Seyit Mehmet Şen

Seyit Mehmet Şen

Şarkîkarahisar neresi?

Şarkîkarahisar neresi?

Bu isim de nereden çıktı mı diyorsunuz?
Çoğumuzun bilmediği gibi bu ismi ben de bilmiyordum.
Hem de 1977-1980 yılları arasında defalarca gittiğim, ekmeğini yeyip, suyunu içtiğim, kırlarında ovalarında günlerce dolaştığım halde.
Evet, uzun aradan sonra ikincisi yapılan “Kültür, Sanat ve Ceviz” festivali dolayısiyle, 8-9 Temmuz tarihleri arasında, Fatih Sultan Mehmet Han’ın diliyle söyleyecek olursak, Karahisar-ı Şarki’de idik.
Tarihi kaynaklara göre Karahisar-ı Şarki’nin Türkler nezdindeki ilk adı Keygun’dur. Buraya bu isim, Miladî 6. Yüzyılın sonlarında Anadolu’nun bir kısmına hakim olan Peçenek ve Kuman Türkleri tarafından verilmiş.
1061 yılında Anı’dan Kars’a giren ve 1071 yılında Malazgirt Meydan Muharebesiyle Anadolu’nun tapusunu eline alan Sultan Alpaslan’ın komutasındaki Müslüman Türkler buraya Keygun demeye devam etmişler. Fakat daha sonra, Evliya Çelebi’nin diliyle, direksiz göğe eren muhteşem kalesi nedeniyle Keygun ismi Karahisar’a dönüşmüş.
Ne zaman ki Fatih Sultan Mehmet Han, Akkoyunluların Hükümdarı Uzun Hasan’la 1473 yılında yaptığı Otlukbeli Savaşı’ndan dönerken buraya uğramış ve burada üç gün kalmış; işte o günden itibaren Karahisar’ın ismi, Koca Sultan’ın diliyle, Karahisar-ı Şarki olmuş.
Zamanla sancak merkezi yapılan ve Cumhuriyetle birlikte il olan Karahisar-ı Şarki bu ismi 11 Ekim 1924 yılına kadar korumuş. Bu tarihte Karahisar-ı Şarki’ye gelen Mustafa Kemal Atatürk, buranın ismini fazla miktarda şap üreten bir yer olması nedeniyle, Şabın Karahisar, yani Şebinkarahisar’a çevirmiş.
Ve o günden bugüne Karahisar-ı Şarki, Şebinkarahisar olarak anılmaya başlamış.
Şebinkarahisar 1933 yılına kadar il merkezi olarak işlevini sürdürmüş.
Fakat 1933 yılında, gelirleri giderlerinden az olduğu gerekçesiyle ilçe yapılıp Giresun’a bağlanmış.
Şebinkarahisar her ne kadar ilçe yapılıp Giresun’a bağlanmışsa da; Kelkit vadisindeki bütün yerleşim yerlerinin, hatta biraz içeride kalan ve şimdi Ordu ilimiz sınırlarında gözüken Mesudiye’nin bile kendisine bağlı bulunduğu eski bir sancak merkezi olduğu günleri ve Cumhuriyet’in ilk on yılındaki il oluş dönemini bir türlü unutamamış.
Şimdilerde bağlı bulunduğu Giresun iline uzaklığı 120 km civarında olan, karadut ve ceviz’in merkezi konumundaki Şebinkarahisar zaman zaman il olabilmek için kimi girişimlerde bulunmuşsa da; bunların hiçbirinde başarılı olamamış ve dolayısiyle makus talihini yenememiş.
Bundan yirmi yıl kadar önce, çaptan iyice düşmüş bir siyasetçi, elinde numaratörle seçim meydanlarında dolaşıyor ve aklına estiği şekilde her ilçeye il numarası vererek oy topluyordu. O zamanlar görev yaptığım ilin yakınındaki iki ilçe, Erciş ve Tatvan, il olma sıralamasında 100 ve 101 numaraları almışlardı.
Acaba Şebinkarahisarlılar o çaptan düşmüş siyasetçinin elinden, il olma sıralamasında bir numara alabilmişler miydi, onu da bilmiyorum doğrusu...
Şebinkarahisarlılar’ın il olmaya en yakın oldukları dönem Ecevit’in iktidarda olduğu dönemmiş. Nedenine gelince, Demokratik Solun Karaoğlan’ı, Kıbrıs’ın Fatihi, Kenya’nın, dolayısiyle PKK’nın ve Öcalan’ın korkulu rüyası, ülkemiz ekonomisinde benzin kuyruklarının büyük mucidi Bülent Ecevit Şebinkarahisarlılar’ın eniştesiymiş de ondan.
Evet, demokratik sol yürüyüşde Enişte Ecevit’i hiç yalnız bırakmayan Rahşan hanımın Şebinkarahisar’lı olduğunu biliyor muydunuz?
Fakat Şebinkarahisarlılar’ın makus talihini, bulunduğu makamın gücüne rağmen Enişte Bey de yenememiş. Çünkü, Şebinkarahisarlılar’ın kendilerini il olmaya en yakın gördükleri dönemde, Enişte Bey gücünü iyice kaybetmişmiş.
Tıpkı yoksulun hırsızlığa çıktığında ayın erken doğması gibi bir şey...
Şebinkarahisar’dan Giresun’a ulaşım gerçekten zor. Her ne kadar eskiyle mukayese edildiğinde (benim bildiğim 1977-1980 arası) yollar çok kötü sayılmazsa da, arada Eğribel gibi 2200 metreyi aşan geçitlerin bulunması, ulaşımı oldukça güçleştiriyor.
Şebinkarahisar’ın rakım olarak yukarısında bulunan Alucra ve Çamoluk ilçelerinin il merkezi olan Giresun’a uzaklıkları ise, sıra ile, 148 km ve 187 km. Böyle bir uzaklıkta ve sahilden iç tarafa doğru oldukça zor bir coğrafyada, halkın il ile olan işlerini, ilişkilerini yürütmesi gerçekten büyük güçlük arzediyor.
Bu da Şebinkarahisar’ın il olma haklılığını bir kere daha gün yüzüne çıkarıyor.
Ve Şebinkarahisarlılar’ın il olma konusunda en haklı oldukları taraf ise, Osmanlı döneminde çok uzun süreli sancak merkezi oluşları ve Cumhuriyet’in ilk on yılında il olma statülerini kazanmış bulunmaları...
Şebinkarahisarlılar derler ki:
“1933 yılında bizimle birlikte ilçe yapılan Artvin, Rize, Niğde, Aksaray, Osmaniye ve Mersin zaman içinde tekrar il yapıldığı halde bize bu hak niçin verilmiyor? Bizim suçumuz ne? Neden bizim kazanılmış haklarımız bize iade edilmiyor? Tarihe saygı böyle mi olur...?”
Haklı söze kim ne diyebilir?
Fakat bu dünyada haklı olmak, hakkını mutlaka elde edeceği anlamına gelmiyor ki...
Anladığım kadarıyla, Şebinkarahisarlılar’ın il olma konusunda daha çok uğraşmaları lazım. Bunun için de, öncelikle oylarını nereye vereceklerini iyi bilmeleri gerekiyor. Eğer her kademede kendilerini temsil edecek insanları iyi seçecek olurlarsa, hedeflerine ulaşıp, muratlarına erebilirler.
Elbet bir ilçenin il yapılması, vakti zamanın çaptan düşmüş siyasetçisinin numara vermesi kadar kolay bir şey değil. Çünkü bir ilçenin il yapılmasının, ülke bütçesine oldukça büyük maddi yükü var. Bunun için olmalı ki, çaptan düşmüş o siyasetçi, Anadolu insanının ifadesiyle “allem edip, kallem edip” hem aşerercesine arzuladığı iktidar koltuğuna oturmasına, hem de kimileri tarafından Özal’ın öldürülmesiyle, daha yukarılara tırmanmasına rağmen; her zaman olduğu gibi, yine sözünde durmadı ve il numaraları verdiği ilçeler, aldıkları numaralarla avunmak zorunda kaldılar.
Tıpkı çıkmayan bir düş gibi...
Evet il yapılmanın ülkeye getireceği maddi yük dışında; il olmanın önündeki asıl engel, bunun emsal teşkil etmesi. Yani gerek çaptan düşmüş siyasetçinin, gerekse benzeri siyasetçilerin hesap kitap yapmadan, açıktan veya kapalı kapılar ardında birçok ilçeye il yapma sözü vermeleri...
Ve yüzden fazla ilçenin kimilerinden aldıkları bu söz üzerine il sırasına girmeleri...
Şebinkarahisarlılar bu engelleri aşıp da muratlarına erebilirler mi bilemem.
Fakat bildiğim bir şey varsa, yollarının çok uzun ve oldukça virajlı oluşu...
¥
Sakın ola ki Şebin’in karadutunu, karadut pekmezini, dut pestilini ve bizim orada oluş nedenimiz olan cevizi unuttuğum sanılmasın.
Elbet ceddimin Karahisar-ı Şarkisini bir yazı çerçevesinde bitirecek değilim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Seyit Mehmet Şen Arşivi