Hüseyin Koç

Hüseyin Koç

SAĞLIKLI YAŞLANMA (ANTİAGEN)

SAĞLIKLI YAŞLANMA (ANTİAGEN)

Canlılar; doğarlar, büyürler, gelişirler, yaşlanırlar ve ölürler. Bu safahat, canlıların müşterek halleridir. Aynı zamanda, doğumdan ölüme kadar geçen süreyi sağlıklı ve dinç geçirme de müşterek arzularıdır. Ancak, bireyin doğumdan ölüme kadar geçen yaşam süresini sağlıklı geçirmesi; ya genetik desteklerin ya da bireysel olarak alınan tedbirler veya tercihlerin etkisi altında gerçekleşir. Tedbir ya da tercihler; hayatı algılama, hayattan zevk alma tarzı, mevcut hali beğenme-yerme, gelecekten beklenti, beslenme-sağlık yaşama kültürü, eylemlerimizin fayda-zarar ilişkisini kurabilmek, farkındalık, bilinen doğruların uygulamaya konulmasında gösterilecek irade vs olmak üzere çok yönlü bir olgudur. Yaşlanma kaçınılmazdır fakat bu süreyi sağlıklı geçirmek elimizdedir.
Aslında her sağlık sorunu her zaman ya da her bireyde bilinçsizlikten kaynaklanmamaktadır. Bazı bireyler bazı alışkanlıklarda bildiği doğruyu yaşama veya zararlıdan kaçınma becerisini göstermede zorlanmaktadır. Bazan da sonucuna katlanmayı kabullenmektedir. Bilerek irade gösterememek veya sonucuna razı olmak, bilinçli yaşama gayretinde olanlar için pek de anlaşılır bir tavır değildir. Sigara kaynaklı solunum yolları hastalığı nedeniyle gırtlağını yırtınırcasına öksüren veya sigara kaynaklı kanserden dolayı bacağı kesilmiş ya da alkol kaynaklı siroz olmuş bir kişinin bilerek kendi kendini yok ettiğini gördüğü ve bildiği halde ne elindeki sigarayı ne de alkolü hâlâ bırakamamasının bir izahı olamaz.
O halde, günümüz insanı her zaman bilgisizlik nedeniyle sağlık sorunu yaşamamaktadır. Kazanılmış bulunan bazı yanlış alışkanlıklar da sağlık sorununun sebebi olabilmektedir. Her birimiz, kendi yaşam tarzımızın ve alışkanlıklarımızın zararlı olup olmadını bildiğine göre, kalan ömrümüzü sağlıklı geçirip geçirmemeye karar vermekteyiz. Biraz irkilir de bu zararlı alışkanlıklardan kurtulabilinirse, hiç olmazsa bugünden itibaren sağlıklı yaşamaya adım atmış olunur. Zira, kötü alışkanlığın bırakıldığı andan itibaren iyileşme sürecinin başladığı unutulmamalıdır. Başka bir ifade ile, hayatımızın kalan kısmını bildiğimiz doğruları yaşayarak geçirmeyi planlayabilirsek, yaşlanma sürecimizi sağlıklı olarak sürdürebiliriz. Dolayısıyla, sağlıklı yaşlanmak kendi elimizdedir.
Her orta yaş ve üstündeki kişiyi ürküten durum, zihinsel etkinliğin zayıflaması ya da kaybolmasıdır (Alzheimer hastalığıdır). Bu nedenle, sağlıklı yaşlanmanın diğer kurallarını ileriki yazılarımıza bırakarark bu yazımızı, beyine zarar veren hastalıkları çok kısa özetlerle gözden geçirmeye ayırdık.
Beyine zarar veren alışkanlıklar:
a. Sigara içmek. Sigaranın hammaddesi tütündür. Tütün bitkisinin nikotini, tıpta anestezik, eczacılıkta ağrı kesici olarak kullanılmaktadır. Sigara yakıldığı zaman, yüksek oranda oksijen tutan ya da oksijeni bloke eden karbonmonoksit (CO) gazı çıkar. Karbonmonoksit gazı, solunumla birlikte akciğere alınır ve burada alyuvarları bloke eder. Bu nedenle, oksijen taşıyıcısı olan alyuvarlar-kan, yeteri miktarda oksijen taşıyamaz. Yeterli oksijeni alamayan vücut, yeterli beslenemez, yeterli enerji üretemez ve beyinin büzülmesine sebep olarak Alzheimer hastalığını davet eder. Sigaranın diğer zararlarını, ayrı bir makale olarak tartışırız.
b. Kahvaltı yapmamak. Gece boyunca besin almadığından kişinin kan şekeri sabah kalktığı zaman en düşük düzeydedir. Kahvaltı yapmadan, öğle yemeğine kadar beklenmesi halinde, aktiviteler için gerekli olan enerji temin edilmemiş olur. Bu durum, beyinin beslenememesine ve sonunda beyinin dejenerasyonuna-bozulmasına sebep olur.
c. Fazla miktarda şeker tüketmek. Şekerin günlük ihtiyaçtan fazla tüketimi, beslenme ile alınan protein ve diğer besin maddelerinin emilmesini engeller. Sebep olduğu dengesiz beslenme sonucu beynin gelişmesi de engellenir.
d. Aşırı ısınma. Vücudun aşırı ısınması, beyin arterlerinin sertleşmesine sebep olarak zihinsel gücün zayıflamasına yol açabilir.
e. Uyku yetersizliği. Beynimizin dinlenmesini uyku sağlamaktadır. Bu nedenle, uykusuzluk dönemlerinde beyin hücrelerinin beslenmesi sağlanamayacağından, beyin hücrelerinin ölümleri hızlanır.
f. Hava kirliliği. Vücudumuzun en çok oksijen tüketen organı beyindir. Solunan havanın kirli olması halinde, solunumla alınan ve beyne giden oksijen miktarı azalır, beyin etkinliğini düşürür.
g. Başı kapatarak uyumak. Uyurken baş örtülürse, başın da içinde bulunduğu kapalı ortamın oksijen miktarı azalır ve karbondioksit miktarı artar. Yüksek oranlı karbondioksitli ortamın uzun süre soluması, beyne hasar verir.
h. Hastalıklı dönemlerde yoğun halde zihinsel çalışmak. Vücudun hasta olduğu dönemler, besin alımının sınırlandığı, vücudun zayıf düştüğü, beynin yeterli beslenemediği, çalışılması halinde zihinsel aktivitenin zihni aşırı derecede yorduğu dönemlerdir. Bu dönemlerde, beynin aşırı derecede çalıştırılması beyine hasar verir.
ı. Az konuşmak. Zihinsel etkinliğin önemli argümanlarından biri de konuşmaktır. Dolayısıyla, konuşmak ve kitap okumak, yabancı dil öğrenmek zihinsel etkinliği teşvik eder, beyni geliştirir ve zinde tutar.
j. Beynin uyarılmaması. Beyni aktif olarak uyaran hususlar düşünme, yorum yapma, karar verme, fikir üretme, kitap okuma, kelime ezberleme, bulmaca çözme, pazıl tamamlama gibi etkinliklerdir. Buna aynı zamanda beyin jimnastiği, beyin fırtınası da denebilir. Bu tür etkinliklerin artması, beyin uyarısı için gereklidir. Ya da bu tür uğraşılar beyin için birer egzersizdir.
Son nefese kadar, açık bilinçli bir yaşam dileğiyle…


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Koç Arşivi