Seyit Mehmet Şen

Seyit Mehmet Şen

ADAM Azerbaycan’da

ADAM Azerbaycan’da

“Birdir bizim her halımız
Sevincimiz melalımız
Bayraklarda hilalımız
Azerbaycan Türkiye”
Bahtiyar Vahapzade
Türkçe’leri Anadolu insanının Türkçe’sine en yakın millet Azerbaycan; yani ateş diyarının insanları. Sözlük manası bu: Azerbaycan yani ateş ülkesi. Bunun için olmalı ki Zerdüşt’ün ateşi, yeraltından sızan bir doğalgaz olarak ilk kez burada yanmış ve buna bir kutsallık atfeden o günün insanları ateşe tapmaya başlamışlar. Bu tapınmanın gereği olarak, ibadet ediyoruz zannıyla kendilerine nice işkenceler yapmışlar. Bunu, Azeri kardeşlerimizin diliyle, özlerimizin gözleriyle Bakü’deki Ateşgah’ta gördük.
Ateşgah, sanırım Bakü’nün ve belki de Azerbaycan’ın en tarihi yeri. Azeri kardeşlerimiz, Ateşgah’ı olduğu gibi muhafaza etmeye çalışmışlar ve bu arada ateşe tapanları giyimleri-kuşamları, sakalları-bıyıklarıyla olabildiğince canlandırmaya gayret etmişler. İnsan Ateşgah çevresinde oda oda dolaşıp da ateşe tapan insanların ibadet adına kendilerine yaptıkları işkenceleri görünce, günümüz insanlarının sapıklığını daha iyi anlıyor.
Gerçekten de, insanlar Allah’ın ipini bırakınca öylesine çürük iplere tutunuyorlar ki, tutundukları o çürük iplerin insanları bir yerlere götürmesi, daha doğrusu onları sıratı müstakim üzere bir yol üzerinde tutması mümkün değil.
Bakü’ye gidenler Ateşgah’ı mutlaka görmeli ve sapıklığın sınır tanımayan bir inanç türü olduğunu aynel yakın anlamalı...

Ankara’da faaliyette bulunan ve çok seçkin bir grup ilim adamını çatısı altında barındıran ADAM (Ankara Düşünce ve Araştırma Merkezi) ile Özel Azerbaycan Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenlediği, ev sahipliğini Özel Azerbaycan Üniversitesi’nin yaptığı, Türkiye’den giden bilim adamlarının masraflarını TİKA’nın finanse ettiği uluslararası bir konferans nedeniyle 19-22 Mayıs 2010 tarihlerinde Bakü’deydik.
Konferansa Azerbaycan Üniversitesi Rektörü Akif Musayev ile o üniversiteden bazı bilim adamları yanında Türkiye’nin değişik üniversitelerinden 18 bilim adamı katıldı. İki gün süreyle (20-21 Mayıs) devam eden konferansta, açılış ve kapanış oturumları hariç, dört oturumda 19 bildiri sunuldu.
Zengin enerji kaynaklarının Merkezî Asya ve Kafkas ülkelerine etkisi, enerji sektörü çerçevesinde Türkiye Azebaycan ilişkileri, Azerbaycan ekonomisinin küresel ekonomiye entegrasyonu, küresel ekonomi çerçevesinde Türkiye Azerbaycan ilişkileri, Nabucco ve Azerbaycan’ın geleceği, bölgesel hızlı entegrasyon modeli, Türk ülkelerinde ekonomik regülasyonun harmonize edilmesi, Türk ülkelerinde insan sermayesi, sivilleşme perspektifinden Türkiye ve Azerbaycan, yeni Türk dış politikasının Kafkasya’ya ve Merkezî Asya’ya etkisi, dünyevileşme, ticaret ve enerji yoluyla Kafkaslar’da işbirliğinin geliştirilmesi sunulan tebliğlerden bazılarıydı.
Açılış oturumunda Özel Azerbaycan Üniversitesi Rektörü Akif Musayev Azerbaycan’ın hızla geliştiğini kaydederken, ADAM Başkanı Prof.Dr. Mehmet Bulut Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin öneminden bahsetti.
Kapanış oturumu ise tam anlamıyla bir beyin fırtınası şeklinde geçti. Öyle ki bu oturumda konferansa katılan bütün bilim adamları Türkiye Azerbaycan arasındaki ilişkilerin daha ileri seviyelere nasıl çıkarılabileceği konusunda düşüncelerini dile getirdiler.
Bu iki kardeş ülke (çokça kullanılan bir ifadeyle tek millet iki devlet) arasındaki ilişkilerin daha da geliştirilmesi için mutlak gerekli olan ilk şart, iki ülke arasındaki vizenin kaldırılmasıydı.
Gerçekten de vize dostluğa ket vuran, ilişkileri zorlaştıran ve kısıtlayan bir uygulamanın adıydı. Nitekim, içimizde yeşil pasaportu olan bilim adamları Azerbaycan’a vizesiz giriş yaparlarken, yeşil pasaporta sahip olmayanlar 10 $ karşılığında vize alıp Azerbaycan’a öyle girdiler. Bir kardeş ülkeye bu şekilde giriş elbet o bilim adamlarının burulmalarına ve gönüllerinin belli bir ölçüde de olsa, kırılmasına neden olmuştu.
Bu arada belirtmek durumundayım ki, Azerbaycan vatandaşlarına Türkiye’ye girişte vize uygulanmıyor. İnşallah en kısa zamanda, pasaportlarının renkleri ne olursa olsun, Türkiye’nin bütün vatandaşları için de Azerbaycan’a girişte vize işlemi uygulanmaz.
İki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için vizenin kaldırılması gerek şart olsa da elbet yeter şart değil. Vizenin kaldırılmasının ardından, mal ve hizmet olarak, serbest dolaşımın mutlaka sağlanması gerekir.
Ülkemiz için böyle bir konu elbet problem olarak karşımızda durmuyor. Fakat Azerbaycan’da bir insanın dolaşması demek, canının burnundan gelmesi, kesesinin dibinin delinmesine razı olması anlamına geliyor.
Nitekim konferansa Kars Kafkas Üniversitesi’nden katılan bilim adamları, yakın olduğu için seyahati özel arabalarıyla yapmak isterler. Önce Gürcistan’a geçerler ve bir gece orada kalırlar. Oradaki seyahatleri sırasında can sıkıcı hiç bir problemle karşılaşmazlar. Fakat Azerbaycan sınırından itibaren problem başlar ve ilk günün sonunda Bakü’ye ancak gelebilirler ve elbet sunmaları gereken tebliğleri sunamazlar.
Anlaşılacağı gibi, kağıt üzerinde Azerbaycan içinde dolaşım serbest olsa da, pratikte karşılaşılan problemler çözülmedikçe, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesi istenilen hıza ulaşamaz.
Ülkeler arasındaki ilişkilerin gelişmesi için bir başka gerekli şart ise ülke içi asayişin tam, ulaşımın kolay olması... Türkiye’den giden bilim adamları olarak Gence’ye gitmeyi arzuladık. Fakat petrol diyarında Bakü-Gence yolunun bozuk olduğunu, bu nedenle üç saatte ancak gidebileceğimizi söylediler. Biz de bu yolu gitmeyi hem göze alamadık, hem de harcayacak o kadar zamanımız yoktu. Bu nedenle Gence’ye gidip büyük şair Nizami’nin başında bir fatiha okuyamadık. Fakat Bakü’de gerek Nizami’nin, gerekse Fuzuli’nin devasa heykellerini temaşa eyledik.

Bakü’deki petrol kuyuları görülmeye değerdi.
Bir de Türkiye Diyanet Vakfı’nın yaptırdığı Osmanlı mimarisi sitilindeki cami ve Nuri Paşa komutasında Azerbaycan’ı kurtarmaya giden askerlerimiz adına yaptırılan şehitlik mutlaka görülmelidir.
Eski Bakü’de Şirvan Şahlar’ın bıraktıkları eserler de görülecek yerler arasında...
Ve Şirvan Şahlar’ın sarayının bahçesinde kimsenin farkında olmadığı bilmem kaç asırlık Antep fıstığı ağacı...
Hazar’ın kıyısında gezinmek ise ayrı bir zevk...
Sahi 4.5 milyon nüfusa sahip olan Bakü’ye günde kaç uçak gelip gidiyor dersiniz?
Öyle sanıyorum ki, 250 bin nüfuslu Van’a gidip gelen uçak sayısı kadar bile değil...
Bu da Azerbaycan ile diğer ülkeler arasındaki ilişkilerin yeterli seviyede olmadığının göstergesi olsa gerek...
Azerbaycanlı kardeşlerimizin bunu düşünmeleri ve mutlaka çözüm bulmaları gerekir...
Bu konuda onlara yardım etmek ise bu ülke insanının boynuna borçtur sanırım...
Bu aziz millet her yere ne kadar da borçlu değil mi?
Büyük millet olmak işte bunu gerektiriyor...
Herkes kendini düşünürken, büyüklerin herkesi düşünmesi...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Seyit Mehmet Şen Arşivi