir husustur. Bu da tertipçilerin su-i talihidir. Birincisi, bir fetvanın başkaları tarafından ortadan kaldırılması diye bir şey yoktur. Farklı müftüler delil ve karinelere bakarak farklı fetva verebilirler. Lakin başkalarının fetvasını iptal edemezler. İbni Teymiyye'nin övülmesi meselesine gelince: Mesele onu övmek veya yermek değil onu yeniden okuyarak ve yorumlayarak başkalaştırmaktır.

Bazıları, 'mesele fetvanın kendisi değil, konjonktürel akisleri ve suistimalidir' dese de netice itibarıyla İbni Teymiyye'nin fetvası tartışılmıştır. Tartışılmasına ve tahlililine diyeceğimiz bir şey olmamakla birlikte maksat iki benzer konjonktür arasındaki bağlantıyı ve ilintiyi kesmek ve reddetmektir. İbni Teymiyye'nin benzeri haller için referansını iptaldir. Keşke, onu yanlış yorumlayanların yanlışını ortaya sermek ve düzeltmek olsa idi. Benzer konjonktürlerde İbni Teymiyye'nin görüşlerini gevşetmek ve esnetmektir. İbni Teymiyye'nin yeniden okunmasından maksat kuşkusuz darulislamcı çizgiyi küreselci çizgi içinde eritmek ve kaynaştırmaktır. İbni Teymiyye'nin maksadı, Mardin'e tanım ve teşhis koymaktan ziyade onu yeniden darulislam'ın kanatları altına almak ve önündeki engelleri bertaraf etmektir. Mardin'i eski Mardin yapmak ve tekrar darulislam haziresine katmak ve geçici statüyü yeniden kalıcı eski statüye döndürmektir. No man's land/ tarafsız ülke statüsünü ya da tanımsız evi eski niteliğine büründürmektir. Bugünkü anlayış ise İbni Teymiyye'yi manipüle ederek geçici statüyü dokunulmaz kılmak ve kalıcı hale getirmektir. Körfez'den katılan küreselci zihniyet, darulislam çizgilerini ve sınırlarını küresel çizgi ve sınırlar içinde eritmek istiyor. Mardin buluşmasının asıl ekseni cihat tekfir ve darulislam ve daru'l harp meselesinin tartışılması bunlara dair yeni anlayışlar geliştirilmesidir. Bu anlamda, geleneksel İslam hukukundaki ülke tanımını ifade eden 'dareyn/iki ev, iki ülke' anlayışına çizgi çekmektir. Dine dayalı geleneksel dar/İslamevi anlayışını ve sınırlarını kaldırmak; teoriyi yaşanılana veya pratiğe uydurmak veya kurban etmektir. Katılımcılardan Arif Ali Nahid geçmişte kalan İslam imparatorluklarının dar kavramının ve anlayışının günümüzdeki küreselci anlayış nezdinde yer bulamayacağını ve gerileyeceğini ifade etmiştir. Dolayısıyla dar ayrımını İslam'a değil geleneksel İslam imparatorluklarının anlayışına bağlamaktadır. Ona göre, İbni Teymiyye'nin anlayışı da şüphesiz bu bağlamdadır ve küresel zamanlar ve mekanlar bu anlayışı geçersiz kılmaktadır. Günümüzde sınırların giderek anlam kaybına uğradığını ifade etmektedir. Doğru, gerçekten de günümüzde erkekler ve kadınlar arasında da sınırlar kalkmaktadır, biz buna da razı olacak mıyız?

Mardin tartışmalarının ekseninde sınırların esnekliği ve anlamını kaybetmesi meselesi vardır. Bugün birçok düşünür darulislam/İslamevi ile darulharp arasındaki eski sınırların inceldiğini ve tanınmaz hale geldiğini savunuyor. Bu yorum fiili olarak büyük ölçüde doğrudur. İşte şimdi teoriyi de fiili duruma uydurmak istiyorlar. Mardin bunun sınanması ve denenmesi olmuştur. Evet, darulislam batılılaşarak büyük ölçüde kendi vasıflarını ve karakterini kaybediyor. Peki, bu kabullenilmeli ve içselleştirilmeli midir? Ve bu yeni gerçeğe hep birlikte teslim mi olmalıyız? Yoksa İbni Teymiyye gibi direnmeli miyiz? Halbuki, küreselciler yeni Mardin yorumuyla İbni Teymiyye'yi yeniden üretiyorlar ve kendilerine uyduruyorlar. Bunu başardıkları oranda Filistin, Aganistan ve Irak'ta onlara göre sorun kalmayacaktır. Oralarda Mardin referansına atıf yapılamayacaktır. Bununla birlikte, İbni Teymiyye'yi referans alanlar maksadı aşmıyorlar mı? Olabilir. Lakin yanlışlar, bir hükmün doğruluğunu ortadan kaldırmaz. Eski yazılarından birisinde Mustafa Akyol anti kapitalist dindarlara komünist meşrep muhafazakarlar olarak hitap etmişti. Şimdi de klasik dar/ev yorumunda ısrar edenleri ve küreselci eğilimlere kulaç açmayanları ulusalcı İslamcılar olarak yaftalıyor. Elbette yaftalamalarla gerçek değişmez. Anti kapitalist olmak komünist olmak anlamına da gelmez. Yine küreselci olmamak ve darulislam tanımında sebat ve ısrar ulusalcılık anlamında değildir. Darulislam'ın sınırlarını ve tanımını kaldırarak onun küreselleştirilmesine ve karakterine kaybetmesine karşı çıkmak birisini ulusalcı İslamcı yapmaz. Bu noktada ulusalcı, küreselci ve darulislamcı sınırların taayyününde ve belirlenmesinde kafa karışıklığı var. Ulusalcılık vatanperverlik ise hepimiz ulusalcıyız. Onu bir ideolojiye hapsetmek ise şüphesiz dışındayız. İslamcıların sınırların aşındığı dünyada küreselleşmeye bakışları ne olmalıdır? Küreselleşmeye kendi değerlerimizi katarsak yani taarruzi bir pozisyondaysak yani bu anlamda darulislam karakteriyle çatışmazsa bir mani hal yoktur. Tedafüi bir pozisyonda isek karşı pozisyona intikal edinceye kadar darulislam sınırlarını savunmak kaçınılmaz bir görevdir. Değerlerimiz geçişken olduğu müddetçe küreselleşmekte bir beis yoktur ve bu bağlamda Müslümanların konumu Mesih'in ve ardından günümüzde Hasan el Benna'nın dediği gibi milletlere ve dünyaya üstadiyet makamıdır ve bu makama yükselmektir. Niye olmasın? Buna en layık ve uygun değerler de İslami değerlerdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi