Prof. Dr. Şaban Şimşek

Prof. Dr. Şaban Şimşek

Yükseköğretimde reform nasıl yapılır? (2)

Yükseköğretimde reform nasıl yapılır? (2)

Özellikle akademik anlayış, kişisel hak-özgürlükler, üniversite tarihi ve yükseköğretim mevzuatı anlamında yükseköğretim dünyamızın duayeni olarak kabul ettiğim Prof.Dr. Tahir Hatipoğlu, bir gazetedeki makalesinde özetle şunları söylüyor:
“- Yeni zihniyet YÖK’çüler her gün yeni bir görüş ortaya atıyorlar. Çoğu da öylece kalıyor. Bu kez YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan ‘Rektör seçimlerine veda’ diye bir açıklama yaptı.
- Başkan Özcan, ‘Vakıflarda kavga çıkmıyor’ gibi tuhaf bir söz söylemiş… Sözünü ettiği kurumların üniversite olduğunu unutuyor. Bir kere vakıf kurumları üniversite değildir. Bunlar adı üniversite olan yükseköğretim kurumlarıdır… Buralarda rektör ve dekan sekreter konumundadır. Şimdi siz üniversiteyi böyle tanımlarsanız kavga olmaz..
- …Kaldı ki üniversitede tam huzur olmaz, olmamalıdır. Olmaması iyiye işaret değildir. Üniversitede huzur demek sessizlik demektir. Düşünce ve düşünce çatışması yok demektir. Vakıf üniversitelerinde vakıf sahibinin ruhu çerçevesinde düşünüldüğü için kavga yoktur.
- Başkan Özcan her üniversiteye mütevelli atayacak, bu heyet de rektörü belirleyecekmiş!.. Oysa geçmişte çok tartışıldı; ‘Devlet malına mütevelli olmaz, tehlikelidir’ diye. Şu anda üniversiteleri kral yetkisiyle donatılmış rektörler yönetiyor. Şimdi bunlara dokuz mütevelli eklenecek, kayırmacıların sayısı artacak. Bir süre sonra da mütevelliler kendilerini üniversitenin sahibi sanacak.
- Var olan sistemi savunmak yok. Bu kadar kötü bir sistem olamaz. Ancak kötünün karşılığı önerilen sistem bu mu olmalı? Sorun burada.”
Yine bu köşede yazıları yayımlanan değerli hocamız Prof.Dr. Şefik Dursun da Yükseköğretime olan ilgisini devam ettiriyor. Sayın Dursun; “Üniversitelerin rehabilitasyonu ve rehabilitasyonda önemli hususlar” başlıklı makalesinde “Rehabilitasyondan kastımız Türkiye’nin üniversitelere verdiği imkânların ülke yararına en iyi şekilde kullanılmasıdır… Üniversitelerin teknolojiye katkıları yanında sosyal konularda etkinliğine de ülkenin ihtiyacı bulunmaktadır; Anayasa meselesine de sahip çıkılmalıdır… Avrupa Birliği’ne girmek isteyen bir ülkenin ihtiyacı olan Yükseköğretim Kanunu yeniden düzenlenmeliydi…” diyor.
Elbette başkaları da var.
Yani sanal ya da yapay gündemden çıkıp bir temel meselemizin özüne bakabilen insanlarımız yok değil. Ve söylenilenlerden, yazılanlardan, yaşanılanlardan kolayca anlaşılıyor ki eğitim, özellikle de yükseköğretim meselesi çetrefil bir fenomen. Hele hele devlet üniversitelerinin Çemişkezek’e kadar uzandığını, vakıf üniversitelerinin de dershane boyutuna kadar çekildiğini düşünürsek; akademiya penceresinden bakıldığında gidişat tam bir felaket.
Burada yazacaklarımız meselenin zorluğuna uygun olarak yapılan ciddi bir çalışmanın ürünü. Bu yazı serisi, ilk bakışta sadece bir kanun çalışmasıymış gibi görünüyor olsa da özünde yükseköğretime yeni bir bakışı yansıttığı için; “reformların önce kafalarda gerçekleştirilmesi gerektiği” savından da hareketle, “yükseköğretimde reform nasıl yapılır” başlığını aldı. Elbette ki üzerinde daha çok çalışmak ve önereceğimiz sistemin ayrıntılarını ortaya koymak gerekiyor. Ama takdir edilecektir ki yerimiz buna müsait değil ve okuyucunun seri yazıları takip etmesi de zor. Biz yine de, konuyla yakından ilgilenmeyen okuyucularımızdan özür dileyerek meseleye dair fikirlerimizi bir yazı dizisiyle kamuoyuna sunmak istedik.
Daha kolay okunması ve daha iyi anlaşılması için konuyu, üç yıl önce yükseköğretimle ilgili bir platformda konferansını verdiğim şekilde; “satır satır” işlemeyi uygun gördüm. Umarım ilgi çeker ve akademik hayatın “olmazsa olmaz”larından olan bir “tartışma konusu” yaratarak meseleyi tekrar Türkiye’nin gündemine getirir.
Uzun bir yazı dizisi olacağı için öncelikle yazı planını sunmak istiyorum:
I- Eğitim, bilim ve yükseköğretimin geneline bakış,
Yeni bir yükseköğretim kanununun ruhu ne olmalı?
a) İlk söz
b) Eğitimin önemi
c) Sosyo-psikolojik zemin
d) Genel durum
e) Bilimde neden başarılı olamıyoruz?
- Eğitim-öğretim sürecindeki sıkıntılar
- Bilim politikalarının olmayışı
f) Çözüm için ne yapalım?
- Önce; doğru tanı
- İşin gereği ve yolu
- Temel prensipler ve anlayış
II- Yükseköğretimde yeni bir model için somut öneriler
a) Temel yapı
b) Üniversite yönetimi
c) Denetim
İlk Söz
Yazı dizimizin genelinde, yükseköğretimde neler olduğunu ve olması gerektiğini biraz da zülf-ü yâr’e dokunarak anlatmaya çalışacağım ama ne olmaması gerektiği konusundaki görüşümü peşinen söylemek istiyorum:
“YÖK iktidarı değil, rektör diktası değil” ama “hükümran bir mütevelli heyet” ya da “yöneten bir siyaset” de değil…”
Eğitimin önemi
Günümüzde;
- “Genelde eğitimin özelde ise yükseköğretimin ne kadar önemli olduğunu, ülkelerin gelişmişliğinin bilim ve teknolojide kat ettikleri mesafe ile ölçüldüğünü, toplumların refah ve mutluluğunun bu ölçü ile pozitif bir ilişki içinde olduğunu” söylemenin sanıyorum gereği bile yoktur.
- Ülkemizde “Ben okuyamadım bari çocuğum okusun” diyerek varını yoğunu çocuğunun eğitimine harcayan insanımızın sayısı hiç de az değildir. Ancak, hayata dair değer yargıları artık çok değişti…
Eğitimde sosyo-psikolojik zemin
- Eğitim sistemindeki yetersizlikler ve medya’mızın genelde pek de sorumluluk taşımayan yayınları başta olmak üzere çeşitli iç ve dış dinamiklerin etkisiyle toplumumuza musallat olan küresel sokak kültürü değer yargılarımızı, eskiye göre önemli ölçüde değiştirdi. Gençlerimiz;
• “Çalışkanlık, alın teri, özveri, topluma katkı, ülkeye ve insanlığa hizmet” gibi erdemlerden uzaklaştı.
• Bilgi toplumunun ana unsuru olan, “bilim adamlığı yolunu seçmek” yerine “kolay para kazanılacak, kısa yoldan köşe dönülecek” işlere yöneldi.
• Maddenin neredeyse tek geçer akçe olduğu, üretim ve tüketim kalıplarının tamamen değiştiği günümüz dünyasında, kanımca haklı olarak artık mevcut eğitimin ve bunun sonunda edinilecek mesleğin fazla bir işe yaramadığını gördü.
• Gerçekten de günümüzdeki bilim ve bilim adamlığı, mesela “bir derbi maçında gol atmak ya da bir yarışma programında jüri üyesi olmak” kadar getirisi olan, gözde(!) bir iş ve meslek olarak toplumda kendine yer bulamıyor.
Kısmet olursa, haftaya bu konuya devam edeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Şaban Şimşek Arşivi